Ceza hukukçusu Av. Prof. Dr. Adem Sözüer, Türkiye’de yargı bağımsızlığının sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekerek, “Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları uygulanmadığı için insanların haksız olarak cezaevinde tutulduğu keyfilik rejiminde, kuvvetler ayrılığı tümüyle ortadan kalktığı için kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesi de kalmamıştır.. Türkiye'de çıkması gereken tek yargı paketi, yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır.” dedi.
AİHM KARARLARINA UYULMUYOR, İNSANLAR HAKSIZ YERE CEZAEVİNDE TUTULUYORBold'da yer alan habere göre TBMM’de kabul edilen 9. Yargı Paketi’nin de önceki paketler gibi yargı sistemindeki büyük sorunlara çözüm getirmeyeceğini belirten Sözüer, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanmadığını, insanların haksız olarak cezaevinde tutulduğunu ve kuvvetler ayrılığının tümüyle ortadan kalktığını ifade etti. Bu durumun kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesini ortadan kaldırdığını vurguladı.
“ETKİ AJANLIĞI” DÜZENLEMESİ ANAYASA'YA AYKIRISıradaki yargı paketinde kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak adlandırılan teklifin kanunlaştırılmasının planlandığını belirten Sözüer, bu suçun yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunda olduğu gibi belirlilik ilkesine ve dolayısıyla Anayasa’da öngörülen kanunilik ilkesine aykırı olduğunu söyledi. Ayrıca, bu düzenlemenin bilim, sanat ve ifade özgürlükleri gibi birçok hak ve özgürlüğün haksız olarak sınırlanmasına kapı açacağını ifade etti.
TCK’YA EK MADDE: YABANCI ÜNİVERSİTELERLE İŞBİRLİĞİ YAPAN BİLE CEZALANDIRILABİLİRTCK’ya 339/A olarak eklenmek istenen “Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme” başlıklı maddenin ilk fıkrasına göre, “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası” verileceğini belirten Sözüer, yabancı ülkelerdeki üniversiteler dahil her tür araştırma kuruluşu ile yapılacak ortak bilimsel çalışmaların dahi bu madde kapsamında değerlendirilebileceğini söyledi. Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin de bu suçun konusu olabileceğini ekledi.
YARGIDAKİ DÜZENLEMELERDEN TÜSEV ENDİŞELİSözüer, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı'nın (TÜSEV) da bu endişeleri içeren bir açıklama yaptığını hatırlattı. TÜSEV, söz konusu maddenin sivil toplum kuruluşlarının meşru faaliyetlerinin soruşturma ve cezalandırma konusu edilmesi riskini taşıdığını belirtti. Ceza kanunlarının temelini oluşturan öngörülebilirlik ve kanunilik ilkeleri uyarınca, yurttaşların bir fiili işlediğinde suç oluşturup oluşturmadığı konusunda herhangi bir şüphe taşımaması gerektiğini vurgulayan TÜSEV, teklif edilen düzenlemenin somut bir suç tanımı ortaya koymadığını ve hangi fiillerin suç olarak tanımlanacağını “devletin güvenliği”, “siyasal yararlar”, “stratejik çıkarlar”, “talimat” gibi çok geniş, muğlak ve keyfi yoruma açık kavramlarla tarif ettiğini ifade etti.
HERKES SUÇLU İLAN EDİLEBİLİRTÜSEV ayrıca, madde gerekçesinde devletin güvenliği ve siyasi yararları altında “iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji” gibi hemen hemen tüm kamu politikalarına atıf yapılarak maddenin kapsamının öngörülemeyecek şekilde genişletildiğini belirtti. TCK’nın yedinci bölümü halihazırda casusluk suçuna konu olabilecek fiilleri detaylı şekilde tanımlayan ve suç sayan hükümler barındırırken, bu madde ile hangi eylemlerin cezalandırılmasının amaçlandığının açık ve net kriterlere bağlanmadığını vurgulayan TÜSEV, olası araçsallaştırma ve kötüye kullanımlara karşı yeterli güvence veya etkili hukuk yolları sunmamasının da teklifi Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve hukukun temel ilkeleri nezdinde kabul edilemez kıldığını ifade etti.