'Annesini yiyen yamyam gibi'

Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz, Profesör Szigeti Yenö ile bir sohbetinden aktarıyor.

Annesini yiyen yamyam gibi

Profesör Szigeti Yenö ile bir sohbetimiz oldu. 80 yaşındaki bu delikanlı ruhlu bilim adamı, siyasetin dine karışmasından çok rahatsız. Aslında sadece dini değil, milliyetçilik gibi insanların değer atfettiği neler varsa, bunları siyasîlerin istismar etmesine karşı nefret duyuyor... 

Bir teolog olarak, dinlerin öğütlediği ahlâkî güzelliklerin yaşanmasına çok önem veriyor. Şunları söyledi: “Benim anladığıma göre, Hıristiyan şeytan ayrı, Müslüman şeytan ayrı diye bir şey yok: Tek şeytan var… İnanç sâhibi kimseler, ruhî hayat nasıl olmalı diye bu hususa yoğunlaşmaları lâzım. 

“Ben Fethullah Gülen’in kitaplarını tanıdıktan sonra araştırdım. Modern İslâmî düşünce ve diyalogu esas alıyor. Terörle ilişkilendirmek mümkün değil. Bu hususta bir makale yazarak bu meseleyi net olarak ortaya koydum. Bilgi suiistimali olduğu kanaatındayım. Bazı algı operasyonları ile ortaya bilgi kirliliği pompalanıyor.

“Diyaloglarda, birbirimizin nasıl olması gerektiği konusunda belirleyici olmamalıyız. Saygı ile birbirimizi dinlemeli ve ‘Bir şeyler öğrendim; her halde benden de öğrenmişlerdir.’ demeliyiz. Adâleti kendi tarafımıza yontmamalıyız.

“Aslında insan yapısı ve yaratılışı itibariyle medenîdir. Yani tek başına yaşayamaz. Bir toplum içinde bulunmak zorundadır.”

“Evet ‘Ben bir’im diğerleri ‘sıfırdır’ diye düşünmek çok yanlıştır. Allah, çiçekleri farklı farklı yarattığı gibi, güllerin hiçbirisini öbürüne benzetmemiş; böylece müthiş bir zenginlik ve güzellik ortaya koymuştur. Evet, farklılıkları zenginlik olarak değerlendirmeliyiz.

“Düşmanlık ve terörde kim kazanıyor. Öldüren mi? Ölen mi? Hiç birisi… Sadece silah satanlar kazanıyor. Ama toptan insanlık kaybediyor.

“Siyasîlerin hele hele, dini istismar ederek yolsuzluk ve haksızlık yapanların o dine verdiği zararı hiç kimse veremez.

“Sevgi ve saygı ortadan kalktıktan sonra, zararımızın hesabını bile tutamayız. Bir tramvaya bindik gençler bütün yerleri işgal edip oturmuşlar. Beli bükük, eli bastonlu yaşlı bir kadın ayakta bekliyor. Yolculardan birisi, bir gence işaret edip ‘Bak şu yaşlıya’…’ dedi. Genç ne dese beğenirsiniz ‘Ama ben ondan önce gelip oturdum. Yerimi veremem’ dedi. Böyle bir anlayış toplum için fecaat!...

“Bir yamyam toplumunda çocuk gelmiş. ‘Anne karnım aç!’ demiş. Anne ‘Biraz bekle!’ diye karşılık vermiş. Çocuk birkaç defa daha açlığını tekrarlamış. Netice alamayınca saldırıp annesini yemeye başlamış. Sonra ağzı kanlar içinde kalmış. Karnını doyurmuş ama bu sefer ‘Eyvah ben yetim kaldım!..’ diye ağlamaya başlamış. Bu bir fıkra ama pek çok şeyi anlatıyor zannederim.” 

Prof. Dr. Szigeti Yenö’nün, Fethullah Gülen Hocaefendi için yazdığı makalesinden bazı bölümler aktarıyorum:

“Gücün öfkesi gösteriyor ki, Türkiye’de savcı, iki defa  müebbet , 1900 yıl cezası, ayrıca çok büyük para cezası istedi Gülen için. Sebebi ise Gülen tarafından meydana getirilen bir ‘virüs’ (!)  bütün  Türkiye’de çok yayıldı. Bu yüzden ülkenin ‘temizlenmesi’ne (!) ihtiyaç var. Ayrıca Cumhurbaşkanı ‘idam’ düşüncesini sıkça dile getiriyor.

“Erdoğan’ın siyasi amacı çok açık. Güçlü bir İslam geleneği olan ülkesinde, İslâmiyeti, partisinin politik amaçları için kullanmak istiyor. Dinî ve dünyevî  çıkarlar, toplum hayatı, düşünce ve aksiyon, toplumsal davranışlar ve toplumsal yapı birbiriyle ters düşemezler. Türkiye’de öyle görünüyor ki, şimdi bu ters düştü. Erdoğan ve Gülen’in İslam tanımları tamamen zıt. Erdoğan, siyasal İslamı  geri getirmek istiyor. Gülen ise Batı’da da kabul edilebilir, etik tabanlı, bugünün dünyevi problemlerine cevap veren diyaloga açık İslamı tanımlıyor. Politik amaçlı olmayıp, topluma yönelik, toplumu yetiştirip, iş  adamları  birliği ile ekonomik kalkınmaya katkıda bulunmak istiyor.

“Aslında insanların kalplerine , ruhlarına ve akıllarına hitap eden ve baştan beri problemlere ışık tutan ve bu şekilden başlayan İslam dini, iç ve dış siyasi güçler arasında devam eden problemlerden dolayı  bir savaş ideolojisine veya bir politik sisteme benzetilmeye yol açmıştır. 

“Erdoğan’ın Türkiye’de dinini yasayan Müslüman insanlara , yurttaşlarına şüphe ile yaklaşması sürpriz değil, çünkü Erdoğan’ın düşüncesi farklı. Bu yüzden diyalog ve barış  isteyen alimin hareketinin bir numaralı düşmanı  oldu.”

Evet, dıştan bakan bir göz bu meselede değerlendirmelerini işte böyle ortaya koyuyor…

Abdullah Aymaz

25 Nisan 2017 12:59
DİĞER HABERLER