Türkiye'nin mülteci anlaşmasını feshetme tehdidi, Almanya'da DİTİB'in Ankara bağına yönelik tartışma ve Halep'teki çatışmalara dair yorumlar öne çıkıyor.
Die Welt gazetesi, Türkiye-AB ilişkilerine dair bir yoruma yer veriyor. AB'nin mülteci anlaşmasında Türkiye'nin şantajına boyun eğmemesi gerektiği vurgulanan yorumda bir de öneri sunuluyor:
"Şantaj yapılabilmesi için iki tarafa ihtiyaç vardır. Şantaj yapan biri ve şantaja izin veren biri. Şantaj yapılan, işbirliğini engellerse, şantaj yapan aptal gibi ortada kalır. Almanya, Erdoğan'ı durdurmak için ne yapabilir? Şöyle yapsa nasıl olurdu? Angela Merkel, darbe girişimi sonrasında tutuklanan tüm Türklere iltica imkânı sunsun. Eğitimli iş gücü olabilecek ve seküler çok kültürlü bir toplumda nasıl davranılacağını öğretmek zorunda kalınmayacağı birkaç bin ‘koruma arayanla' Almanya sıkıntısız şekilde baş edebilir. Erdoğan huzurunu bozanlardan kurtulmuş olur, bizler de samimiyetle kazancımız için seviniriz. Bunu başarabiliriz. Bunu sadece istememiz yeterli. "
Frankfurter Rundschau gazetesi ise Almanya'da son haftalarda tartışma başlatan DİTİB-Ankara bağına dair bir yoruma yer veriyor. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği DİTİB'in, Türk hükümetinin ideolojisini Almanya'ya taşıdığı öne sürülerek, Alman okullarındaki din dersleri müfredatları hazırlığında yer alması eleştiriliyor. Gazete, diyalogdan yana bir tutum sergilenmesi gerektiğine dikkat çekiyor:
"Diyanet İşleri Türk İslam Birliği, kısa adıyla DİTİB geride bıraktığımız haftalarda iyi bir görünüm sergilemedi. Sebebi de önce darbe girişimi sonrası ağır siyasi Cuma hutbesi ve ardından Hagen'daki bir camiye 'vatan hainlerinin' alınmaması. Almanya'nın en büyük Müslüman birliği bu duruma karşı harekete geçti. İyi de yaptı. Elbette DİTİB yeniden kendisini güçlü şekilde dini görevlerine adamalı ve Türk politikasını işlerinin dışında bırakmalı. Yeşil politikacılar Cem Özdemir ve Volker Beck'in DİTİB'in bir diyalog partneri olmadığı yönündeki uyarısı bayağı. İddialarına yönelik dayanakları olmadığı sürece Özdemir ve ekibi silahlarını atmalı. Kapıları çarpmak kolay. Önemli olan diyalog sürdürebilmek."
Düsseldorf'ta yayımlanan Handelsblatt gazetesi, Halep'teki şiddetli çatışmalara dair bir yoruma yer veriyor. Yorumda Halep'in Suriye iç savaşındaki önemine dikkat çekiliyor.
"Halep'teki çatışmanın sonu oldukça mühim. Kazanan, sadece Halep'i kazanmayacak. Suriye'deki savaşı lehine çevirecek iyi bir şans elde edecek. Ve Halep'in kontrolünü elde eden, iç savaşa siyasi bir çözüm bulmak için kurulacak anlaşma masasında daha iyi kartlara sahip olacak. Halep'teki kıyımın bitirilmesi için sayısızca insani çağrı yapılıyor. Ama hiçbir şey olmuyor: Esad karşıtları silahlanmaya devam ediyor ve Esad da Moskova ve Tahran tarafından yoğun şekilde destekleniyor. Her ikisi de Suriye'de askeri varlıklarını sürdürmek istiyor. Moskova, Akdeniz'e geçişi, Tahran ise kendisini merkezinde gördüğü Şii bölgeyi düşünüyor. Washington şu sıralar çaresizce, Suriyelilerin birbirlerini karşılıklı bitirmelerini ve ülkelerini yok etmelerini izliyor. "
Sächsische Zeitung'un aynı konuya dair yorumunda Halep'teki trajediye seyirci kalındığı belirtiliyor. Yorum şöyle:
"Halep sakinleri, savaşan tarafların rehineleri durumunda. O taraflar hiçbir şeyi dikkate almıyorlar ve almak nedir bilmiyorlar. Suriye'deki silahların ikmalinden ve paradan ise bölgede güç sağlamak isteyen Suudi Arabistan, İran ya da Rusya sorumlu. Ve Batı? Dehşete kapılmış ve çaresiz şekilde trajediyi izliyor. Tıpkı diplomasi gibi ateşkes çağrılarının da, taraflar kararın çatışma alanında alınacağına inandığı sürece fazla başarı şansı olmayacaktır. "