Anayasa Mahkemesi, 7 yıl önce Şanlıurfa’da polisin kullandığı biber gazı nedeniyle hayatını kaybettiği iddia edilen 28 yaşındaki Aynur Kudin’in ölümüyle ilgili kapatılan soruşturmanın yeniden açılmasına karar verdi.
DW'den Alican Uludağ'ın
haberine göre, Anayasa Mahkemesi, 2014 yılında evinin önünde polislerin biber gazlı müdahalesiyle karşılaşan 28 yaşındaki Aynur Kudin’in ölümüyle ilgili "yaşam hakkı ihlali kararı” verdi. Kapatılan soruşturmanın yeniden açılmasına hükmeden Yüksek Mahkeme, savcılıktan olayla ilgili hiç dinlenmeyen şüpheli polislerin ifadelerinin alınmasını istedi. Kararın gerekçesinde, polislerin bugüne kadar ifadesinin alınmaması “Bu durum soruşturma makamının olayın seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek, yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde şüphe uyandıracak önemli bir eksikliktir” ifadeleriyle eleştirildi.
Suriye’nin Kobani kentinde meydana gelen olayları protesto etmek amacıyla Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde 8 Ekim 2014 tarihinde protesto gösterileri düzenlendi. Bu sırada Aynur Kudin’in yakınlarının iddiasına göre, Aynur Kudin'in erkek kardeşi S.K., gösteriler nedeniyle oluşacak olası kargaşa sonucu zarar görmemesi için evin önünde duran otomobili babası Kadir Kudin’in uyarısıyla otoparka çekti. S.K. otomobili park ettikten sonra eve doğru yürürken göstericilerin de evin bulunduğu sokağa doğru kaçması sonucu polis tarafından gözaltına alındı.
Sokakta biber gazlı müdahale ölüm getirdi
Kardeşinin polis tarafından gözaltına alındığını evin balkonundan gören Aynur Kudin, polislere "Durun, kardeşimi bırakın o suçsuz” diyerek seslendi. İddiaya göre, polisler evin balkonuna biber gazı attı, bu nedenle aile bireyleri yoğun gaza maruz kaldı. Yoğun gazdan etkilenen Aynur Kudin hastaneye kaldırıldı ancak 16 Ekim 2014 tarihinde hayatını kaybetti.
Viranşehir Cumhuriyet Başsavcılığı, yürüttüğü soruşturma sonucunda şüpheli polisler hakkında 26 Ocak 2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Baba Kadir Kudin, bunun üzerine kolluk görevlilerinin güç kullanması sonucunda ölüm olayının meydana gelmesi ve olayla ilgili olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek AYM'ye başvurdu.
AYM "yaşam hakkı ihlali" dedi
Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, kararın bir örneğinin, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Viranşehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine de hükmetti.
Kararın gerekçesinde, soruşturmada yapılan eksikliklere dikkat çekildi. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ek 1. maddesinde, kolluk görevlileri hakkındaki öldürme suçuna ilişkin iddialara yönelik soruşturmaların Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat ve öncelikle yapılacağı vurgulanan kararda, şu eleştiriler yapıldı:
“Somut olayda güç kullanımı ile ölüme yol açtığı ileri sürülen/olaya dâhil olan kolluk personelinin tanık ya da şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmamıştır. Bu durum soruşturma makamının olayın seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek, yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde şüphe uyandıracak önemli bir eksikliktir. Tüm bu belirlemeler ışığında Aynur Kudin’in şüpheli ölümünü tüm yönleriyle aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit eden, yaşam hakkının sağladığı güvencelerin gerektirdiği derinlik ve ciddiyette bir soruşturmanın yürütüldüğünü söylemek mümkün görünmemektedir.”
"Ölüm sebebi net değil"
Kudin’in yakınlarının hastanedeki doktorların “gazın kalbe ve beyne etkisinin olacağı” yönünde beyanda bulunduklarını iddia ettiğine işaret edilen kararda, soruşturma sürecinde söz konusu doktorların ifadesine başvurulmadığı belirtildi. Kararda, otopsi raporuna göre darbeye bağlı olmayan beyin kanaması sonucu vefat eden Aynur Kudin’in beyin kanamasını neyin tetiklediği konusunda açık/net bir tespit bulunmadığı anlatıldı.
"Polislerin iki tutanağı çelişkili"
Polislerin hazırladığı bir tutanakta, “çevreden Aynur Kudin'in ikametinin merdiven boşluğunda düşerek yaralandığı şeklinde bilgiler alındığı” ifadesine yer verildiği anlatılan kararda, başka bir kolluk tutanağında ise “olayı gören, duyan, şahitlik eden hiç kimsenin bulunmadığı” yönünde tespitte bulunuldu bildirildi. Bu iki tutanak arasında bir tezat oluşturduğuna dikkat çekilen kararda, şöyle denildi:
"Aynur Kudin'in merdiven boşluğundan düşerek yaralandığı bilgisini sağlayan çevrenin ifadesine/tanıklığına kayıt altına alınmak suretiyle başvurulmaması ve dolayısıyla anılan iki tespit arasında mevcut tutarsızlık, soruşturma makamlarının özensizliğine ilişkin bir emaredir.”