2 yıla yakın bir süredir cezaevinde olan Gazeteci Hidayet Karaca'nın oğlu Sıdkı Karaca, Global Haber'den Bahadır Türkmen'e konuştu.
Karaca, yaşadıkları süreçten en çok küçük kardeşi Emin'in etkilendiğini söyledi.
Sıdkı Karaca, 11 yaşındaki kardeşinin, yaşı itibariyle olanı biteni anlamlandıramadığını ve "Bize bunları yapanlar Müslüman mı?" sorusunu sorduğunu belirtti.
*Babanız uzun bir süredir tutuklu. Biraz kardeşiniz Emin'den söz edelim istiyorum. Tüm bu süreç onu nasıl etkiliyor?
-Babam Hidayet Karaca 560 gündür masum olmasına rağmen tutuklu bulunmakta ve tahliye kararı olmasına rağmen de bugün itibariyle 428 gündür esir tutulmaktadır. Bu süreç içinde çok fazla badire atlattık, birçok zor günümüz oldu, hepimiz etkilendik aile fertleri olarak… Ancak bu durumdan en çok etkilenen kuşkusuz küçük kardeşim Emin oldu.
Emin henüz 11 yaşında ve olanı biteni anlamlandırmakta epey zorlanıyor. Hem yaşı itibariyle, hem de duygusal biri olması hasebiyle bu süreç onu çok yıprattı.
Bizler aile büyükleri olarak Emin’e sürekli ümit aşılamaya çalışıyor, güzel günlerin geleceğini kendisine anlatıyoruz. Sabretmesi gerektiğini söylüyoruz ama yeri geliyor ki bizlerin bile ‘yok artık’ dediği, sabrının tükenme noktasına geldiği anlar oluyor.
"BİZE BUNLARI YAPANLAR MÜSLÜMAN MI?"
Emin’in kafasında epey sorular oluştu. Bugün bakıldığında bize bu zulmü ve haksızlıkları yapanlar, eşlerinin başı kapalı olan, kendileri Cuma namazına giden. Allah’tan, Kitap’tan, Peygamber’den bahseden, Müslüman görüntülü insanlar. Emin burada bize şunu soruyor; “Bize bunları yapanlar Müslüman mı?”
Bize bunu yapanlar gerçekten Müslüman mı? işte en acısı da bu zaten… Bu sorunun cevabını toplum olarak hep birlikte vermeliyiz. Ve hep birlikte göreceğiz…
*Babanızın içeride 1 günü nasıl geçiyor? Neler yapıyor? Silivri hayatından bahseder misiniz biraz?
-Silivri’de hayat babam için çok dolu geçiyor. Kitap okuduğunu, gazetecilik hayatında okuyamadığı kitapları okuduğunu biliyoruz. Daha önceden okuduğu kitapları şimdi altını çizerek tekrar okuduğunu söylüyor.
Zamanının büyük çoğunluğunu ibadet ederek geçirdiğini, günde 3 saat dua ettiğini, hususen ülkemize ve milletimize dua ettiğini söylüyor.
*Ekrem Dumanlı ile babanız gözaltındayken babanızın tutuklanacağını düşünüyor muydunuz? Hidayet Bey bekliyor muydu böyle bir karar?
-Yaklaşık iki yıl önce babam hakkında bir gözaltı kararı olduğunu duyduğumuzda emniyete kendimiz beraber gittik. Babam gayet sakin, kendinden emin ve mütevekkil bir haldeydi.
Ben şahsen babamın tutuklanacağını gözaltındayken hiç düşünmedim. Ta ki Çağlayan adliyesindeki -7. kattaki buz gibi nezarethanede görüşene kadar. Orada babamın tutuklanacağını anladım. Kendisi de tutuklanacağına kanaat getirmiş olmalı ki orada bana “oğlum beni tutuklayacaklar, valizimi hazırlayın” demişti.
"BU İŞİ HAZRETİ ALLAH ÇÖZECEK"
*Hidayet Bey'in morali nasıl? Son görüşünüzden bahsedebilir misiniz biraz? Umudu var mı tahliye için?
-Babamın morali yüksek, çünkü Allah’a inancı olan bir insan. Tevekkül sahibi bir insan. Her dönemin çile çekenleri olmuş. Her dönemin kahramanları olmuş. Her dönemin baskıya maruz kalanları olmuş. Bu dönemde bu çileyi çekmek de babama nasip oldu. Bizler bunları bir gurur vesilesi olarak görüyor Allah'a şükrediyoruz.
Kararlar konjonktüre göre değişse de hakikatleri kimse değiştiremez.
“Gerçekler elbet bir gün ortaya çıkar” diyor kendisi son görüşmemizde. Bizler ümitvârız. Bu işi Hazreti Allah(cc) çözecek!
*Açık görüş, kapalı görüş, telefonla irtibat vb süreçler nasıl oluyor, kısaca anlatır mısınız?
-Görüşmeler iki şekilde oluyor. Haftada bir kere kapalı görüş. Kapalı görüşte aranızda bir cam oluyor ve camın arkasından elinizde bir telefonla içeride bulunan babanızla görüşüyorsunuz. Bu gerçekten zor. İnsanın sevdiğini görüp de dokunamaması acı verici.
Bir de ayda bir kere olmak üzere açık görüşlerimiz var. Bu da tahmini 45 dakika ile 1 saat arası değişiyor. Bir masanın etrafında oturup görüşüyorsunuz.
"UMUT NÖBETİ'NİN DEVAM ETMESİNİ İSTERDİM"
*Umut Nöbeti'nin sona ermesini nasıl değerlendirdiniz?
-Açıkçası Umut Nöbeti tutulmaya başlandığında sevinmiştim. Ancak bunun kalıcı olmayacağını da tahmin etmiştim. Nitekim tahminlerim beni yanıltmadı. Devam etmesini isterdim.
*Avukatınız bir röportajında "Bizim arkamızda Joe Biden’ımız yok… Biden Sıdkı Karaca’ya "senin baban bir kahramandı" deseydi biz de bugün dışarıda olurduk." diyor. Siz katılıyor musunuz buna?
-Evet. Asıl mesele de bu zaten. Joe Biden geldiğinde “senin de baban kahraman, biz sizin arkanızdayız” deseydi benim babam bugün tutuklu olmazdı.
Bize iftira atan yalan beyanda bulunanlar, sizin arkanızda Amerika var, İsrail var diyenler: bizim arkamızda sadece Hz. Allah var, biz yalnızca ona güveniriz.
*Babanızın tutuklanmasının ardından bu süreçte yaşadığınız, sizi en çok etkileyen şey ne oldu? Anlatabileceğiniz bir anınız var mı?
-Babam gözaltındayken ve hatta tutuklandıktan sonra bizi etkileyen epey fazla olay yaşadık. Hala da yaşamaya devam ediyoruz. Bunlar böyle birkaç cümleyle anlatılabilecek şeyler değil.
Bizi bu dönemde en çok etkileyen, dünyanın dört bir tarafından gelen mektuplar oldu. Ben hala mektup gönderen ve daha önceden göndermiş olan o koca yürekli insanlara teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız…
"BU ÜLKEDE HALA NEYİN HUKUKUNDAN BAHSEDİLİYOR?"
*Bir hukuk öğrencisisiniz. Bu bakımdan babanızın davasıyla daha yakından ilgileniyor ve hukuk çerçevesinden izliyorsunuzdur. Duruşmalarla ve dava süreciyle ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
- Gözaltından Çağlayan Adliyesi’nde Sulh Ceza Hakimliği’ne, oradan Silivri Cezaevi’ne kadar olan sürede her şey hukuka aykırıydı. Peki bu hukuka aykırılıklar, bu hukuksuzluklar bitti mi? Bitmedi… Katlanarak devam ediyor. Bir tahliye kararı alınmış, sonuna kadar hukuka uygun, uygulanması gereken tahliye kararı. Uygulanmadığı gibi, dünya tarihinde görülmemiş bir skandalla bu kararı veren hakimler dahi tutuklanıyor. Bu ülkede hala neyin hukukundan bahsediliyor!!
Hukuk normlarının en üstü olan Anayasa’ya güvenerek Anayasa Mahkemesi’ne gidiyoruz fakat Anayasa Mahkemesi tarafsız ve bağımsız olması gerekirken Can Dündar için verdiği kararı emsal teşkil etmesine rağmen babam Hidayet Karaca ve Gazeteci Mehmet Baransu için vermiyor.
Bu zaman zarfında hukuka uygun olan hiçbir şey yok. Ben bir hukuk öğrencisi olarak hukukta olmaması gereken her şeyi gördüm ve yarın bu ülkede olması gereken hukuk için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bunun için yaşıyorum.
*Hidayet Bey'in daha evvel cezaevinde yazdığı bir kitabı yayınlanmıştı. Yeni kitap hazırlıkları var mı?
Evet var. Şimdi ikinci kitabını yazdı. Yakında yayınlanacak. İkinci kitabında, kendisine gelen mektuplar yer alıyor...
"BÜLENT ARINÇ'IN AÇIKLAMALARI SON DERECE SAMİMİYETSİZ"
*Bülent Arınç verdiği bir röportajda babanızın duruşmaya davet çağrısını, ona zarar vermemek için kabul etmediğini söylüyor. "Benim onlarla ilgili bir şey söylemem onların aleyhine netice meydana getiriyor." diyor. Nasıl değerlendirdiniz?
-Bülent Arınç bu yaşanılan hukuksuzluklardan rahatsız olmuş ki bazen avukatlık cübbesini tekrar giymek istediğini söyledi. Bunun üzerine babam Hidayet Karaca da kendisine bir çağrıda bulunarak “O cübbeyi giymeseniz de sizi duruşmalara bekliyorum” dedi. Ancak Bülent Arınç bize zarar vermemek için gelmediğini bir başka açıklamasında ifade etti.
Bülent Arınç, elinde imkan varken konuşmamış birisi. Korkmuş ya da menfaatlerini düşünmüş olabilir, tam olarak bilemeyeceğim. Kendisi bugün bu ülkenin buraya gelmesinde büyük rol oynamış bir siyasetçidir.
Babamı çok iyi tanır, bizim ne olduğumuzu iyi bilir. Bakanlık yaptığı zamanda da, daha öncesinde de babamla çalışmalarda bulunmuş mesai harcamış biridir. Bu saatten sonra konuşmasının bence bir manası kalmadı.
Zamanında bu hukuksuzluklara dur deseydi herkes onu alkışlardı, belki de kahraman olurdu. Fakat o, bunlara dur demeyerek sessiz kalmayı tercih etti. Bu nedenle ben yaptığı hiçbir açıklamayı samimi bulmuyorum, son derece samimiyetsiz görüyorum.
RÖPORTAJ: BAHADIR TÜRKMEN / GLOBAL HABER