Başbakan Erdoğan'ın Soma'da onca can kaybedilmişken acıyla kendisini istifaya davet eden vatandaşa vurması, Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel'in yakınını kaybeden bir vatandaşı yerde tekmelemesi, Yalçın Akdoğan'ın ve Hüseyin Çelik'in kayıt altındaki görüntülere rağmen, yapılanı haklı gösterme çabası... Radikal Gazetesi Yazarı Murat Yetkin, yaşanan olayı analiz ederken 'Türkiye ağustosta vurdu mu oturtan cumhurbaşkanına hazır mı?' sorusunu yöneltti...
Artık her nefsin bir gün dayak-ı şahaneye mazhar olma ihtimali var.
Bizim gazeteci milleti bazen ne kadar saf oluyor…
Başbakan Tayyip Erdoğan yuhalama ve ıslıklar arasında Soma’daki o markete girdi ya…
İnternet medyası, sosyal medya başladı; Erdoğan protestolardan markete sığındı mealinde.
Meğer Sayın Başbakanımız, acıyla yuh çekip ‘istifa’ diye bağıranları belirlemiş, takip ediyormuş.
Sen misin yuh çeken? Onlar önde, Başbakan arkada markete dalmışlar.
Sonradan çıkan videolardan, teknoloji sağ olsun, cep telefonu çekimlerinden anladık sonra.
Makam arabasına binerken birkaç protestocuyla göz göze geliyor. Üstüne yürümeye başlıyor “Gel benim yanımda yuh çek!” diyerek.
Allah için korumalar Başbakan ile göstericilerin arasına girmeye çalışıyor önce. Ama Erdoğan kararlı, kendisine yuh çeken, “Hükümet istifa” diye bağıranları pişman edecek.
Korumaları yarıp ilerliyor. Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı, arkadan kolunu yakalayıp tutmaya filan çalışıyor nafile. Tıpkı Danıştay töreninde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün elini tutarak sakinleştirmeye çalışmayı başaramaması gibi…
O dalınca, korumalar da dalıyor. Dün yayımlanan ilk görüntülerde Erdoğan’ın eli kalabalık içinde iki defa, birinde yumruk halinde kalkıp inerken görülüyordu.
***
Emin olamadık, inanmak istemedik.
Bir ülkenin, demokratik bir ülkenin başbakanının o ana kadar 232’sinin ölümü ilan edilmiş madencilerin (dün 284 olmuştu, Enerji Bakanı Taner Yıldız "302 olabilir" demişti. Türkiye’nin en büyük maden felaketine sahne olan) acılı kasabası Soma’da durumu protesto edenlerin üzerine polisleri yürütüp bastırmak yerine bir dükkâna girip sakinleşmelerini beklemesi normaldi.
Ama protestocunun peşine düşüp, onu korumalarına yakalatıp dövmesi normal değildi.
Sonra ortaya çıkan görüntülerde her şey daha açığa kavuştu.
Erdoğan korumalarının kıskıvrak yakaladığı göstericiye bağırıyor: “Niye kaçıyorsun ulan? İstifa et diyordun!” (Bazı meslektaşların “İsrail dölü” diye algıladığı bölüm bu. Tamam, fıtrata uygun olabilir ama haber merkezinde üst üste izleyip “İstifa et diyordun” kanısına vardık biz.)
Sonra? Sonrasını izlemişsinizdir zaten. O yetmiyor, korumaları marketin dondurulmuş gıda dolabının köşesine kıstırıp, tokatlananlardan birisini tekme tokat dövüyorlar.
***
Saatler sonra Taner Kuruca ‘O bendim’ diye gazetecilere konuştu. Madenciydi. Kolları, omzu, boynu morluklar, çizikler içindeydi. O kadar korkmuştu ki, 'Sayın Başbakan' diye başladığı sözlerine “İstemsiz tokat vurdu” diye devam etti. İstemsiz tokat tanımını ilk defa duyduk.
AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik dahi yumruk/tokat olayını yalanlamadı; “Bu bir iddiadır” diyerek Türkçe hâkimiyetini konuşturdu.
İstemsiz tokatla maksat hasıl olduktan sonra, Erdoğan marketten çıkıp makam aracına yöneldi.
O sırada, heyetindeki temiz yüzlü, saçları afili taranmış, koyu renk takım elbiseli bir genç adam koşarak indi.
Az ilerde, tam teçhizatlı iki özel harekât polisinin iki kolundan bastırıp sürüklemekte olduğu ve o haldeyken de Başbakan'ı istifaya çağıran kendi yaşlarındaki bir başka genç adamı tekmelemeye başladı. Hem de ne tekmeler…
Tekmelerin sahibi Başbakan Erdoğan’ın Özel Kalem Müdür Yardımcısı ve aynı zamanda kendilerine A-Takımı denmesinden pek haz alan genç danışmanlar ekibinin üyesi Yusuf Yerkel idi.
Fatih Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okumuş, İngiltere’de lisansüstü eğitimini yapmış, doktorasını yarım bırakıp Erdoğan’ın yakın çevresine dahil olmuştu. Hocası Gökhan Bacık, “Öğrencimdi. Demek bir yerde hata yaptık” dedi.
Başbakan'ın yuh çekenleri polislere tutturup tokatlamasından sonra danışmanının polislerin tuttuğu adamı tekmelemesi çok mu şaşırtıcı?
***
Yok, imam-cemaat meseli gibi bir şey değil bu, daha ciddi.
Çünkü ağustosta cumhurbaşkanlığı seçimi var ve henüz resmileşmese de ortada Başbakan Erdoğan’dan başka görünen aday yok.
Soru şu: Türkiye vurdu mu oturtan bir cumhurbaşkanına hazır mı?
Bu soruya 30 Mart yerel seçimindeki gibi halkın yüzde 45 kadarı belki yine ‘Evet’ diyecektir.
Ama Soma felaketinden itibaren Erdoğan’a gözünün üstünde gözün var diyen her bir nefsin, makamı, toplumdaki yeri, serveti ne olursa olsun her vatandaşın bir köşede, bizzat dayak-ı şahaneye mazhar olma ihtimali vardır.
Çünkü artık ilk tökezlemede eldeki her şeyin kaybedilebileceği endişesi iktidar kademelerine bir salgın gibi yayılmış görünmektedir. Amaç, aracı meşru kılacak, yanlışlar görülse de üstü örtülecek, saflar korunacaktır.
Belki de o yüzden, dün Başbakan’ın siyasi başdanışmanı, bütün o Başbakanlık ekibinin fiili başkanı, Yalçın Akdoğan Star gazetesindeki köşesinde dedi ki: “Yusuf Yerkel kendini savunmuştur”. Yerkel’in uçan tekmesi kendisini Mehmet Ali Ağca gibi Türk’ün adını dünyaya duyuran bir şahıs kategorisine soktu gerçi ama Hüseyin Çelik’ten de öğrendik ki, meğer tekmelenen adam o saldıran danışmanı ‘yaralamış.’ .
Şöyle açıklıyor Akdoğan: Göstericiler araç tekmelemiş ve sıkı durun, “Ekibi linç etmek istemişler”.
Bizim gazeteci milleti saftır biraz Yalçın Akdoğan ama Ziya Paşa sanki bu günler için yazdığı gibi, “Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?”