''Bank Asya’nın faaliyetleri kapsamında herhangi bir hukuka aykırılığın (suçun) olmadığı tam aksine hem iddianamelerde hem de mahkeme kararlarında yasal kuruluşların yasal faaliyetlerde bulunduğundan bahsedilmektedir. Eğer yapılan faaliyet suç olsaydı bu suçlama 2014 yılı itibariyle gündeme gelmesi gerekirdi.''
Nurullah Albayrak / Tr724
Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından, Bank Asya’ya para yatırma fiilinin örgüte yardım etme suçu kapsamında değerlendirildiğine dair bir karar verilmiştir.
Yargıtay da dahil olmak üzere mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olmadığı bu nedenle verdikleri kararların mahkeme kararı olarak değerlendirilemeyeceği gerçeğiyle birlikte, verilen bu karar, Yargıtay’ın kendi içtihatlarına ve yasaya da açıkça aykırıdır.
Örgütün tespitinin hukuken doğru yapılıp yapılmadığı bir tarafa, örgüte yardım suçundan bahsedilebilmesi için Yargıtay’ın kendi içtihatlarına göre dikkate alınması gereken unsurların hiçbirisine kararda yer verilmemiştir.
Örgüte yardım suçundan bahsedilebilmesi için;
*Var olduğu iddia edilen örgütün amacının ne olduğu,
*Örgütün amacının suçlanan kişiler tarafından bilinip bilinmediği,
*Bilindiği kabul ediliyorsa bu tespitin nasıl yapıldığı,
*Örgüt gayesinin benimsediğini gösteren hareketlerinin neler olduğu,
*Yardım suçu kapsamında değerlendirilen faaliyetlerin örgütün asıl amacına hizmet eden nitelikte olup olmadığı,
*Örgütün nihai amacına hizmet ettiği kabul ediliyorsa bu tespitin nasıl yapıldığı,
*Suçlama yöneltilen kişinin örgütün amacının gerçekleştirilmesine katkı sağlama kastıyla hareket edip etmediği,
*Örgütün nihai amacına katkı sağlama özel kastının olduğunun nasıl tespit edildiği,
*Hususlarının ayrı ayrı değerlendirmek suretiyle işlenmiş bir suç olup olmadığı tespit edilmelidir.
Karara bakılacak olduğunda ceza yargılamasında olması gerektiği şekilde bu tespitlerin hiçbirisine yer verilmediği görülmektedir.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından verilen kararda belirtildiği üzere, var olduğu iddia edilen örgütün nihai amacı ‘Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu’ belirtilmiştir. Bu tespite göre örgütün amacı; Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edilmesidir.
BİR ÖRGÜTTEN BAHSEDİLECEKSE
Amaç bu deniyorsa, öncelikle yardım iddiasıyla suçlanan kişilerin bu amacı bildiği, benimsediği ve bu amaç doğrultusunda hareket ettiğinin hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın ispat edilmesi gerekir.
Bir örgütten bahsedilebilmesi için örgüt yöneticisi ve üyelerinden önce örgütün amacının olması gerekir. Bu amacın da bizzat örgüt kurucuları tarafından belirlenmesi ve bu amaç doğrultusunda cebir ve şiddet içeren faaliyetlerin de konuşulması gerekir. Örgütün amacının; emniyet, savcılık, mahkeme ya da hükümet tarafından değil bizzat kurucular tarafından belirlenmesi gerekir.
Örgütün amacının belirli olması da yeterli değildir. Var olduğu iddia edilen bu amacın soruşturma yapılan ve dava açılan kişiler tarafından bilinmesi ve amacın bilindiğinin de her türlü şüpheden uzak delillerle ispatlanması gerekir.
Mahkemeler ve savcılıklar Cemaat’in faaliyeti olarak bilinen hareketleri esas alarak Bank Asya’ya para yatırmak, okullara çocuğunu göndermek, sendika ve dernek üyesi olmak gibi davranışların varlığını, örgütün amacının bilindiği şeklinde değerlendirmektedir. Bu yapılan davranışlar gerekçe gösterilerek örgütün amacının bilindiğini söylemek hukuki değil ancak müneccimlik olabilir.
BARIŞÇIL GÖSTERİ, ‘YIKICI FAALİYET’ OLAMAZ
Bank Asya’ya para yatırma faaliyeti, iktidarın icraatlarını beğenmeyen kişilerin bu icraatları eleştirmek amacıyla barışçıl gösteri yapması gibidir. İktidar tarafından bankaya el koyma işleminin haksız olduğunu düşünen insanların barışçıl bir tepki koymalarından başka bir amaçları yoktur. Bu davranıştan yola çıkılarak örgütün amacının bilindiğinin kabul edilmesi hukuken de fiilen de mümkün değildir. Bunun en önemli delillerden birisi de bankaya para yatırma konusunda muhalefet partisi mensuplarının da bu doğrultuda işlem yapmış olmasıdır. CHP milletvekili Mahmut Tanal’ın bankaya para yatırma amacıyla diğer insanların para yatırma amacı arasında fark yoktur.
‘Düşünce açıklamak’, ‘özgürce siyasal tercihte bulunmak’ şeklinde değerlendirilecek bu davranışlar suç olarak kabul edilemez.
Yargıtay kararında da belirtildiği üzere sadece amaca hizmet eden bir faaliyet suç konusu olabilir. Örgütün nihai amacını gerçekleştirme amacına hizmet etmeyen hiçbir davranış suç konusu yapılamaz. Örgütün nihai amacı, Devletin anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğuna göre bankaya para yatırma fiilinin bu amaca nasıl hizmet ettiği birileri tarafından izah edilmelidir.
Yani suçlanan kişiler tarafından amacın bilinmesi ve örgüte yardım etme kastıyla hareket edilmesi de yeterli olmayıp yapılan faaliyetin örgütün nihai amacını gerçekleştirmesine de katkı sağlaması gerekir.
YASAYA UYGUN BANKA…
Bank Asya’nın faaliyetleri kapsamında herhangi bir hukuka aykırılığın (suçun) olmadığı tam aksine hem iddianamelerde hem de mahkeme kararlarında yasal kuruluşların yasal faaliyetlerde bulunduğundan bahsedilmektedir.
Eğer yapılan faaliyet suç olsaydı bu suçlama 2014 yılı itibariyle gündeme gelmesi gerekirdi.
Ortada örgütün nihai amacının gerçekleşmesine ciddi katkı sağladığı iddia edilen bankanın faaliyetine son verilmediği gibi devlet, bankanın faaliyetine devam edebilmesi için de katkı sağlamıştır.
Yasalara uygun faaliyet gösteren, banka, vakıf, okul ve benzeri kuruluşlar var ise; bunların ne tür yasadışı eylemleri olduğunun ortaya konulması gerekir. Bankanın özellikle Anayasal düzeni yıkmaya yönelik yaptığı yasadışı bir faaliyetten bahsedilmeyip, bankaya para yatırmaya suç diyebilmek hukukla izah edilemez.
Siyasilerin ya da Cemaati kendine hedef olarak gören medyanın yazdıklarına göre hukuk işletilemez.
Aksinin kabulü, Türkiye’de ceza davalarında iddianameleri hazırlama yetkisinin savcılara değil, beğenmedikleri şahıslar hakkında aleyhe yazılar yazan, söz söyleyen şahıslara; kararları verme yetkisinin de siyasette ve basın yayın alanında en çok gücü elinde bulunduranlara ait olduğu sonucuna götürecektir.
Bu suçlamaya muhatap olanlar, bu sonuç zaten var demeden, hukuki olarak bu değerlendirmenin yanlış olduğunu tekrar tekrar anlatmaya devam etmelidir…