Avrupa Birliği'nin bir süredir adım atmadığı Türkiye ile üyelik müzakereleri, küresel krizin reçetesi olarak tartışılmaya başladı.
Ekonomi çevreleri, darboğazın aşılmasında, AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) İstanbul'da düzenlediği 'Türkiye-AB: Ortak Çıkarların Yeniden Değerlendirilmesi' başlıklı konferansa da bu konu damgasını vurdu. TUSKON Başkanı Rızanur Meral, Avrupa'nın çözüm reçetesinin yeni ve gelişen pazarlara ulaşmaktan geçtiğinin altını çizerek, Türkiye'nin bu sorunlar için 'ilaç' olabileceğini söyledi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise, "Bizim değişim ve dönüşüm için AB'ye, AB'nin de eminim bizim dinamizmimize ihtiyacı var." ifadeleriyle işbirliğinin kaçınılmaz olduğuna vurgu yaptı. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin kriz sürecindeki başarısının arkasında 'istikrar ve güven'in yattığını belirtirken, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Avrupa Birliği'ni, Türkiye'ye uygulanan vize muafiyetini kolaylaştırmaya değil, kaldırmaya çağırdı. Toplantıya katılan AB'nin genişlemeden sorumlusu üyesi Stefan Füle'ye seslenen Çağlayan, bir Alman'ın Fransa'ya, bir Fransız'ın Türkiye'ye geldiği gibi rahatça Avrupa'ya gitmek istediklerini dile getirdi. Çağlayan, "Bakın bugün İngiltere'de evlerde kullanılan 3 televizyondan biri bize ait, yine her 10 buzdolabından 8'i Türkiye'de üretiliyor. Bunu iyi bilin, iyi anlayın." diye konuştu. Birliğin ticaretten sorumlu komiseri Karel De Gucht ise, "Bu ülke, her bir yanıyla artık kapımızda değil, içimizde." tespitinde bulundu.
Düzenlediği zirvelerle Türk işadamlarını dünyaya açan TUSKON, bu kez bir süredir duraklayan Türkiye'nin AB sürecini masaya yatırdı. 'Türkiye-AB: Ortak Çıkarların Yeniden Değerlendirilmesi' başlıklı konferansta Türkiye ve Avrupa'dan süreci yönlendiren isimler bir araya geldi. Programda konuşan TUSKON Başkanı Rızanur Meral, uzunca süredir üyelik üzerindeki tartışmaların, Türk toplumu üzerinde ciddi hayal kırıklığı, kimi zaman da olumsuz Avrupa imajları ürettiğini ifade etti. Meral, gerçek resme bakıldığında, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin Türkiye'de çok ciddi kazanımlar sağladığını gördüklerini ifade etti. Dünyada örnek gösterilen Türkiye'nin başarısında AB ile ilişkilerin çok önemli bir katma değer sağladığını ifade etti. Meral şöyle konuştu: "Önümüzdeki dönemde gerek yeni anayasamızın yapımı ve hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması hususunda, gerekse ekonomik manada Türkiye'nin 100. yılı için koyduğumuz hedeflere yürürken yine AB'nin ortak norm ve değerlerinin bizim için en önemli payandalardan biri olacağını düşünüyoruz. Benzer bir durum AB için de geçerlidir. Türkiye ile yakınlaşmanın AB'ye sunduğu menfaatler genel olarak gelecek planları içerisinde bulunmakla birlikte, NATO gibi ortaklıklarla da desteklenerek, Türkiye'nin AB süreci içinde bulunması AB için tehdit olabilecek iç ve dış pek çok problemin bugün tolere edilebilir olmasını netice vermektedir. Yeni pazarlara ulaşarak ekonomik daralma endişesinden kurtulma başta olmak üzere, enerji, güvenlik, komşularla daha iyi ilişkiler, sosyal devlet yapısının devamının sağlanması, farklı kültürlerin bir arada yaşamasının temini gibi pek çok hayati konuda Türkiye'nin AB'ye ciddi katkılarda bulunacağı aşikârdır. Halihazırdaki finansal ve ekonomik sıkıntılar ve AB ekonomisinin yeniden canlanmasını sağlayacak parametrelerin oluşmasını sağlayacak etkenlerin Türkiye'nin girişimciliğinde ve bu girişimciliğin sağlayacağı çevresindeki pazarlarda bulunduğu unutulmamalıdır."
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, konuşmasında, kendisine AB ile ilgili olarak, 'AB çok ciddi bir ekonomik bunalım ile karşı karşıya. Siz hâlâ AB'ye girmek için ısrarlısınız.' denildiğini söyledi. Türkiye'nin, AB'ye ciddi ihtiyacı bulunduğunu ve AB'nin çok büyük bir başarı hikâyesi olduğunu vurgulayan Şimşek, şu bilgileri verdi: "AB, Orta Avrupa ülkeleri için, değişim ve dönüşüm için çok önemli bir motor görevini gördü.". Türkiye'nin son 10 yıldaki değişim ve dönüşümünün bir kısmının bu durumdan kaynaklandığını vurgulayan Şimşek, "Bizim değişim ve dönüşüm için AB'ye ihtiyacımız var, AB'nin de eminim bizim dinamizmimize ihtiyacı var. Türkiye'nin ihracatının yarısı, gelen turistlerin yüzde 60'ı, yabancı, küresel doğrudan yatırımların yüzde 80'i AB kaynaklı. Dolayısıyla bizim AB ile ekonomik anlamda çok güçlü bir entegrasyonumuz söz konusu." Şimşek, Euro Bölgesi'nde yaşanan borç sorununa karşı Türkiye'nin bir B planı olduğunu kaydetti. Konuşmasında Türkiye'nin kriz sürecinde uyguladığı malî politikaların başarısı hakkında bilgi veren Şimşek, "Türkiye aslından hazırlıklı. Türkiye ihtiyatlı. Ama bizim temennimiz AB gibi bizim için çok önemli bir partnerin bir an önce bu yangını sınırlaması, kontrol altına almasıdır. Bunun da olmaması için bir sebep yok." şeklinde konuştu.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, konferansta, Yunanistan ve İtalya'da teknokratlar hükümeti kurulmasını eleştirdi. "Avrupa'da demokrasinin beşiği olarak tanınan, bize demokrasi konusunda geçmişte tavsiyelerde bulunan bazı ülkelerde, demokrasi ile iktidara gelmiş yönetimler yerine atanmış teknokratlar hükümetlerinin görev başına gelmesi aslında hepimizi düşündürmelidir." diyen Bağış, ne Kopenhag ne de Maastricht kriterlerinde; milli iradeyi temsil etmeyen, seçilmemiş yöneticilerden atıf olmadığını kaydetti. Bağış, "Aslında halkın seçmediği hükümetler ancak mıntıka temizliği yapabilir ama arazi düzenlemesi yapamaz." ifadesini kullandı. Bağış, Türkiye'nin krizdeki başarısında 'istikrar ve güven'in önemine dikkat çekerken, Avrupa'nın içinden geçmekte olduğu krizi aşmak için demokrasi dışı yollara başvurmamasını istedi. Krizi halka sormadan ve halka rağmen çözmenin pansuman tedavi olacağını vurgulayan Bağış, "Biz bu süreci yaşadık. Türkiye'yi de muz cumhuriyeti yapmak isteyen zihniyetler vardı ama millet onlara dur dedi. Güçlü bir iktidarla, malî disiplinle, kurallara uyan bir anlayışla bugün Türkiye'nin ortaya koymuş olduğu performans, zorluk yaşayan bütün ekonomiler için önemli dersler içermektedir." ifadelerini kullandı. Bağış, konferans çerçevesinde bir önceki gece düzenlenen gala yemeğinde yaptığı konuşmada da krize rağmen Avrupa'nın barış ve refah kıtası olduğunu belirterek, "Biz AB'yi ekonomik birlik olarak değil barış projesi olarak gördük. Orada yerimizi alma kararlılığından ödün vermedik, vermeyeceğiz. Artık sorunları aşmak adına G-20'de öneriler ortaya koyan bir devletiz. Artık 'Sık dişini Avrupa, Türkiye imdada yetişiyor' deme konumuna geldik." dedi.
ÇAĞLAYAN: VİZEYİ tamamen KALDIRIN
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise konferans kapsamında verilen gala yemeğine katıldı. Çağlayan, konuşmasında AB'ye Türkiye'ye uygulanan vize muafiyetini kolaylaştırma yerine kaldırma çağrısı yaptı. Çağlayan, Avrupa'ya yük katmak değil yük almak için gelen girişimcilere uygulanan vizeyi de insan hakları ihlali olarak değerlendirdi. Çağlayan, İngiltere'de evlerdeki 3 televizyondan birinin, her 10 buzdolabından 8'inin Türkiye'de üretildiğine işaret etti. Türkiye ekonomisini öven Çağlayan, "Türkiye'yi nerede görürseniz görün bugün bu konumu ve yapısı ile AB'nin akciğerleri, yani temiz hava sahasıdır. Eleman bulamadığı, genç nüfus bulamadığı için Avrupa'nın çıkış kapısı Türkiye'dir. Avrupa'nın en doğusunda, Asya'nın en batısında bulunan devlet olarak Türkiye, kıtanın sıkıntılarını giderecek önemli bir antibiyotik. Avrupa şu an Yunanistan'a ense tıraşı yapıyor. Eğer bugün onlar yerine Türkiye'yi AB'ye alsalardı berberlik yapmayacaklardı." şeklinde konuştu. Çağlayan, demokratik açılımı, yeni anayasayı AB istediği için değil, Türkiye için, toplum için yaptıklarını sözlerine ekledi.
'Gelişmekte olan ülkeler ilk kez daha hızlı büyüyor'
'Türkiye-AB: Ortak Çıkarların Yeniden Değerlendirilmesi' adlı konferansta konuşan Merkez Bankası Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan, modern kapitalizmin baş göstermesinden sonra dünyada ilk defa gelişmekte olan ekonomilerin mevcut ekonomilerin üzerinde büyüme oranları kaydettiğine işaret etti. Yeni gelişen pazarların ekonomik yapılarını dengelediğini vurgulayan Turhan, "Tasarruf yatırım oranları dengelerinin gelişmiş ekonomilerden çok daha ileride olduğunu görüyoruz. Mali dengesizlik konusunda yeni gelişen pazarlar çok daha iyi işler durumda." dedi. Turhan, gelecekte dikkate alınması gereken fırsatlar bulunduğunu, hem AB şirketleri hem Türkiye'deki şirketler açısından bir araya gelmenin faydalı olduğunu söyledi. Yapısal reformlar açısından AB'den öğrenecek çok şey olduğunu vurgulayan Turhan, sonuç olarak Türkiye'nin AB'nin bilgi birikiminden, AB'nin de Türkiye'nin dinamizminden faydalanması gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Kerem Alkin, uluslararası standartları yakalamanın, Türkiye'nin ihracatlarını artırmak açısından çok önemli olduğunu söyledi. Bazı sıkıntıları olsa da ekonomik anlamda belirli standartları yakaladıkça Türkiye'nin gerçekten önemli sürecin ortaya çıktığını gösterdiğini kaydetti. Eski Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, konuşmasında, birçok ülke için Türkiye'nin model değil ilham kaynağı olduğunu söyledi. Ancak Türkiye'nin iç sorunlarını halletmeden çok kültürlü bir yapıya kavuşamayacağını kaydetti.
Avrupa Birliği'ne üye ülkeler vize sürecini kolaylaştırmalı
AB Komisyonu'nun genişleme ve komşuluk politikasından sorumlu üyesi Stefan Füle, 'Türkiye-AB: Ortak Çıkarların Yeniden Değerlendirilmesi' isimli konferansta yaptığı konuşmada, ilişkilerin geliştirilmesinin gerekliliğine vurgu yaptı. Türkiye'nin ticaretinin yaklaşık yüzde 46'sının Avrupa ile olduğuna işaret eden Füle, AB ve Türk mallarını ayırmanın neredeyse imkânsız olduğunu ifade etti. Vize konusunda ise üye devletlerin kısa vadeli tedbirleri uygulaması ve bu sürecin kolaylaştırılmasını istediklerini kaydetti. AB'den yaklaşık 40 bin öğrencinin Türkiye'ye geldiğini anlatan Füle, AB ile ortak paydaları tartışmak için pek çok sebep olduğunun altını çizdi.
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Kon-federasyonu'nun (TUSKON) düzenlediği 'Türkiye-AB: Ortak Çıkarların Yeniden Değerlendirilmesi' adlı konferansta, Avrupalı yetkililer, Türkiye'nin üyeliğinin önemine dikkat çekti. AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, Türkiye'nin Avrupa ülkelerine yönelik 'terörle işbirliği' taleplerini değerlendirdi. Füle, AB'nin terörizmle mücadelede Türkiye ile ortaklığını artırmak istediğini kaydetti. Terörizmin nerede olursa olsun aynı yüze sahip olduğunun altını çizen Füle, PKK'nın Avrupa'da da terör kapsamında yer almakta olduğunu söyledi. Füle, anayasa reformu konusunda Türkiye'nin önünde tarihî bir fırsat olduğunu, bireylerin özgürlüklerinin göz önünde tutulması gerektiğini kaydetti. Füle, AB Komisyonu'nun yeni genişleme paketinin ele aldığı bazı konulara da değinerek, ifade özgürlüğüne demokratikleşme sürecinde daha fazla ihtiyaç duyulacağını vurguladı. 2010 Haziran'ından beri AB ile herhangi bir müzakere faslı açılmadığına işaret eden Füle, Türkiye'nin haksız yere faslın durdurulduğu görüşünde olduğunu ifade etti. Türkiye-AB ilişkilerinin temel değerlerinin güçlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Füle, "Üye devletlerin kısa vadeli tedbirleri uygulaması ve vize sürecinin kolaylaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. İş dünyasının vizeyle ilgili sabırsız olduğunu biliyorum." şeklinde konuştu. Füle, AB'nin Türkiye ile son derece yakın ilişkiler içerisinde bulunduğunu, Türkiye ticaretinin yaklaşık yüzde 46'sının Birlik ile olduğunu ve AB ve Türk mallarını ayırmanın neredeyse imkânsız olduğunu ifade etti.
türkiye ekonomisi, birçok ab ülkesinden iyi durumda
AB'nin Ticaretten Sorumlu Komiseri Karel De Gucht da, Türkiye'nin büyüyen pazarının getirdiği fırsatların AB için gittikçe daha büyük potansiyel haline geldiğini söyledi. Birliğin Türkiye'ye yaptığı doğrudan yabancı yatırımların günden güne arttığını dile getiren Gucht, Türkiye'nin Akdeniz ve Ortadoğu'daki ülkelere erişim kolaylığının da AB için önemli fırsat olduğunu ifade etti. Korumacılık politikasının ekonomileri tehdit ettiğini vurgulayan Gucht, "Uluslararası rekabet piyasasında herkes için oynanacak yer vardır. Son yıllarda pek çok sınırlamalar getirilmiştir. Bu tutum 2009 kriziyle başladı. Buralarda korumacılık tedbirleri gittikçe artıyor. Türkiye'nin cari açığı azaltmasının en sağlam yolu, AB ekonomik fabrikasına daha derin bir entegrasyonla olur." dedi. Türkiye ekonomisinin, birçok AB ülkesinden daha iyi durumda olduğunu söyleyen Avrupa Politika Merkezi (EPC) Yönetim Kurulu Başkanı Meglena Shitilanova Kuneva, ama buna karşılık Türkiye ekonomisinin çok önemli konularda AB'ye dayandığına işaret etti. Bugün küresel akımlara karşı tek başına durabilecek bir ülkenin bulunmadığını vurgulayan Shitilanova, "AB ve Türkiye, aynı konumda yer alıyor. İşbirliğinin getireceği avantajlara odaklanmak çok iyi olacaktır. Türkiye, Libya'da demokrasi ve insan hakları ve özgürlük anlamında çok önemli bir rol üstlendi." şeklinde konuştu.