Safvet Senih hizmet büyüklerinin sözleri ve hizmet hikayelerini kısa kısa yazarak anlatmaya devam ediyor
Safvet Senih / samanyoluhaber.com
*“Bizim mutlaka gece ibadeti ile beslenmemiz gerekir. Çünkü geceden ibadet, dua, evrad ve ezkâr ile beslenmeyen gündüz kimseyi besleyemez.”
*Ayna programı münasebetiyle Saim Orhan Burkina Faso’ya gider. Orada bazıları Çanakkale Seramik ürünlerini duyunca, onları temin etmek isterler. Saim Orhan da oradan telefon eder:
-Nereden arıyorsunuz?
-Burkine Faso’dan…
-(Telefondaki kişi yanındakilere şöyle der:) Ya birisi fasa, fiso… diyor. (Sonra Saim’e döner) Peki söyle bakalım, bu ülkenin hangi şehrinden arıyorsunuz?
Vaga-Vuga’dan
-Ne?.. Laga Lugo mu? Öyle bir yer olur mu kardeşim?
(Bu konuşmadan sonra telefonu Saim Orhan’ın yüzüne kapatıyor.)
*Şirret bir şirzime-i kalîl
Kara kalbli, kara yüzlü bir avuç zelil
Rezil mi rezil
Devlet gücüyle, kendi milletine hem de nefretle:
“Ağzımızda düdük, dediğimiz dedik”
“Ulan hödük” diye hakaret edenler
Bilsinler ki, yolları güdük
Davalar da ebter
Çekecekleri ise, yaptıklarından bin beter…
*Başı sonu “La ilahe illallah” olan Cennete gider. Onun için çocuğa ilk önce “Lâ ilâhe illallah” öğretmek lâzım. Sonunda da hüsn-i hâtime olarak “Lâ ilâhe illallah” diyen Cennet’e girer.
*Birinci Dünya Savaşında, esir olan bazı Müslümanları, yüksek duvarlarla çevrili bir kampa kapatmışlar. Bir gün kamp komutanı yukarıdan bakıyormuş: Müslümanlar ellerini, kollarını, yüzlerini ve ayaklarını yıkıyorlar. Sonra kapıya kadar gidiyor, ellerini kapıya dokunduruyor ve geri dönüyorlar… Merak edip soruyor: “Siz ne yapıyorsunuz?” Diyorlar ki: “Bugün Cuma… Camiye namaza gitmemiz lâzım. Ama her taraf çevrili ve kapı kapalı. Namaz vakti geldiği için abdestimizi alıp kapıyı çalıyoruz. Sonra da: “’Ya Rabbi cumaya gitmek istiyoruz ama ancak bu kadar gücümüz yetiyor. Kapıyı ancak Sen açtırabilirsin’ deyip dua ederek dönüyoruz. Bunun üzerine komutan insafa gelip bunların cumaya gitmelerine izin veriyor. Demek ki, herkesten gücünün yettiği isteniyor…
*Hizmet insanın emeklisi olmaz ancak rahmetlisi olur.
*Değirmen iki taştan muhabbet iki baştan.
*ŞOFÖR: a)Bütün trafik kaidelerini bilecek. b)Kaideleri uygulayacak. c)Araba ile bütünleşecek. Ama TAM ŞOFÖR bütün bunların yanında karşıdan gelenleri de hesaba katacak. Yarım hoca dinden, yarım hekimle yarım şoför candan edebilir.
*Bir cemaatten olan bir kişinin kusuru bütün hepsinden bilindiği için, şoför sorumluluğundan daha fazla bir sorumluluk gerekiyor. Amme (kamu) hakkının altından kalkılamaz.
*Türkmenistan’daki eğitim gönüllülerinden birisi, bir gece geç vakit yolda kalıyor. Hava çok soğuk… Gelen giden yok… “Ya Rabbi Hızırı gönder!” diye yalvarıyor. Hiç beklenmedik şekilde aniden bir araba bitiveriyor. Durup, kapıyı açan şoför onu davet ediyor. “Gel bu saatte seni alan olmaz. Seni istediğin yere götüreyim!” diyor. Arabaya binince bizimki ona ismini soruyor, o da “Hızır!” deyince, “Tamam” diyor. “Ben zaten Allah’tan Hz. Hızır’ı göndermesini istemiştim. Demek ki, sen Hızır Aleyhisselamsın.” Ama Hızır Bey, bir türlü kendisinin Hz. Hızır Aleyhisselam olmadığını anlatamıyor.
*Doksan dakikalık bir maçta bile, top direkten dönünce, atamadık diye göğüslerini ve kafalarını dövüyorlar!.. Ama çağın büyük meselesi karşısında, nasıl olunması lâzım gelir, düşünelim. Eğer bu sıkıntıların çözümü gözü yaşlı niyazlara bağlanmışsa, mutlaka bunun yapılması gerekir.”
*Tarih boyunca insanlık için güzel işler yapanları, başta peygamberler ve mücedditleri hiç rahat bırakmamışlar. Bu yolun kaderi bu… Yani bundan sonra da bırakacak değiller. Haset, fesat… Garaz, maraz… Ama esas belâ ve musibet bunlar değil; çilesizlik ve ızdırapsızlıktır… Asıl dertsizlikten korkalım… İnlemeleri, dertlenmeleri Cenab-ı Hak boşa çıkarmaz.”
*Tesbihleri ve tesbihatı, uyanık kalb ile, gönülden duyarak bütün vicdanımızda söylememiz lâzım.”
*“Sadaka, sadakat nişanesidir; amelleri Allah’a yükseltir. Orucu da sadaka-i fıtır ile Allah’a yükseltir. Bir iş yapmadan önce sadaka takdim etmek, bir hata işleyince de sadaka verip istiğfar etmek, çok isabetlidir.”
*“Tarih karşısında ileride mahcup olmak istemeyenler, hep kendi yağları ile kavrulmaya bakmalıdırlar.”
*Dua çok mühim. En büyük acziyet, el açıp dua etmemektir. Kim dua edip Allah’tan istemez, müstağni davranırsa, Allah ona gazap eder. Bir de hadis-i şerifte geldiği üzere: “Allah, gâfil ve başka şeyle meşgul bir kalbin duasını kabul buyurmaz.” Çok dikkatli olamlıyız.
Kırk Ambar’dan şu derlemeler üzerine de biraz zihin yoralım.