Böyle habercilik olmaz olsun!

<b>Böyle habercilik</b> olmaz olsun!
Televizyon haberciliği, ideolojik hercilik ve reyting yarışı uğruna, sürekli kan kaybediyor.
Televizyon ekranlarının en popüler programları arasında, haber bültenleri de sayılıyor artık. Eğlence, yarışma, evlilik, gelin kaynana derken, haber bültenleri de yeni formatlarıyla bu programlarla amansız bir yarışa girdi. Haber bülteninin programla yarışması içinse, bültenden çıkıp bir tür programa dönüşmesi gerekiyor. Bazı ana haber bültenleri bu gerçeğin farkına varmış olmalı ki, kendilerine ayrılan zamanın bir bölümünde haber aktarmak yerine program yapmayı tercih ediyor. Hatta bu programların hepsinin kendine özgü isimleri bile var; günün olayı, sıcak gündem, günün yorumu, günün manşeti gibi. Bütün bu değişimin ve mücadelenin görünürdeki en büyük sebebi reyting yarışı. En çok izlenen haber bülteni olma adına müthiş bir yarış var kanallar arasında. Çok izlenmenin de bir bedeli var elbette. O bedel de haber bültenlerini yozlaştırmak ve haber vermekten ziyade; seyirciyi o kanalda tutmak adına herşeyin mübah görüldüğü, izleyicinin zekâ seviyesiyle alay edildiği ve olayların abartılı efektlerle desteklenerek gerilimin tırmandırıldığı yayın saatlerine dönüşmek. Aslında hâlen en fazla izlendiği iddia edilen üç büyük kanalın ana haber bültenlerini, Türkiye’nin deneyimli televizyon habercileri sunuyor. Ali Kırca (Show), Mehmet Ali Birand (Kanal D) ve Uğur Dündar (Star) haberci kimliklerinin yanı sıra, ekran yüzleri konumunda. Böyle bir kadrodan, habercilik adına çok daha düzeyli işler beklemek gerekiyor; ama gelinen noktada televizyon haberciliği, bu dünyanın duayeni kabul edilen isimler eliyle alabildiğine irtifa kaybediyor. Örnekler üzerinden gitmek konu hakkında daha açıklayıcı olacaktır. Avcılar’da bir müzikhole gece yarısı polis kıyafetleriyle gelen bir grubun, orada görevli bir kadını saçlarından sürükleyerek götürdükleri kareleri herkes hatırlayacaktır. Güvenlik kamerasına yansıyan görüntüler insanın kanını donduracak cinstendi. Bu olay televizyon kanallarında da tekrar tekrar gösterildi. İşin ilginç yanı, habercilik uğruna büyük badireler atlatmış Mehmet Ali Birand’ın, bu görüntüleri ekranda defalarca verdikten sonra, günün yorumunda, polislerden olaya engel olmayan müşterilere kadar herkesi azarlamasıydı! Vahametinden bahsedilen bir olayı defalarca göstermenin gerekçesi de ayrıca yoruma muhtaç aslında. Birand’ın ekrandaki son gafı ise yaklaşan yerel seçimler üzerine oldu. CHP’nin İstanbul adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu canlı yayına çıkartan deneyimli televizyoncu, görüşmeyi kapatırken, ‘inşallah kazanacağız’ ifadesi ile herkesi şoke etti. Daha sonra NTV’ye çıkarak bunun bir gaf olduğunu tasdikledi. Aynı şekilde Bursa’da bir alışveriş merkezinde, 75 yaşındaki bir adamın 11 yaşındaki bir kızı taciz ettiğini gösteren güvenlik kamerası kayıtlarının defalarca Star Ana Haber’de yayınlanması da bu uygulamanın bir benzeri. Uğur Dündar da aynen meslektaşı gibi bir olayı şiddetle kınadı, görüntülerin altına ‘yuh olsun’ diye yazıldı. Ancak görüntünün döne döne yayınlanması, yapılan eleştiriyle çelişti. Star Haber’in diğer ilginç çalışması ise bir canlı yayındı. Vefat eden emeklilere hâlen maaş ödendiği haberinin canlı yayını bir mezarlıktan gerçekleştirildi! Star Haber böylelikle canlı yayında sınır tanımadığını cümle âleme ispat etmiş oldu. REHA MUHTAR MASUM KALDI! Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Dr. Esra Arsan, haber bültenlerinde magazinleşmenin yeni bir gelişme olmadığını belirterek Batı’da bu formata sahip bültenlere, bilgi ve eğlence sözcüklerinden türetilen info-teinment adı verildiğini belirtiyor. Ancak bu her kanal için geçerli değil. BBC, PBS ve CNN gibi ciddi kanallar bu yöntemi izlemiyor. İnfo-teinment tarzının bizdeki en meşhur örneği Reha Muhtar. Zamanında ana haber bültenlerini adeta bir eğlence saatine çeviren Muhtar’ın çok eleştiri aldığını hatırlatan Arsan, “Reha Muhtar haberciliği artık masum kalıyor. Şimdi onu eleştiren ‘baba gazeteciler’ bile Reha Muhtarlaştı. Ana haber bülteninde muhabir ışınlama, tecavüz haberinden reyting çıkarma, insanların garip durumlarından, zaaflarından faydalanıp bunu reytinge dönüştürme yarışı başladı.” diye özetliyor gelinen noktayı. Arsan’a göre bunun sebeplerinden biri reyting yarışıysa diğeri de bültenlerde devlet-ordu ve hükümet aleyhine yayın yapamamanın getirdiği sınırlamalar. Aslında bazı ana haber bültenleri bu aralar tamamen hükümet muhalifi gibi yayın yapıyor; ama Arsan, bu tarz bir muhalefet anlayışını içi boş buluyor. Dosya haberciliği yerine, gariban bir insanın sıkıntıları üzerinden hükümete yüklenmek, gerçek muhalefet olmuyor. ATV Haber Genel Yayın Yönetmeni Fuat Uğur da mevcut habercilik anlayışının gerekçesini sadece reytinge bağlamayanlardan. Reyting bir faktör elbette; ama başka sebepler de var. Uğur’a göre haber bültenleri bir yandan magazinleşirken, diğer yandan politik bir işlev görmeye devam ediyor. Politik derken kastedilen ise ideolojik yayın anlayışı. Fuat Uğur’un ilginç tespitleri var bu konuda: “Bunu başlatan, Türkiye’de belli bir politik mücadeleyi hedefleyen, bunun için medya gücünü kullanan bir siyasal yapılanma. Majör medya gücü olarak Doğan Grubu ve onun payandası niteliğindeki diğer yayınlar, eskiden çok daha güçlüyken şimdi bu güç bölündü ve alternatif yayınlar arttı. Buna rağmen bu grup ve destekçileri, birlikte hareket edip tüm yazarları ve haber mekanizmalarını topluca harekete geçirme özelliklerinden dolayı hâlâ güçlüler. Öylesine birlik olarak hareket edebiliyorlar ki hiçbir şey olmasa da Türkiye’de bir şey varmış intibaı oluşturabiliyorlar. Bunun arkasında politik ve çıkar amaçları var. Bir yaylım ateşi başlıyor ve aslında ne olduğunu sonradan öğreniyoruz.” Bütün bu yaşananların haber bültenlerine ciddi kan kaybettirdiğinin altını çizmek lazım. Esra Arsan, gelinen noktayı, “Eskiden iyi haber bülteni hazırlamanın kredisi vardı; ama bu bitti artık. Haber bültenleri ikinci sınıf oldu. Mesela, Ali Kırca eskiden daha popüler bir kişilikti. Şimdi bunu kaybetti. Bunun yerini tematik kanallar, haber kanalları aldı, habercilik oraya kaydı. Öbür taraf ise eğlence formatına dönüştü.” diye anlatıyor. İnsanların artık büyük kanalların haber bültenlerini eğlence veya heyecan için açtıkları tespitini de yaparak, “Tecavüze uğrayan kadının üzerinden rant sağlama olayı çok banal; fakat büyük gazeteciler de buna alet oluyor.” diyor. Asıl vahim olanın bunları yılların deneyimli ve ciddi habercilerinin yapması olduğunun da altını çiziyor: “Bu işleri Ali Kırca, Uğur Dündar ve Mehmet Ali Birand yaptığı zaman insanlar güveniyor, dolayısıyla onların bu noktaya gelmiş olmaları TV haberciliği açısından çok acı bir durum. Üstüne üstlük bir de doğru gazetecilik yaptıklarını savunuyorlar. Çok dar bütçeler ve ekiplerle stüdyo içinden Türkiye’yi ve dünyayı anlatmaya çalışıyorlar. Oysa habercilik pahalı bir iştir.” CANLI CANLI HİLELER Daha önce bu gibi haber bültenlerinde çalışmış yönetmen Nazmiye Tezcan, bu süreçte reyting yarışını aşan insani zaaflar olduğunu belirtiyor. Tezcan, yıllardır bu işin içinde bir isim olarak, “Haber bültenleri artık bana, ‘yalan dolan, gel sen de biraz oyalan’ saatleri gibi geliyor. En azından kendi yaşadığım deneyimler bile beni çok incitti.” diyor ve kendi yaşadığı iki tecrübeyi paylaşıyor. Birincisi Show Ana Haber için hazırlanan canlı yayında suda doğum olayı. Beş yıl Show Haber’de çalışan ve canlı doğumda yönetmen olarak görev yapan Tezcan, bu işi hatırladığında hâlâ çok üzüldüğünü itiraf ediyor. O dönem gündeme sık getirilen bir konu olan suda doğumu canlı yayına taşıma kararı alır kanal yönetimi. Bunun için canlı denek bulmak elbette zordur ama bunun için yine insanların fakirliğinden faydalanmaktan çekinmez televizyoncular. Yeşil kartlı iki hamile anne bulunur ve ücretsiz doğum karşılığı onlar suda ve canlı yayında doğuma ikna edilir. Gerisini, canlı yayının yönetmeni Nazmiye Hanım’dan dinleyelim: “Bir tanesi çok genç bir anneydi ve ilk doğumuydu. 20 yaşlarındaydı. Onun suda doğumunu çekerken çocuk çok kötü oldu. Sonradan öğrendim ki ilk doğum suda olmazmış. Burada önemli olan sorgulanması gereken bir insan hakkı ve sağlığı meselesi var. Ben o olayda bilim adamlarının yapabileceklerinden de endişe duydum. Kızın durumu kötüleşmişti; ama doktor orada ısrarla bunu yapabileceğini söyledi. Kızı havuzdan çıkardılar tekrar çıkartıp soktular ve kız doğuramadı. Ben o masada oturduğuma çok pişman oldum. Sonuçta kadın çok kötü oldu, tansiyonu düştü, ölebilirdi.” İkincisi ise robot olayı. Anteres Alışveriş Merkezi’ne İngiltere’den bir robot getirilmiştir. Kanal bu olayı, ‘dünyanın en büyük robotunun gösterileri’ diye canlı yayına çıkarma kararı almıştır: “Ben canlı yayın için mekâna gittim. Baktım robotun içinde insan oturuyor. Telefon açtım İstanbul’a ve ‘bu bizim anlattığımız gibi bir robot değil’ dedim. Sonuçta benim uyarımı dinlemediler ve içeriden bir insanın idare ettiği makineyi, kendi hareket eden bir robot gibi verdik. Robot, kendi hareket ediyor gibi canlı yayın yapıldı. Canlı yayın beğenilmediği için tartışma yaşadık ve bu olay üzerine Show’dan ayrıldım.” Bu iki örnekte görüldüğü gibi reyting yarışı ve en çok izlenen kanal olma hevesi bazen seyirciyi ‘aptal’ yerine koymayı bile sıradanlaştırıyor. Göz göre göre yalan söylenebiliyor, insanların hayatıyla bile oynanabiliyor. Samanyolu Ana Haber anchormani Kemal Gülen, bu tip habercilik anlayışının insanların ruhunda derin yaralar açtığını düşünüyor. Samanyolu Ana Haber olarak ilk kuruluş yıllarında rakiplerden de etkilenerek abartılı ses efektleri eşliğinde, bülteni daha çarpıcı ve heyecan verici hale getirme yarışına girdiklerini belirten Gülen, “Bunun hata olduğunu gördük. Son yıllarda bu tarzdan vazgeçtik ve artık daha sükûnet içinde bir yayın çizgisi sürdürüyoruz. Büyük vaatlerle seyircimizi aldatmak, sonra da beklentilerini boşa çıkarmak istemiyoruz.” diyor. Peki, bu işin pratik bir çözümü var mı? Aslında genel konsensüs olmasa da haber bültenlerinin reyting raporlarından çıkarılması akla gelen ilk ve en etkili öneri. MİTOZ BÖLÜNME YAŞAYAN PROGRAMLAR! Birçok web sitesinde en çok izlenen 100 programın bulunduğu listeler yer alır. Bu listelerde programların ne kadar izlendiğini görmek mümkün. Son dönemlerde ise bu listelerde ilginç program isimleri belirmeye başladı. Çünkü kanallar yapımlarını bu listede üst sıraya çıkarabilmek için programlarını dört-beş parçaya bölerek yayınlıyor. Böylelikle programların reytingi yüksek olan parçasını üst sıralarda göstererek programın tamamı çok izlenmiş havası vermekten çekinmiyorlar. Bunun tek sebebi reyting değil elbette. Bu sayede kanallar aynı programın içine, RTÜK’ün belirlediği standarttan daha fazla reklam alabiliyor. Haber bültenlerinde, stüdyo ve spiker aynı olmasına rağmen, bülteni parçalara ayırıp böldükleri parçalardan biri üst sıraya çıktığında, haber bülteni çok izlenmiş gibi gösterebiliyorlar. Özellikle prime time denilen çok izlenen saatlere ise ana haber jeneriği ile giriliyor. Böylelikle web sitelerinde yayınlanan ilk yüz sıralamasında sanki ana haber bülteninin tamamı o reytinge ulaşmış gibi bir imaj oluşuyor. Aşağıdaki tablo bu durumu iki kanal üzerinden örnekliyor: Bütün bu oyunlar elbette ana haber bültenlerinin başlama saatleri konusunu karmaşıklaştırıyor. Kanallar ana haberin başlama saati olarak verdikleri saatlere uygun yayın yapmıyor. İlk başlayan izleyiciyi kapar mantığı ile farklı adlar altında ana haber bülteninin, duyurulandan daha erken yayına sokulduğu görülüyor. Çünkü yayıncılıkta dakikalar dahi çok önemli. Aşağıdaki çizelge ise ana haber bültenlerinin gerçek başlama saatlerini gösteriyor: Haber bültenleri içinde girilen reklamlara bakıldığında da kanalların izleyici kaybetmemek için reklamlarını aynı saate denk getirdiği görülüyor. Star ana haber ise bu durumun istisnası. Reyting oyunlarını çok iyi bilen kanal, 19.45-20.05 dilimlerini ana haber bülteni olarak duyuruyor. En çok izlenen diğer üç kanalın reklamda olduğu zaman diliminde yayına geçen kanal, böylelikle kendi bülteninin en fazla izlendiğini söylüyor. Program Saati Saati Süre (Başlama Bitiş) Sıcak Gündem 18:53:03 19:29:10 00:36:08 Show TV Ana Haber 19:29:11 19:56:55 00:18:35 Program Saati Saati Süre (Başlama Bitiş) Günün Olayı 18:54:36 19:45:05 00:50:30 Uğur Dündar’la Star Haber 19:45:06 20:04:47 00:19:42 Kanal Program Saati - (Başlama) Samanyolu Ana Haber Bülteni 18:25 Show Sıcak Gündem 18:53 Star Günün Olayı 18:54 Kanal D Sıcak Gelişme 18:49 Atv Ana Haber Güncel 18:47 Fox Ana Haber Bülteni 21:59 Kanal 7 Haber Saati 18:24 DÜNYADA BÖLEREK RAPORLAMA YOK Türkiye’de reyting ölçümlerini yapan AGB Nielsen Media Reserch Genel Müdürü Arzu Eder, haber bültenlerinin reyting raporlarından çıkarılması konusunda sorularımızı cevapladı: -Reyting raporlamalarında yayın akışından bir bölümün özellikle de prime time zamanına rastlayan bir bölümün yayınlanmaması teknik olarak mümkün mü? AGB’nin bunu yapması için TİAK’ın isteği mi gerekli? İzleme ölçümü tüm TV kanalları, TV ekranı ile birlikte kullanılan diğer tüm cihazları (DVD, VCD vb) ve günün 24 saatini kapsayacak şekilde yapılır. Elde edilen verinin ne şekilde raporlanacağına verinin kullanıcıları karar verir. Haber bültenleri ve takip eden programların yayınlandığı prime time, TV kanalları için en önemli ve değerli zaman dilimidir çünkü izleyici sayısı maksimum düzeye bu zaman aralığında ulaşır. Haber bültenleri, genellikle izleyicileri prime-time’da yayınlanacak programlara taşıyan bir köprü görevini de görmektedir. Bu nedenlerle, bir TV kanalı için haber bültenlerinin izleyicilerini analiz edememek önemli bir kayıp olacaktır. Türkiye’de TV izleyici ölçümlerini TIAK adına gerçekleştirdiğimiz ve TIAK tüm veri kullanıcılarını temsil ettiği için, bu şekilde bir kararın TIAK tarafından verilmesi gerekir. -Dünyadaki benzer örneklerden bahsedebilir misiniz? Her ülkede ana haber bültenleri reyting raporlarında yer alıyor mu? Ülkelerden örnekler verebilir misiniz? Dünyada peoplemeter ile ölçüm yapan tüm ülkelerde ölçüm 24 saat için yapılır. Bu ülkeler içinde ana haber bültenlerinin veya bir zaman diliminin raporlanmadığı bir örnek olduğunu sanmıyorum. AGB Nielsen Media Research grubunun ölçüm yaptığı 31 ülkenin tamamında hem ölçüm hem de raporlama 24 saat için yapılmaktadır. TV eleştirmeni Burhan Ayeri:KENDİ KANALLARIMDAN HABER İZLEMİYORUM Türkiye’nin ilk televizyon eleştirmeni Burhan Ayeri, son zamanlarda özellikle haber bültenlerindeki seviye kaybıyla ilgili yoğun şikâyetler aldığını belirterek, “Anchormenler işin dozunu kaçırdı. İşin kötüsü bunu yapanlar, duayen denilen gazeteciler. Türkiye’de ilk kez TV eleştirmenliğini başlatan insan olarak, haberlerin bu kadar dejenere olduğu bir dönem hatırlamıyorum.” diyor. Ekranlardaki dejenerasyonun magazin programları ile başladığını, şimdi bu salgının en ciddi yayınlar olması gereken haber bültenlerine sıçradığına işaret eden Ayeri, artık kendi çalıştığı Akşam Grubu’na bağlı kanalların bültenlerini bile izlemediğini belirtiyor: “Artık haberleri TRT 2’den izliyorum, kendi grup kanallarımızı bile izlemiyorum. Bana kızsalar da bunu söylüyorum.” Yılların eleştirmeni Ayeri’ye göre bu sorun, haber bültenlerini reyting listelerinden çıkarmakla çözülmez. En iyi denetimin halkın denetimi olduğunu vurgulayan Ayeri, bu tarz haber bültenlerinin izleyiciden hiç ilgi görmediği bir dönem geldiğinde ancak sorunun çözülebileceğini düşünüyor. Gittikçe seviyesi düşen yayınlara halkın tepki vermesi gerektiğini de belirten Ayeri, “Öyle hâle geldi ki, bazı programlarda sürekli belden aşağı konuşmalar var. İnsanlar ekrana çıkıp birilerine küfrediyor. Küfür edenler prim yapıyor.” diyor. (Aksiyon)
11 Şubat 2009 08:18
DİĞER HABERLER