12 Mart muhtırasının tanıklarından ve o dönem Meclis'teki dik duruşuyla hatırlanan DP milletvekili Hasan Korkmazcan, askerlerin Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde kendilerini açıkça tehdit ettiğini söyledi.
Korkmazcan, dönemin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının davetiyle gittikleri toplantıda Orgeneral Turgut Sunalp'in "Eğer bizim formüller olmazsa sizi toplarız" dediğini anlattı.
Türk demokrasisinin kara günlerinden biri olan 12 Mart 1971'in 41. yıl dönümünde, o dönemde muhtıraya karşı Meclis'te dik duran tek milletvekili olan Hasan Korkmazcan, siyasetçilerin darbelerden gerekli dersleri almadıklarını söyledi. 1969'da Adalet Partisi'nden ihraç edildikten sonra Demokratik Parti Milletvekili olarak siyasete devam eden Korkmazcan, 27 Mayıs'tan 12 Eylül'e kadarki süreçte en vahim müdahalenin 12 Mart olduğunu belirterek, "Çünkü, 27 Mayıs'ta bilinmiyordu, uzun yıllar böyle bir şey beklenmiyordu. Darbe denilen kavramla ilk kez karşılaştı. Darbenin üst yönetimi katılmamıştı buna. Bir gece hazırlıksız yakalanmıştı Türkiye" dedi. "12 Mart, 27 Mayıs tecrübesinden iyi ders alınmadığını gösterir" diyen Korkmazcan, "Siyasetçi olarak, medya olarak, iş çevreleri olarak, vatandaş olarak iyi ders alınmadığını gösterir. 12 Eylül'ün de kolayca yapılmasına vesile olmuştur. 12 Mart başarısız olsaydı elbette 12 Eylül falan olamazdı. 12 Mart'ta tatmin olmayanlar adeta 12 Eylül'de tekrar sahneye çıkma ihtiyacı duydular" diye konuştu.
ASKER TAM KADRO ORADAYDI
Korkmazcan, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde de askerin siyaset üzerindeki vesayetinin devam ettiğini söyledi. Askerlerin Cevdet Sunay yerine Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler'i Cumhurbaşkanı yapmaya çalıştığını ifade eden Korkmazcan, yaşananları şöyle anlattı: "Genelkurmay Başkanı ve komuta heyeti partilerle görüşmek istedi, gittik. Kemal Kayacan'ın evinde. Semih Sancar Genelkurmay Başkanı, Eşref Akıncı Kara Kuvvetleri Komutanı, Muhsin Batur Hava Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı ile Genelkurmay İkinci Başkanı Turgut Sunalp Paşa oradaydı. Bize dediler ki, 'Cumhurbaşkanlığı seçim süreci iyi gitmiyor, ne düşünüyorsunuz?' dediler. Faruk Gürler'in Demokratik Parti'yi ziyaretinde söylediğimiz şeyleri komutanlara da söyledim. O toplantıda Sadettin Bilgiç ve Talat Asal ile birlikteydik. Gece ikiye kadar bu görüşmeler devam etti. İkna etmeye çalıştılar... O arada Semih Sancar bir saat kadar ayrıldı.
HİÇBİR ŞEYE UYMUYORSUNUZ...
O süreçte Demirel ve Ecevit ile görüşmüşler. Dönüşte dediler ki, 'öbür partiler bir şeyi kabul ediyorlar. Eğer Gürler seçilmez ise, mevcut cumhurbaşkanı görev süresinin iki yıl uzatılması formülü kabul ediyorlar' diye. Biz buna da itiraz ettik. 'Cumhurbaşkanı'nın görev süresi uzatılamaz, bu Cumhuriyet ilkelerine aykırıdır' dedim. Galiba biraz sert söylemiş olacağım. Eşref Paşa ayağa kalktı, 'Nasıl bir şey bu. Hiçbir şeye uymuyorsunuz' gibi tepki gösterdi. Ben sakin şekilde, 'Paşam yüksek sesle konuşmak sizi haklı göstermez' dedim. Yerine oturdu tekrar. Sunalp Paşa, 'Eğer bizim formüller olmazsa sizi toplarız' dedi. Meclis hapishaneye dönüşür demek istedi herhalde. 'Olabilir ama bunun sonuçlarına herkes katlanır' dedim. Meclis'e geldi, Sunay'ın görev süresinin uzatılması konusunda anayasa değişikliği. Karşı çıktık. Cumhuriyetin savunmasıdır benim oradaki konuşmam. Teklif sahibi rahmetli Ecevit'ti. Sonunda senatoya gitti, tekrar geldi ve reddedildi bir oyla. 299'da kaldı. 300 olsaydı Sunay görev süresinin uzatılması kabul edilecekti. Bize göre Cumhuriyete son verilmiş olacaktı, başka bir rejim kurulmuş olacaktı."
Siyasiler çekingen davrandı
Korkmazcan, muhtıra sürecinde siyasilerin çekingen davrandıklarını ifade ederek şunları söyledi: "Siyasetçilerin bir darbe, demokrasi dışı olay varsa, bir ihmali, işbirliği ya da çekingenliği vardır. Siyasilerin hiçbir sorumluluğu yoktur diyemezsiniz. Ortaya koydukları tavır itibariyle en azından ihmalleri vardı. Belli görevlerde bulunanların ihmali vardır. Demokrasi kendi kendine yürüyen bir kervan değildir. Demokrasinin her kuşağa öğretilmesi gereken bir durumu vardır. Demokratik değerlerin hayata hakim kılınması için demokrasiden beslenen sivil siyasilerin ciddi görevleri var. Sivil siyaseatin ihmalleri olmuştur. Bizim partiiçi muhalefetimiz de biraz buradan doğdu. AP, 69'lardan sonra kendilerini orada görevlendiren, AP'yi Demokrat Parti'nin mirasçısı sayan tabandan kopma eğilimi gösterdi. AP'de de ılımlılar, hışımlılar oluştu. Darbecilere karşı ciddi tedbir alalım diyenlere hışımlı denildi, ona karşı da ılımlılar diye bir grup çıktı. Göz yumalım diyenler oldu. İşte 12 Mart'ta bu oldu."
Hükümet sıraları o an bomboştu
Korkmazcan, 12 Mart'ta Meclis'teki havayı ise şöyle aktardı: "Saat 15.00'de Meclis Genel Kurulu açılacaktı. Biz de hükümet bir açıklama yapar, durum aydınlanır ümidiyle genel kurula girdik. Hükümetin muhtıra karşısında nasıl bir tavır takınacağı, meseleyi anlamak bakımından elbette aydınlatıcı olacaktı. Genel kurul açıldıktan sonra meclis başkanvekili bir muhtıra var bunu okutacağım deyince itiraz ettim. Fikret Turhangil başkandı. 'Meclis'te yapılacak işler bellidir. Hele icranın emrinde olan bir gücün Meclis'e tezkere göndermesi, okutması gibi birşey sözkonusu olamaz' diyerek karşı çıkışımızı ortaya koydum. Bütün sıralar dolu, ben ön sırada bir adım öne çıkarak itirazımı ayakta yapıyorum. Diğer milletvekilleri arkada sıralarında oturuyorlar. Hükümet sıraları da boş o esnada. Benden sonra rahmetli Kadri Bey, Demokratik Parti milletvekili, 'Hükümet nerede?' diye sordu. Başkan itirazlarımıza rağmen muhtırayı okuttu. Sonra Meclis dağıldı."
YENİ ŞAFAK