Cumhurbaşkanı’nın anket şirketlerinin manipülasyon yaptığına ilişkin sözleri tartışma yarattı. Peki anketler ne kadar güvenilir, şirketler hangi standartlar ve düzenlemelere tabi? Uzmanlar DW Türkçe için yanıtladı.
Türkiye’de son seçim anketleri AKP’nin oyunun ciddi derecede düştüğünü gösterirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘anketlerle psikolojik operasyon yapıldığı’ yorumunda bulundu.
Angola’nın başkenti Luanda’ya hareketi öncesi İstanbul’daki Atatürk Havalimanı’nda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Özellikle son dönemde ortaya atılan anketlerin kimler tarafından ne amaçla yapıldığı ortada. Yani bu tür anketlerde manipülasyonlardan ciddi manada bıktık” dedi.
DW Türkçe’den Pelin Ünker'e konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emre Erdoğan’a göre Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anket şirketlerine dair şikayeti siyasetçiler arasında yeni rastlanan bir şey değil. “Genelde siyasetçiler hoşlanmadıkları, beğenmedikleri, kendilerini zayıf gösteren anket sonuçlarına karşı bir itirazda bulunuyorlar” diyen Emre Erdoğan, Cumhurbaşkanı’nın bu çıkışının da bu doğrultuda olduğunu düşünüyor.
Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki, Emre Erdoğan ile aynı görüşü paylaşıyor. DW Türkçe’ye konuşan Selçuki, sadece iktidar partisinin değil muhalefetin de aynı saiklerle anket sonuçlarının güvenilir olmadığına dair açıklamalar yaptıklarını vurguluyor.
Anket şirketlerine göre Cumhur İttifakı oylarında görülen azalma ise enflasyon, liranın değer kaybetmesi, geçim zorluğu, işsizlik gibi ekonomik sıkıntılarla ilişkili.
Can Selçuki, süregelen ekonomik sıkıntılar ve bunun üzerine yaşanan salgın nedeniyle Eylül 2020'den beri Cumhur İttifakı oylarının düştüğüne işaret ediyor. Selçuki, “Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan da buna AK Parti Genel Başkanı olarak karşı çıkıyor, itiraz ediyor ve araştırma şirketlerinin güvenilir olmadığını düşündüğünü söylüyor” diye ekliyor.
Peki anket şirketlerinin açıkladığı sonuçlar ne kadar güvenilir?
Önceki sonuçlar ne gösterdi?
24 Haziran 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan yüzde 54, Muharrem İnce ise yüzde 29 oy aldı.
1 Mayıs ve 22 Haziran tarihleri arasında açıklanan seçim anketleri Erdoğan’ın oyunu yüzde 39,7 ila yüzde 53,5 arasında gösteriyordu. Seçimden iki gün önce yayınlanan Adil Gür anketine Erdoğan’ın oyu yüzde 53,5 olarak yansımıştı. Sonucu buna en yakın olan yüzde 52,7 ile ORC’nin 17-19 Haziran’da yaptığı anketti. Haziran ayında yapılan 15 anketin dokuzu Erdoğan’ın oyunu yüzde 50’nin üzerinde gösteriyordu.
Aynı tarihli milletvekilliği seçimlerinde ise AKP’nin oyu yüzde 43, CHP’nin yüzde 22 oldu. 1 Mayıs ve 22 Haziran tarihleri arasında açıklanan anketlere göre AKP’nin oyu yüzde 34,8 ila 46.7, CHP'nin oyu yüzde 22,7 ila 28,2 arasında değişiyordu.
Kasım 2015 seçimlerinde ise AKP yüzde 49,5 oy oranıyla iktidara geldi. Ekim 2015’te yapılan anketler AKP’nin oyunun yüzde 39,1 ila 44,45 arasında olduğuna işaret ediyordu. Aynı seçimlerde CHP yüzde 25,3 ile ikinci parti olurken, anket sonuçları oy oranının Ekim ayında 25,3 ila 29,2 arasında olduğunu gösteriyordu.
Her hata manipülasyon mu?
Peki seçim sonuçlarının yanlış tahmin edilmesi sadece manipülasyonla ilişkilendirilebilir mi?
Can Selçuki, anket şirketlerinin ölçümlerinin günlük gelişmelerle değişebilecek dengelerden etkilendiğini söylüyor. Selçuki, "Bir kere herkes hata yapabilir. Yani her hata manipülasyon anlamına gelmez. Kaldı ki şunu da açık söylemek lazım. Bizim şirketimizin de geçmişte yaptığı hatalar oldu. Ama örneğin şöyle sonuçlar da var. En son İstanbul tekrar seçimlerini düşünecek olursanız seçimden bir hafta önce sonuç açıklayan şirketler oldu. Seçimden iki gün önce sonuç açıklayan şirketler oldu ve o haftayı hatırlarsanız aslında İstanbul seçimlerinde doğrudan etki edebilecek gelişmeler oldu” diye konuşuyor. İstanbul seçimlerinde yine de birçok firmanın doğru yönde tahmin yapabildiğini belirten Selçuki, hatalı yapanların manipülasyon yapıp yapmadığını bilmenin bir yolu olmadığını düşünüyor.
Hangi standartlar var?
Türkiye’de anket sonuçlarının açıklanmasıyla ilgili regülasyonlar mevcut.
Emre Erdoğan, “Aslında 1994 seçimlerinden sonra Türkiye'de anket açıklanması, özellikle seçimlerle ilgili anket açıklanması meselesi ciddi bir şekilde bir regülasyona tabi tutuldu. Örneğin seçime bir hafta kala anket sonucu açıklamak yasak. Bu önemli bir şey. Daha sonra yapılan birkaç regülasyonla da anket sonucu açıklarken uyulması gereken bazı kriterler tanımlandı ve bütün bu düzenlemeler siyasetçiler tarafından yapıldı” diyor.
Yasalara göre anketin kaç kişiyle, nerede yapıldığı, çalışmanın maliyetini kimin karşıladığının açıklanması gerek.
Anket yaparken de Dünya Kamuoyu Araştırmacıları Birliği'nin ya da Türkiye Araştırmacılar Derneği'nin standartlarını uygulayan şirketler var.
Ancak Emre Erdoğan’a göre bu standartlara uyan kurumların sesi zaten duyulmuyor. Seçimlerden bir hafta önce anket sonucu açıklanmaması kuralına da uyulmuyor.
Emre Erdoğan, Türkiye’de özellikle medyada geniş yer verilen, adı duyulan anket şirketlerinin Türkiye’nin önde gelen şirketleri olmadığını söylüyor. “Daha çok televizyonda gözüken, siyasi araştırma yapan, bu sonuçları bedava izleyenlerle paylaşan, bazen seçim sonuçlarını doğru tahmin eden, bazen yanlış tahmin eden birtakım girişimler var” diyen Prof. Erdoğan, “Bu şirketlerin yöntemlerine dair detaylı bilgimiz yok. Soruları nasıl sorduklarını bilmiyoruz. Bizim için çok kritik olan büyük örneklem konusunda hiçbir fikir vermiyorlar” diye devam ediyor.
Bu şirketlerin, siyasi kutuplaşma nedeniyle çok fazla takdir gördüklerini vurgulayan Prof. Erdoğan’a göre duyulan herhangi bir bilgiye hemen güvenmemek, şüpheci yaklaşmak önemli. Anket işinin ‘pahalı’ bir iş olduğunu vurgulayan Prof. Erdoğan, şöyle konuşuyor: “Anket kolay yapılmaz. İnsanlar kapı kapı dolaşırlar. Seyahat masrafları olur vesaire vesaire. Şunu sormamız gerekiyor. Bu kadar pahalı bir işin sonucunu bana bedava olarak veriyorlarsa, önüme sunuyorlarsa bir sebebi olmalı.”
Geçen haftalarda MHP, manipülasyon yapan anket şirketlerine ceza verilmesini öngören yasa teklifini gündeme getirmişti.
Can Selçuki’ye ise göre bu, yasal düzenleme ile aşılacak bir sorun değil. Selçuki, “Buradaki esas mesele toplumun, medyanın ve sektörün olaya bakış açısını değiştirmesinden geçiyor. Medyaya da kuşkusuz çok büyük görev düşüyor. Çünkü bizler araştırma şirketleri olarak dağıtım gücü olan yani tek başına veriyi kitleselleştirme gücü olan kurumlar değiliz. Bizler medya aracılığıyla bunu yapabiliyoruz. Benim gördüğüm ideal senaryo bütün bu konuyla ilgili paydaşların bir araya gelmesi ve ortak bir ahlaki standart getirilmesi” görüşünü belirtiyor.
Hangi yöntemlerle çalışıyorlar?
Can Selçuki, anket şirketlerinin telefonla, dijital veya kantitatif ölçme yöntemleriyle araştırma yaptıklarını, odak grupları ile bireysel görüşmelerle verinin daha anlamlı hale getirilebildiğini söylüyor. Bir yöntemin diğer yöntemden daha iyi olduğunu söylemenin mümkün olmadığını ancak önemli olanın bilimsellikten uzaklaşmamak olduğunu vurguluyor. Bilimselliğin de örneklem seçimiyle ön plana çıktığını anlatan Selçuki, “Eğer siz bin kişilik bir anket yapıp gençlere dair de kadınlara dair de sonuç verirseniz, o zaman istatistiksel olarak temsili olmasından uzaklaşıyorsunuz ve aslında istatistiki olarak anlamlı diye sunduğunuz sonuçların öyle bir anlatım gücü olmuyor” diyor.
Seçmen nasıl etkileniyor?
Yurt dışında yapılan çalışmalar seçim anketlerinin yüzde 5’lik bir seçmenin kararını etkilediğini söylüyor. Emre Erdoğan, bu durumun seçim barajının olduğu Türkiye’de ayrı bir önem taşıdığına dikkat çekiyor: "Bir partinin barajı geçip geçmeyeceğine dair rakamların olması bazı insanları o partiye oy vermekten vazgeçirebilir ya da öteki taraftan bazı insanları da barajı geçsin diye o partiye oy vermeye itebilir.” Belediye başkanlığı gibi en önde gelen adayın seçimi kazandığı seçim türlerinde de anket sonuçlarının çok etkili olabildiğini ifade eden Prof. Erdoğan, “94'te de yaşanan oydu. Bazı anket şirketleri bazı başka adayları ön planda göstermişlerdi. Zülfü Livaneli’yi önde göstermişlerdi ama önde olan aslında belki İlhan Kesici'ydi. İnsanlar oylarını kaydırdılar ve bunun sonucunda Recep Tayyip Erdoğan seçimi kazandı” diye konuşuyor.
2021 yılı içerisinde birçok anket şirketi seçimlere yönelik yaptığı kamuoyu araştırmalarını açıkladı. Birbirinden farklı sonuçları ortaya koysa da araştırmaların çoğunluğu AKP ve MHP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakı'nda dikkat çekici bir düşüş olduğuna işaret ediyor.
Avrasya Araştırma Şirketi’nin 9-14 Ekim tarihleri arasında yaptığı son anket AKP’nin oy oranının yüzde 24,9, CHP’nin yüzde 24,7 olduğunu gösterdi. Konda Araştırma Şirketi’nin Eylül 2021’e ait anket sonucuna göre ise AKP’nin oy oranı yüzde 32,7, CHP'nin yüzde 24,8, İyi Parti’nin yüzde 19,3, MHP'nin 8,9. Buna göre Cumhur İttifakı'nın toplam oy oranı Eylül 2021'de yüzde 41,6, Millet İttifakı'nın toplam oy oranı yüzde 44,1'i buluyor.
Metropoll Araştırma Şirketi’nin Ağustos 2021 tarihli anket sonuçlarına göre de kararsızlar dağıtılmadan AKP’nin Türkiye genelindeki oy oranı yüzde 25, MHP’nin yüzde 8 oldu. Benzer tespitler MAK Danışmanlık’tan da geldi.
Türkiye Raporu, Eylül 2021 tarihli son kamuoyu araştırmasında kararsızların oy oranını yüzde 18,2 olarak gösterdikten sonra kararsızlar dağıtılmadan AKP’nin oy oranını yüzde 23,7, MHP’nin oy oranını 6,4 olarak gösterdi. Kararsızlar dağıtıldığında aynı ankete AKP’nin oy oranı yüzde 29,9, MHP’nin oy oranı da yüzde 9,4 olarak yansıdı.