Aslında başlığı “bir kulaklıktır yaşamak” şeklinde de yazabilirdim. Fark etmiyor yani aynı kapıya çıkıyor hepsi.
Hatta biraz zihin egzersizi yapıp bu konuda epey alternatif üretmek de mümkündü:
Hayattan Prompteri alın geriye ne kalır!
Ya da;
Dün mitingde hiç tanımadığım bir Promptere usulca yaklaşıp, Ey Diyarbakır, dedim
Yahut;
Bitiş: Prompter
Artık bu çağrışımla herkes kendi birikimi nispetinde üretsin, okurun eli tutulmaz…
Ama gerçekten de Prompter sizin için hayatın kendisi olmuşsa, onu yaşıyorsanız, onunla yaşıyorsanız, bir süre sonra onda, orada; yani ‘Prompter’da yaşamaya başlıyorsunuz.
Örneğin 40 yıl önce açılmış olan bir üniversitesi üç yıl önce açtığınızı iddia edebiliyor, Bingöl’e Diyarbakır diyebiliyor, Ödemiş’i Denizli’nin ilçesi zannedebiliyorsunuz…
Dangılzonk isimli bir şehirde Kara Elmas Üniversitesi’nin açılışını yapabiliyor, istediğiniz şehre istediğiniz tarihte arzu ettiğiniz ebatta hava limanı açıveriyorsunuz.
Prompter ağa gibidir, eli tutulmaz hani.
Toplam 3 baraj gölü olan bir şehre gidip, “buradaki 21 barajı kim yaptı” diye kalabalığa sorup gevrek gevrek gülebiliyorsunuz Prompter’dan hayatta.
Prompter hayatında mantık da çok önemli değil. Yalandan dolayı kimse sizi ayıplamadığı gibi, mantık örgüsü filan da soran eden olmuyor.
Yasal bir partiyi terörist ilan edebiliyor, silahlı örgüte “gel sandıkta mücadele et” diyebiliyorsunuz.
Bilmem kaç bin yıllık hayvan hakları mücadelesini “Ben başlattım” diyebiliyorsunuz ama başka Prompter’da yaşayan bakanınız “Seçimden sonra hayvan hakları kanununu çıkaracağız” diyor. Paralel Prompter hayatlarda böyle sıkıntılar olabiliyor ama çok önemli değil.
Çünkü Prompterda zamanı eğip bükebiliyor, olaylara arzu ettiğiniz şekli verebiliyor, hayatı bir hamur yumağı gibi paşa gönlünüze göre şekillendirebiliyorsunuz.
Örneğin Prompter hayatınızda Cuma günü olmuş darbeyi cumartesine aktarıp, o gün cumaya gittiğinizi söylüyorsunuz ve alkış filan da alıyorsunuz.
Bir tür Matrix gibi şey sanırım Prompter…
Havuz medyanıza söylüyor sayfalarda kendi evreninizi oluşturuyor ve öylece yaşıyorsunuz.
Prompter hayatınızda uçaklarınız gökte uçuyor, otomobilleriniz yollarda tozu dumana katıyor..
Tank yapıyorsunuz tank! Bor’dan yapıyorsunuz tankı, damadınız yemeklik servis tepsisini Amazon’dan sipariş verirken… Üstelik Tank öyle bir tank ki, Prompter Konya’sından bilim adamları 6 Prompter gününde yapıyorlar bu zırhlı aracı. Diyelim yol tıkandı, uçuyor, deniz çıktı yüzüyor. Mutfak gördü, hemen iki dakkada açma gül böreği yapıyor!
Kendi Prompter zamanınız oluyor. Işık yılından filan uzun bu. Keza Prompter hızınız da öyle. Bir anda milyonlarca kilometrelik mesafeleri, milyonlarca kilometrelik hızla uçuyorsunuz. Uçuruyor size Prompter ortamı. Ayağınız yere basacak fırsatı bulamıyor adeta. Mekan önemsizleşiyor Prompter hayatınızda. İstediğiniz yere arzu ettiğiniz villadır, saraydır konduruyorsunuz. Onbinlerce ağaç kestiriyorsunuz ama önemli değil.
Neden?
Çünkü prompter ormanlarında milyarlarca ağaç dikmişsiniz zaten!
Manyak güzel bir şey Prompterda yaşamak.
Hesap vermiyorsunuz kimseye.
Sınırsız harcama bütçeniz var.
Her şey iki dudağınızın arasında.
İstediğinizi perişan ediyor istediğinizi ihya ediyorsunuz.
Kafanıza göre kanun üretiyorsunuz, mevcut kanunları çok da iplemiyorsunuz.
Hele Anayasa filan, geçiniz…
İstediğiniz şekilde çıkıyor gazeteler, arzu ettiğiniz kanalda arzu ettiğiniz saatte canlı yayına bağlanıyorsunuz, arzu ettiğiniz sorulara cevap veriyorsunuz. Diyelim ki bu bile sıkıntılı oldu, kulaklığınızdan size cevap fısıldıyorlar Prompter hayatınızda.
Ekonominiz acayip kuvvetli oluyor bu hayatta mesela. Bu çok iyi bir şey. Dünya lideri oluyorsunuz, itibarlı sarayınız filan oluyor. Her sabah duşakabinoğulları mehter ile uyandırıyor sizi kahvaltıya.
Efendime söyleyeyim; kekti, simitti, bahçeydi, yuvarlanmaktı her bir şeyiniz var.
Prompter değil cennet yahu. Kim çıkmak ister böyle bir dünyadan!