Ankara Barosu, '90'lara dönüş yönetmeliği' için Danıştay'da iptal davası açtı

Ankara Barosu, kamuoyunda "90'lara dönüş yönetmeliği" alarak bilinen Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'te yapılan değişiklerin iptali istemiyle Danıştay'da dava açtı.

Ankara Barosu Başkanlığı tarafından Danıştay Başkanlığı'na sunulan dava dilekçesinde, İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Resmi Gazete'nin 5 Ağustos 2015 tarihli sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişlik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in, Anayasa ile koruma altına alınmış bulunan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı ile ifade özgürlüğünü açıkça ihlal ettiği vurgulandı.

Yönetmelikle getirilen hükümlerin demokratik hukuk devleti ilkeleriyle uyuşmadığı belirtilen dava dilekçesinde, Anayasa, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılıklar içeren yönetmeliğin tamamının yürütmesinin durdurulması ve iptal edilmesi istendi.

Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran yazılı açıklamada, yönetmelik değişikliğiyle valilere 'açık ve yakın tehlike' bahanesiyle yürüyüşleri yasaklama ve polise ihtara gerek kalmadan zor kullanma yetkisi verildiğini; tazyikli su, boyalı su, plastik mermi ve gaz bombası kullanımının yasal hale getirildiğini; göstericilerin kameralarla kayda alınmasının ve bu kayıtların yasal delil olarak kullanılmasının önünün açıldığını anımsattı.

Hakan Canduran, "Toplanma ve gösteri yapma hakkı, demokrasinin vazgeçilmez koşulu ve ayrılmaz bir parçasıdır. Toplanma ve gösteri yapma hakkının güvence altına alınmadığı bir ülkede demokrasiden bahsedilemez." dedi. Halkların yaşadıkları ülkelerdeki politik uygulamaları bu hak sayesinde eleştirme ve etkileme imkanı bulabildiğini kaydeden Canduran, "Toplanma özgürlüğü ve göstericilerin ifade özgürlüklerine yapılan müdahale, demokrasiyi işlevsiz kılar; demokratik toplumun varlığını tehlikeye sokar." görüşünü ifade etti.

Canduran, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Demokratik bir hukuk devletinde güvenlik hizmetlerinin nihai hedefi, suçları ne pahasına olursa olsun önlemek değil, toplumsal hayatın normal akışını sağlamaktır. Söz konusu yönetmelikle suçu önlemek adına alınan tedbirler, insanların ifade özgürlüğünü tehdit ediyor ve önlemeye çalıştığı suçlardan daha fazla gerginliğe neden oluyor. Özgürlük – güvenlik dengesi bu anlamda doğru kurulmalı; toplumsal huzur ve güvenliği koruma adına bireysel ve toplumsal hayatı geren düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Biz de Ankara Barosu olarak bunu sağlayabilmek için söz konusu yönetmeliği yargıya taşıdık."
CİHAN
21 Ağustos 2015 10:56
DİĞER HABERLER