Samanyoluhaber.com yazarlarından Kadir Gürcan yeni köşe yazısında terör tartışmalarını ve yeni süreç konularını ele aldı.
Şunu baştan ifade edelim de, muhalif duruş ile inat ve bağnazlıkla aramıza mesafe koyalım. Yazar-çizerliğin iktidar icraatlarını tezkiye ve meşrulaştırmanın ötesinde işleri olduğunu izah etmek vakit alır. Türkiye ve Türk insanının yarım asırdır başına bela olan terör illetinden kurtulması, Saray'a bağlılık testine dönüştürülmeyecek kadar ciddi ve önemlidir.
Dile kolay! Neredeyse elli yıldır, sürekli ağrıyan ve için için kanayan derin bir yaradan bahsediyoruz. Milli bir çileydi, farklı bir evreye girdi. Nesil periyodlarının yirmi yıla düştüğü bu modern çağda üç nesli önüne katıp götüren bir dramın yakı tutması zaman alacak.
Eğer her şey, iktidar ve İmralı arasında hesaplandığı ve kağıt üzerinde durduğu gibi işlerse, mevcut iktidar reflekslerinde şahit olmadığımız sabır ve devlet ciddiyetine ihtiyaç olacak. Heyhat ki, hükümet kanadı itibariyle her an dağılabilecek kristal bir vazo içinde tutulduğu endişelerimizi aşamadık. Daha şimdiden arslan payı kapma telaşına düşmek, bu bahsettiğimiz ve hasret kaldığımız devlet ciddiyeti konusundaki tereddütlerimizi perçinliyor.
Ülke insanının ağır bedeller ödeyerek sırtında taşıdığı terör sorunu için kullanılan siyasi dil de dahil birçok alışkanlığın terk edilmesi şart. Madem yeni bir sayfadan bahsediliyor. “Dedim, dedin!” çıkmazına düşmemek herkesin vazifesi. Özellikle Saray ve iktidarın alışmakta zorlanacaklarını tahmin ettiğimiz basamaklardan biri bu. Nefret ve ayrıştırmayı iktidarın resmi dili olarak kabul edince iş daha da zorlaşıyor. Demokrasi ve huzur ortamının tesisi konusunda kelime dağarcıklarının çok sınırlı olduğunu geçtiğimiz iki on yıl içinde gördük. İktidar literatürü daha çok öfke ve gerginlik çerçevesine asılı kaldı. Lise seviyesindeki ucuz hamaset ve muhafazakarlık takıntıları cinsinden tutkular.
Dakika bir, gol bir. Saray'ın mevcut iktidarın ürettiği ve senaryo olmaktan kurtulamayan yerli malı terör (!) oluşumları ile mücadele konusundaki kararlılık mesajı, günün anlam ve önemine pek uygun düşmedi. Az da olsa, demokratik bir yol haritası duyacaklarını zanneden yandaş yazarlar bile, daha mürekkebi bile kurumayan uzlaşma ikliminin Saray tarafından sabote edildiğini söylüyorlar. Halbuki hükümet, “Biri bitmeden öbürünü başlatalım da, terimiz soğumasın!” derdinde. Üç nesle mal olan ve ancak şimdi bitmeye yüz tutan terör de benzer zorbalık ve dayatma ile başlamamış mıydı?
İktidarın bir türlü belirleyemediği üslup karmaşası, çözümün beklediklerinden çok erken ayaklarına yuvarlanmış olmasından kaynaklanıyor. “Bekleyelim, aceleye getirmeyelim!” diyerek aylarca ayak sürümüşlerdi. İç siyasete iktidar partisinden daha aktif ve ne istediğini bilen yeni bir siyasi hareketin katılmasına hazır değiller ve alışmakta çok zorlanacaklar. Ta işin başından itabaren iktidarın gösterdiği müşkülpesentlik ve isteksizlikliğin sebebi bu olsa gerek. Ne güzel tek parti ve la'yüs'el icraatlarla hükümet ediyorlardı.
Çözüm süreci iktidarı paylaşmak ve daha dirençli koalisyon partileri ile çalışmayı öğrenmek gibi demokratik beklentileri de tetikleyecek. Önümüzdeki seçimlerde çok farklı bir meclis dağılımı ile karşılaşmaya şimdiden hazırlanmak gerekiyor.
Saray medyasının körüklediği ve hazret'in yumuşak karnı olarak bilinen “zayıf ve güçsüz!” görüntü endişesi kimin kime diz çöktürdüğünü tartışıyor. Gelinen bu noktadan sonra artık bunun bir ehemmiyeti kalmadı.
İktidarın devlet-i aliye'den ödünç aldığı ve biraz da köpürttüğü suni kibir ile devletin uzlaşmaya açık yönü birbirine karışmasa iyi olur. Saray ve iktidar her ne kadar kendilerini “ebed-müddet”e göre konumlandırsalar da, insanlar ve iktidarlar değil, devlet dediğimiz aygıtın sürekliliği esastır. Kendilerini devletin sahibi ya da bizzat kendisi görenlerin anlamakta zorlandıkları yer burası.
İç siyasette tıkanıklık yaşandığı zamalarda iktidar Saray'a şöyle bir dış gezi turu icad edip hazret'in kendisini iyi hissetmesini sağlıyordu. Naçizane kanaatim, hazır Trump Ortadoğu'da zemini yumuşatmışken, hazret biraz oralarda dolaşşa pek fena olmaz. Belki hava değişimi, gergin sinirleri biraz gevşetir. Siz ne dersiniz?