Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Hakkari'deki hain saldırıya ilişkin açıklama yaptı.
Başbakan Vekili Bülent Arınç, TRT 6 kanalında ilk Soranice yayına katıldı. Yayın sonrası gazetecilerin gündeme dair sorularını cevaplayan Arınç, Hakkari saldırısına ilişkin de konuştu. Olayın sabaha karşı saat 3.5-4 sıralarında meydana geldiğini belirten Arınç, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve iki bakanın süratle olay yerine hareket ettiğini, Genelkurmay Başkanı'nın harekatın yürütülmesine bizzat katıldığını söyledi. Arınç, ''Pek çok gücümüz bölgeye sevk edilmişti. Onlar kaçış yolları üzerinde hem havadan hem karadan kuşatma hareketine girdiler. Son rakamlar 20'nin üzerinde terörist ölü olarak ele geçirildi, etkisiz hale getirildi ancak operasyonlar devam ediyor. Son gelinen noktayı zamanı geldiğinde açıklamak durumundayız'' dedi.
Arınç, şöyle devam etti:
''Şimdi bu olay 3 yıl önce şöyleydi, 5 yıl evvel böyleydi. Bunun zamanlaması neden bugün oldu... Bütün gün devam eden televizyon programlarında konu üzerinde strateji uzmanlarından tutunuz, bu konuyu bilen, bu konu üzerinde çalışmış herkes düşüncelerini ifade etti. Ben Başbakanlığa vekalet eden bir insan olarak bu yorumların hangisini kabul ettiğimi, hangisini uygun bulmadığımı veya benim hangi tarafta olduğumu söyleyecek durumda değilim. Herkes zamanlama konusunda bazen komplo teorilerine bazen de gerçeklerden hareket ederek bir sonuca varabilir. Ama biz bunları teknik olarak istihbarat örgütümüzle, bakanlıklarımızla, Genelkurmay Başkanlığımızla ayrıca detaylandırıyoruz, üzerinde çalışıyoruz. Unutmayalım önümüzde 28 Haziran'da yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısı da var. Orada sanıyorum detaylı olarak da bu konu ele alınacaktır. Ancak örgütün eylem yapacağı, eylemlerden vazgeçmediği, bireysel suikastlerin yanında bu tür yine askere yönelik, kendilerini ölüme atarcasına eylem yapacağı noktasında bilgilerimiz vardı. Bütün tedbirler alınmıştır. Ama çatışma amacıyla gelen ve sonucunu önceden tayin edebilen insanların bir eylemiyle karşı karşıyayız. Gerektiği cevabı almışlardır. Askerimiz bu çatışmada çok başarılı olmuş, kahramanca mücadele etmiştir. Ama ne varki sabahın karanlığında habersizce açılan ateşte öncelikle nöbet tutan askerlerimiz şehit olmuştur,diğerleri hemen karşılık vermiş hatta kovalamaya başlamış ve örgüt zayiatını hemen bu takibin arkasından vermiştir. Ben zamanlama konusunda herkesin söylediklerini dikkatle dinliyorum ama kendi kanaatimi söyleyecek noktada değilim.''
-''İlişkiler güçlenme noktasında''-
Bir gazetecinin ''Barzani'den açık ve daha büyük bir destek beklediğinizi söylediniz? Ne tür destek bu?'' sorusunu ''O da cevabını verdi, onun yorumunu da siz yapın'' diyerek cevapladı..
Arınç, ''Şu ana kadar ikili ilişkilerde bir kırılma mı var? Bir iletişim kopukluğu mu var?'' sorusuna karşılık şu cevabı verdi:
''Hayır, bu bir imkan meselesidir. Barzani ve yönetimiyle son yıllardaki Türkiye hükümeti arasındaki ilişkiler güvenlik anlamında da iyi bir noktadadır. Şüphesiz daha iyi olabilir. Daha etkin olabilir. Bizim amaçladığımız son noktaya varma konusunda da olabilir ancak onların da bize söyledikleri, izah ettikleri bazı konular var. Yapacaklarının ancak bu kadarını yapabileceklerini söylüyorlar. Biz daha fazlasını istiyoruz, daha etkili olmalarını talep ediyoruz. Ben Barzani'nin terör örgütüyle mücadelede Türkiye'nin zarar gördüğünü, zarar görmemesi gerektiğini, bu yapılan eylemlerin fevkalade yanlış olduğunu, lanetli bir iş olduğunu söylediğini ve buna yürekten inandığını biliyorum. Elbette biz şunları, şunları da yapmalısınız diyoruz, onlar da yapabileceklerin söylüyorlar. İlişkiler kırılma noktasında değil, bilakis ilişkiler güçlenme noktasında.''
-''Fiiliyata geçmesi lazım''-
''Selahattin Demirtaş'ın 'Artık silahlar bırakılsın' şeklinde bir açıklaması var. Sizin bu konuda değerlendirmeniz ne olacak?'' sorusu üzerine Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuyu değerlendirdiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
''Benim farklı bir şey söylememe gerek yok. Sayın Demirtaş böyle bir söz söylediği zaman neredeyse sevinecek hale geliyoruz. Bu söz çok güçlü bir söz değil, bu bir temenni. Bunu bile söylemiş olmaları eğer birilerini sevindiriyorsa demek ki bunun üzerinde daha güçlü durmaları lazım. Sayın Başbakan 'Günaydın' dedi, ben başka bir şey söylemeyeceğim. Ama örgütün bu eylemleri konusunda bugüne kadar daha müsamahakar ve daha koruyucu sözler sarf eden bir insanın bugün bunu söylemiş olması bence iyi bir nokta. Ama bunun fiiliyata geçmesi lazım çünkü örgütle, örgütün eylemleriyle neredeyse içiçelik yaşayan bir siyasi partinin sadece bir temenniden ibaret kalacak sözlerle yetinmemesi lazım. Tabanları aynı tabansa, aynı doğrultuda düşüncelerini, eylemlerini götürmeye çalışıyorlarsa, ama şimdi de 'Yeter artık Allah aşkına' diyorlarsa, bu biraz az, daha fazlasını istiyoruz, bekliyoruz. Samimiyetlerini ölçecek bir noktada değilim ama Türk millet BDP'den ve onun genel başkanından terörü lanetleyen, örgütü lanetleyen, eylemlerini lanetleyen ve artık onlarla hiçbir ilgi ve irtibatlarının kalmayacağı bir açıklama bekliyor zannediyorum. Umarım bunda da gecikmezler.''
-''Ev hapsine çıkması hukuken mümkün değil'' -
Bir gazetecinin ''Terörist Abdullah Öcalan'ın ev hapsine ilişkin açıklamalarınız muhalefetten tepki çekti, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna karşılık şöyle konuştu:
''Söylediğim sözleri eğer bir insan başıyla sonuyla dinlemişse benim sözlerimden dolayı hiç kimsenin gocunmasına gerek yok. Ama siz başını almaz,sonundaki cümleyi alırsanız, herkes istediği yerden meseleye bakarsa yanlış anlamalar olabilir. Ben çok şükür lafını bilen bir insanım. Nerede başlayıp nerede biteceğini de biliyorum. O günkü röportaj sırasında arkadaşımız bize bunu söylediği zaman, bunu örgütün, BDP'nin bir talebi olarak söyledi, hatta daha da özelleştireyim Leyla Zana'ın röportajından bahsediyorduk, o da 'Zana da böyle bir konudan bahsediyor' deyince bu örgütün talebidir, onu tek başına düşünmek mümkün değil. Çünkü örgütün dediklerini yaparsanız yine tatmin olmaz, başka şeyler ister. Bir hükümet örgütü muhatap alarak hiçbir şeyi yapmaz ancak bu ve buna benzer şeyler için söylenen bir şey var, örgüt koşulsuz olarak, şartsız olarak hiçbir ön şart ileri sürmeden silahlarını bırakacak, eylem yapmaktan vazgeçecek, 'artık bu iş benim açımdan bitti' diyecek. Ondan sonrası pek çok konular görüşülür, konuşulur, herkes düşüncesini ifade eder. Evet, bugün ev hapsine çıkması hukuken mümkün değil. Çünkü yargı kararıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse hükümlü olan bir insanın denetimli serbestlikten istifade etmesi mümkün görülmüyor. Benim söylediğim şey, örgüt silah bırakmadıkça hiçbir şey konuşulmaz, görüşülmez. Çünkü Sayın Başbakan diyordu ki 'örgüt silah bırakırsa, eylem yapmazsa biz de operasyon yapmayız.' Önce bu sözden başladı biliyorsunuz. Çünkü biz operasyonu neyin karşılığında yapıyoruz? Güvenliğimizi sağlamak için, terörle mücadele etmek için. Terörist eylem olmayacaksa biz çok meraklısı da değiliz bu işin. Her halükarda silahlarını bırakacaklar, başka hiçbir çaresi yok. Bu olmadan söyledikleri her söz örgütün siyasi talebidir ve biz örgütü kesinlikle muhatap alarak bunları ağzımıza bile almayız. Söylediğim bu, kim ne anlarsa anlasın.''