Benim için 'Avrupa'da ahkam kesiyor' diyorlar...

Diyorlar ki, orada konuşması kolay, gel burada öt bakalım! Ülkedeki o zor günlerde dahi, tüm medyaya talimatlar yağdırılırken çıktık, konuştuk. Binamızda yüzlerce polis cirit atarken de konuştuk, son ana kadar. Bastılar, çöktüler, başka mecra bulduk, yine anlattık. Yakın çevrem, korumacılık dürtüsüyle, “Artık yeter başka bir şey deme” dedi, dinlemedik. Arkadaşlarım da dinlemedi.
 Benim için 'Avrupa'da ahkam kesiyor' diyorlar...

15 Temmuz darbe gecesine dair herkesin bir öyküsü vardır. Ve herkes bunu her yerde aynı biçimde anlatır, böyledir yani.

Mahkemede, arkadaş çevresinde, TV’de, yazıda, vs.

Şahsen tanıyanlar bilir. Eş-dost muhabbetinde, burada konuştuğumdan farklı bir şey söylemiyorum ben.

Türkiye’de yaşayanların epeydir kaybettiği bir lüks bu.

 ***

15 Temmuz 2016 cuma gecesi, ayıptır söylemesi evde kestiriyordum.

Saat 20.30-21.00 arası, eşim uyandırdı.

Türkiye ile arada iki saat fark var.

Yani ülkede saat 22.30 civarı ve sonrası.

“Boğaz Köprüsü’nü asker kapatmış, darbe oldu diyorlar” dedi, Twitter’a bakarak.

Hemen toparlanıp baktım, Boğaz Köprüsü Anadolu’dan Avrupa yönüne, tek taraflı kapatılmıştı.

Twitter’a düşen bir video dikkatimi çekti. Üniformalı bir asker, araçtan çekildiği belli olan videoda ‘darbe oldu’ diyordu.

Tuhaf olan, Avrupa’dan Anadolu yönüne trafik aktığı gibi, araçlardaki şaşkın vatandaşlar tankları ve askerleri görüyor, videoya çekip sosyal ağlarda paylaşıyordu.

Çok geçmedi, Başbakan NTV’ye bağlandı. Türkiye saati ile 23.05’te, “Bir kalkışma var” dedi ve olayın adını koydu.

Benim haberi alış biçimim bu.

Her yerde de bunu anlatırım.

Önüne arkasına ne koyabilirim ki?

Fakat bakıyorsunuz, olayın muhatabı olan herkes başka bir şey diyor.

***

Cumhurbaşkanı, darbeyi nasıl haber aldığına dair, en az üç farklı saat ve kişi verdi.

Mesela, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, üç-dört farklı kanalda çıktığı yayınlarda:

-O akşam Erzurum’dan tarifeli uçakla Ankara’ya geldiğini,

-23.00 dolaylarında uçağı iner inmez darbe haberini aldığını,

-Cumhurbaşkanı’nın uçağının havada olduğu bilgisinin kendisine verildiğini,

-Ulaşamadığı Başbakan’ın ise kara yoluyla seyir halinde olduğunu, anlattı.

Efkan Ala, bunu Meclis Darbe Komisyonu’na da anlattı.

Fakat, Anadolu Ajansı bu bölümü sansürleyerek geçti.

Şimdi, görevden alınma sebepleri arasında bu bilgi gösteriliyor.

Çünkü, Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’ten ayrılması tam bir muamma.

Damadı Berat Albayrak’ın yine canlı yayınlarda ifadesi, “Aydın, Bodrum, Dalaman ve İzmir’de dört uçak bekliyordu” diyor. Niyeyse?

Yine, “Nereye gideceğimiz belli değildi” diyor.

Oysa, “İstanbul’a hareket edildiğini” otel sahibi bile biliyor, anlattı TV’lerde.

Yine damat Berat Albayrak, bir kanalda “Başbakan ve MİT müsteşarına ulaşamadık” derken, bir başka kanalda “görüşme olduğu” bilgisi veriyor.

***

Darbe davalarında ifadelere bakıyorsunuz.

Cumhurbaşkanı’nı almaya gidecek timi, 4 saat bekletmişler.

Otele gittiklerinde de Cumhurbaşkanı çıkalı 3 saat olmuş.

Oysa Cumhurbaşkanı, “peşindekileri 15 dakika ile atlattıklarını” söylemişti.

Neden Cumhurbaşkanı’nın üzerinde duruyorum?

Darbenin bir numaralı hedefi olduğu için.

Yanındaki yaveri, yardımcıları, bütün askeri personeli izinde.

Darbecilerin ilk “tutuklaması” gereken kişi.

Amma velâkin, yığınla beceriksizlik veya aksine planlı bir akış var.

***

Bizim TR724 sitesi, gelişmeleri harika toparlıyor.

Tek tek okuyun bu analizleri ve haberleri.

Okurken sorular dudaklarınızdan dökülecek, “vay anasını” diyeceğiniz nice satırların altını çizeceksiniz.

 ***

Kişinin bir tane öyküsü olur.

Ve bunu çıkar anlatır.

Doğru konuşuyorsa, asla kendiyle çelişmez.

Kelimeler farklı olsa da her yerde ağzından aynı hikâye dökülür.

 ***

Bugün ülkede olup bitenin kritik edilme mevsimi geçeli çok oldu.

Hukukçulara soruyorlar, “Mahkemeleri, iddianameleri nasıl yorumlarsın?” diye…

Cevap olarak kestirip atması, “Olan-biten benim alanıma, hukukun alanına girmiyor” demesi lazım.

Tıpkı gazetecilik gibi, tıpkı siyaset gibi.

Ülkede soru soran gazetecilik bitti, sizlere ömür.

Niye bittiğini, bitirildiğini de şimdi anlıyoruz.

***

Diyorlar ki, orada konuşması kolay, gel burada öt bakalım!

Ülkedeki o zor günlerde dahi, tüm medyaya talimatlar yağdırılırken çıktık, konuştuk.

Binamızda yüzlerce polis cirit atarken de konuştuk, son ana kadar.

Bastılar, çöktüler, başka mecra bulduk, yine anlattık.

Yakın çevrem, korumacılık dürtüsüyle, “Artık yeter başka bir şey deme” dedi, dinlemedik.

Arkadaşlarım da dinlemedi.

Ahmet Kaya’nın bir konserde ettiği harika bir lafı vardır, aynen aktarayım:

“Hakkımda ne ferman çıkarılırsa çıkarılsın. Benim için ‘Avrupa’dan ahkâm kesiyor’ diyorlar. Ben o ahkâmı Türkiye’de kestim. Avrupa’da değil.” (Köln – 3 Eylül 2000)

Aynen öyle.

***

Sormaya sorgulamaya devam.

Ülke sormayı öğrenene kadar işimiz bu.

Misal, 22 Aralık 2016 gecesi bir video düştü internete.

Profesyonel bir prodüksiyonla çekilmiş ve kurgulanmış.

Görüntüler Full HD kalitesinde, yüksek çözünürlüklü.

IŞİD’in yaktığı (iddia edilen) iki Türk askerine dair.

170 gün oldu.

Açıklama yok.

Hani inceliyordunuz, hani açıklama yapacaktınız, hani takip ediyordunuz!

İsimleri belli.

Görüntüleri net.

Aileleri orada.

Hadi Türk halkı balık hafızalı, anasına babasına bir şey dediniz mi?

Ne oldu o iki askerimiz?

O askerler, Amerikalı, İngiliz, Kanadalı olsa… Ülkeleri böyle mi takip ederdi?

Bahtsızlıkları Türk olmaları mı?

Soruyorum, sadece soruyorum.

Siz de sorun.

Fısıltıyla bile sorsanız, büyük gürültü koparır.

***

-Zeytinlikleri sorduğunuz gibi sorun.

-“Tecavüzcüsüyle evlendirme yasası”na itiraz ettiğiniz gibi itiraz edin.

-Beykoz’da sondaj kuyusuna düşen yavru kangal köpeğini paylaştığınız gibi paylaşın sosyal ağlarda.

Bakın sonra ne oluyor, neler oluyor.

Tarık Toros tr724
09 Haziran 2017 14:10
DİĞER HABERLER