Balyoz davasının başlamasıyla birlikte işi sulandırmak için yeni bir tartışma da başlatıldı.
Nedense kamuoyunda bir kesim Balyoz’un içeriğinden ziyade dava hakiminin iki gün önce görev yerinin değiştirilmesini tartışmaya çalışıyor.
Bunun eşi benzeri görülmemiş bir olay olduğunu savunanlar, Balyoz’u şaibe altında bırakma gayretinde.
Bu tartışma tamamen dikkatleri davanın içeriğinden farklı yöne çekmek ve davaya bakan hakimler üzerinde bir baskı oluşturulmaya çalışılıyormuş havası vermekten başka bir şey değil.
Nasıl mı ?
Balyoz Davasının görüldüğü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt ile 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak davadan alındı.
Hemen bir yaygara başladı. Balyoz davasına bakan mahkemenin başkanına 48 saat önce operasyon yapıldı diye.
Görevden alan kim ?
HSYK.
Durup dururken mi ?
Hayır.
Sebep ne ?
25 Ağustos 2009’da başlatılan ve yaklaşık bir buçuk yıldır yürütülen disiplin soruşturması.
Bu soruşturmada neler iddia ediliyor ?
Ergenekon sanıkları ile irtibat.
Ergenekon soruşturmalarına müdahale etmek için yapılan planlarda yer almak.
Ergenekon sanıkları için lehte karar vermeleri yönünde etki altına alınmak.
Balyoz davasından alınan mahkeme başkanının bu iddialarla ilgili; Dursun Çiçek'in tutuklanmasından 18 saat sonra tahliye kararı veren mahkeme heyetinin başında yer alması, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal hakkında tahliye istemesi, Haberal’ın da sadece bu hakime tazminat davası açmaması ve Balyoz sanıklarıyla ilgili mahkemenin verdiği tahliye talebinin reddedildiği karara şerh koyması, onun bu davada tarafsız olamayacağının bazı göstergeleri sayılabilir.
Ayrıca Emniyet'in yürüttüğü bir uyuşturucu operasyonunda adlarının geçmesi.
Uyuşturucu davasında sanıkların lehine karar verilmesi karşılığında rüşvet almak iddiası.
Uyuşturucu çetesinin ayarladığı otelde kadınlarla birlikte olma iddiası.
İlişkide bulundukları bu kadınları mesai bitiminden sonra Beşiktaş Adliyesi'ne getirme iddiası…
Bütün bu iddialar sebebiyle mahkeme başkanlığından alınan hakimlerin durumu aslında uzun zamandır gündemdeydi.
Eski HSYK yapısı içinde bu hakimler hakkında, gerekli işlem bir türlü yapılmıyordu.
Şimdi yeni HSYK bir buçuk yıldır süren teftiş sonrası ortaya çıkan tabloya bakarak, bu mahkeme başkanı hakimin görev yerini değiştirdi.
Aslında bu durum standart zekaya sahip insanlar için anlaşılması son derece basit bir mesele.
Bir kişi hakkında yapılan disiplin soruşturmasından, mesleki yönden sıkıntı doğuracak sonuçlar elde ediliyor.
Yeni bir davaya başlanmadan önce; davanın akıbeti açısından bir karar veriliyor ve hakim davadan alınıyor.
Yani; görevden almak için ortada yeterli teftiş raporu var.
Ve uzun sürecek yeni bir davaya başlamadan önce bu hakim o davadan alınıyor.
Zamanlamayı sorgulayanların aslında kendileriyle çeliştiği nokta da burası.
Bu hakim davanın başlamasından bir süre sonra görevden alınsa daha mı iyiydi ?
Yerine gelecek kişi davanın ortasından işe başlamış olmayacak mıydı ?
Bu kez davanın ortasında hakim mi değişir denmez miydi ?
Hakim davadan alınacaksa bunun en iyi zamanlaması o davaya başlamadan öncesi olmalı. Tıpkı burada olduğu gibi.
Üstelik karar HSYK’nın Yargıtay ve Danıştay'dan seçilen 5 üyesinin de katılımıyla oybirliğiyle alınıyor.
Üstelik bir soruşturma sonucu.
Bütün bu bilgilerden sonra “48 saat kala hakim mi alınır” diyenlere Erzincan Ergenekon’u davasını hatırlatırsak ne derler acaba ?
İşte soru: Erzurum Özel Yetkili Mahkemenin savcısı Osman Şanal ile birlikte 5 hakim ve savcı nasıl görevden alınmışlardı ?
Cevap: Hiçbir soruşturma geçirmeden, hatta haklarında hiçbir işlem yapılmadan “ben yaptım oldu” mantığıyla.
HSYK toplandı ve Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinin bütün hakim ve savcılarını görevden aldı.
Gerekçe; yok.
Bir mahkeme hiçbir gerekçe gösterilmeden çalışamaz hale getirilmedi mi ?
Şimdi zamanlama tartışması başlatarak Balyoz Davasını, içeriğinden çok şekil yönüne çekmeye çalışanlara bu olayı hatırlatalım. Belki unutmuşlardır.
Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı; Erzincan Ergenekon’u Soruşturması kapsamında, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’i, 10 Şubat’ta ifadeye çağırdı.
Ancak Berk 9-14 Şubat tarihleri arasında görevli olduğunu gerekçe göstererek gitmedi.
Berk 15 Şubat 2010’da tekrar ifadeye çağrıldı ve 10 gün içinde ifade vermeye gelmesi istendi.
Berk eğer 26 Şubat 2010’da Erzurum’a sivil savcıya ifadeye gitmezse hakkında tutuklama kararı çıkarılacaktı.
Bu arada; 16 Şubat 2010 tarihinde aynı soruşturma çerçevesinde Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner makamında gözaltına alındı ve tutuklandı.
Tutuklayan; Berk’i ifadeye çağıran Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi heyeti.
Sonra ne oldu ?
Ertesi sabah yani 17 Şubat 2010’da HSYK toplandı ve hiçbir gerekçe göstermeden Saldıray Berk’i ifadeye çağıran ve Cihaner’i tutuklayan Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinin bütün ekibini görevden aldı.
Zamanlamaya dikkat !
Cihaner’in tutuklanmasından 10 saat sonra, 3. Ordu Komutanı Berk’in ifadeye çağırılması ve gitmezse tutuklanacağının açıklanmasından 40 saat sonra.
Üstelik bütün mahkeme heyetinin görevden alınmasıyla Orgeneral Berk’in ifadesini alacak mahkemenin içi boşaltılmış oldu.
Balyoz davasında mahkeme başkanının görevden alınmasının zamanlamasını sorgulayanlar, nedense şimdi Erzurum’daki HSYK operasyonunu unutuyorlar.
Üstelik Erzurum’da ne teftiş raporu, ne de bir satır soruşturma vardı.
Oysa görevden alınan Balyoz hakimiyle ilgili ortada disiplin soruşturması raporu var.
Nedense Balyoz bazılarında hafıza kaybı yapmış gibi görünüyor.
Şimdi “zamanlama” çamuruna yatmayın da Paşa Paşa anlatın bakalım neler yaptığınızı.
[email protected]