''Avrupa Birliğine üye olma düzeyine gelen bir ülke, Erdoğan’ın beceriksizliği ve diktatörlük sevdası yüzünden “işsizlikten kendini yakanların ülkesi” haline geldi. Şimdi sıra ülkeyi yakmakta. Açıktan tehdit ediyor: “Beni seçmezseniz ülkeyi yakarım''
Veysel Ayhan / Tr724
Günün sorusu şu: Erdoğan normal yollarla seçimi kaybettiğinde Saray’ı bırakıp uslu uslu kapıdan çıkar mı?
Tabii ki çıkmaz.
Karşımızda Ne Süleyman Demirel ne de Turgut Özal var.
Karşımızda Erdoğan ve emrindeki yüzlerce üst düzey örgüt yöneticisinden oluşan bir suç şebekesi var. On binlerce suç dosyası Erdoğan’ın sendelemesini bekliyor:
Anayasayı ihlal, cinayet, gasp, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet…
Erdoğan, Saray’dan ayrıldığı an bunların hepsi yürürlüğe girer.
Bu nedenle Erdoğan ve çetesi iktidarı kaybetmemek için her şeyi deneyeceklerdir.
İSPANYA ÖRNEĞİ
Tarih: 11 Mart 2004. Seçimlere 3 gün var.
Başkent Madrid’in merkezinde 3 ayrı tren istasyonuna düzenlenen bombalı saldırılarda 199 kişi ölmüş, 2 bin kişi yaralanmıştı. Milyonlarca İspanyol yollara dökülmüş, terörü lanetlemişlerdi.
Başbakan Jose Maria Aznar, patlamalardan Bask bölgesinin bağımsızlığı için savaşan ayrılıkçı ETA örgütünü sorumlu tutmuştu. Muhalefet lideri Sosyalist Zapatero ise bunun ‘İslamcı teröristlerin işi’ olduğunu söylüyordu.
Patlamaları El Kaide üstlenmişti. Amaç İspanya’nın askerlerini Irak’tan derhal çekmesiydi.
3 gün sonra seçimler yapıldı. Katılım oranı bir önceki seçime göre % 9 artmıştı.
8 yılda İspanya’yı ekonomik açıdan çok iyi bir düzeye çıkaran iktidardaki muhafazakâr Aznar hükümetinin oy oranı % 7 azalarak % 38’e inmiş, Sosyalistlerin oyları ise % 9 artarak % 43’e fırlamıştı.
İktidarından emin Aznar, terörün etkisiyle beklenmedik bir şekilde tepetaklak olmuş ve Sosyalist Zapatero, Madrid saldırılarından üç gün sonra iktidara taşınmıştı.
Sonuç olarak 3 bombayla yüzde 10 oy yer değiştirmiş, Sosyalist lider Rodriguez Zapatero pazartesi sabahı ilk iş olarak basın toplantısı yapıp Irak’taki askerlerini geri çekeceğini duyurmuştu. Terör hedefine ulaşmıştı.
TÜRKİYE ÖRNEĞİ
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP yüzde 40 oy almış, tek başına iktidar olamamıştı. Erdoğan, bir yandan koalisyon görüşmelerini kilitlemiş diğer yandan da çözüm süreci masasını devirerek ülkeyi kan gölüne çevirmişti. Binlerce sivil, asker ve polis ölmüştü.
“400’ü verin bu iş huzur içinde çözülsün” ve “Tek partiyi iktidar yapın terör bitsin” diye 24 saat medya yoluyla yapılan propaganda maksadına ulaşmıştı.
O günün başbakanı Ahmet Davutoğlu terörün oyları nasıl artırdığını 1 Kasım 2015 seçimlerinden 13 gün önce sevinçle itiraf ediyordu: “Ankara patlaması sonrası anket yaptık. Oylarımız artıyor”
Erdoğan hedefine ulaşmıştı. Halk ‘korku belası’ tekrar AKP’ye sığınmıştı. 7 Haziran’da yüzde 40 oy alan Erdoğan 1 Kasım’da yüzde 49 almıştı.
Erdoğan aynı filmi tekrar vizyona sokabileceğinin işaretini dün verdi:
“Milletimiz 15 yıldır yönetimi AK Parti’den başkasına vermiyor. 7 Haziran’da ufak bir kararsızlık yaşandı. Bunun faturasını da gördü”
Öyle görünüyor ki Erdoğan, iktidarı vermemek için ülkeyi tekrar ateşe vermeye kararlı.
Avrupa Birliğine üye olma düzeyine gelen bir ülke, Erdoğan’ın beceriksizliği ve diktatörlük sevdası yüzünden “işsizlikten kendini yakanların ülkesi” haline geldi.
Şimdi sıra ülkeyi yakmakta. Açıktan tehdit ediyor: “Beni seçmezseniz ülkeyi yakarım”
Allah, Türkiye’ye yardım etsin.