14 ay önce İzmir'den Adana'ya nakledilen ve 'profesyonel tetikçi' olarak bilinen Gültekin Alan'ın havalandırmaya çıkarken tuvalete gidip, olayda kullandığı tabancayı aldığı, kapıdaki bir infaz koruma memurunun başına tabanca dayayarak, baba ile oğluna evrak imzalatacağını söyleyip ölüm tehdidiyle koğuşlarının kapısını açtırdığı, ardından ikisine de kurşun yağdırdığı belirlendi. Alan'ın, infaz koruma mumurunu rehin alıp, kapıyı açtırdıktan sonra Ahmet Suphi ile babası Necmittin Altındöken'i vurmasının sadece 13 saniye sürdüğü belirlendi.
Katil zanlısı Gültekin Alan'ın cinayetten sonra bir süre direnip vakit geçirdiği, sonra da silahı infaz koruma memurlarına verip teslim olduğu anlaşılırken, tabancanın cezaevine nasıl ve kim tarafından sokulduğuna ilişkin kesin bir bilgiye henüz ulaşılamadı.
Gültekin Alan'ın cinayeti kendi inisiyatifiyle mi işlediği, bir başka kişi tarafından azmettirilmiş olabilme ihtimali de değerlendiriliyor. Bu nedenle, cezaevi personelinin zaman zaman 2'nci kez ifadelerine başvuruluyor.
BABA ASLAN: FARKLI BİR TUTUM SERGİLEMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL
Kızı Özgecan'ın ölümünden bugüne kadar sağduyulu konuşmalarıyla dikkat çeken Mehmet Aslan, kızının katili Ahmet Suphi Altındöken'in cezaevinde öldürülmesini değerlendirirken yine örnek bir konuşmaya imza attı. Kızının 425 gün önce katledildiğini belirten baba Aslan, "Ailem adına söylüyorum, ağzımızdan barıştan, sevgiden, güzellikten, vicdandan, merhametten başka bir söz çıkmadığı için buna bir lütuf gözüyle bakıyoruz. Durum böyleyken artık ülkedeki o kadar acının ve ıstırabın bu kadar anaların, Özgecanların, meleklerin canı yanıyorken bizim farklı bir cümle, farklı bir tutum ve davranış sergilememiz mümkün değil. İlk duyduğumda inanın hiçbir şey hissetmedim ne acı, ne üzüntü, ne sevinç hiçbir şey. O haber adeta dipsiz bir kuyunun dibine düşmüş bir taş gibi küçük bir etkiyle kayboldu gitti içimde" dedi.
Ülkede artan şiddet olaylarına karşın insanların toplum olarak üzerine düşeni, yapmadığını ifade eden Aslan, "Toplum olarak, millet olarak, Anadolu'da yaşayan İslam kültürüne, İslam ile şereflenmiş olan bütün insanlar şüphesiz ki yaratılıştan çok büyük fıtratlara sahip. Bizim kadar acı çeken, Anadolu insanı kadar acı çeken, sabırlı, sevecen, şefkatli, merhametli, yardımsever, misafirperver, milliyetperver dünyada başka bir millet yok. Durum böyleyken medeniyetimizde, Türk medeniyetinde, İslam medeniyetinde, İslam kültüründe, geleneklerimizde, kültürümüzde, her zerremizde taşıdığımız o inancın, o imanın gereğini ne hikmetse yaşantımıza mı geçiremiyoruz, bunun sorunu eğitimimizde mi, nerededir? Bunun sorunu işin doğrusu ben bilemiyorum, bilen varsa 'Aşkolsun' diyorum. Ama herkese sabrı tavsiye ediyorum" diye konuştu.
"ALLAH'IN ADALETİNİN TECELLİ ETTİĞİ BU CESEDİ KOYACAK TOPRAK BULAMIYORLAR"
Kızının katilinin öldürüldükten sonra 'Adalet yerini buldu' gibi yaklaşımları da değerlendiren Mehmet Aslan, şöyle konuştu:
"Allah'ın takdir etmiş olduğu, kendisi için yaratmış olduğu bir meleğin, bir gonca gülün, bir masumiyetin katledilişine bütün dünya adeta şahit oldu. Bir yargılama süreci geçirildi. Bu yargılama sürecinde inanıyorum ki yargılamayı yapan gerek mahkeme reisi, gerek savcıların özel seçilmiş insanlar olduğunu düşünüyorum. İnsanlık yargılandı ve mahkum edildi. Yargılanmış ve mahkum edilmiş olan bu insanlık, bugün birilerinin ifadesiyle 'Allah'ın adaleti tecelli etti' diyorlar, 'Hak yerini buldu' diyorlar. Böyleyken Allah'ın adaletinin tecelli ettiği bu cesedi koyacak toprak bulamıyorlar ve kabul edecek kimseyi bulamıyorlar. Ne olursa olsun bir cani, bir katil, kızımı katleden, kızıma, meleğime kıyan bu insanı toplum olarak ben affedecek gücü bulamıyorum kendimde, ben affetmiyorum. Şüphesiz ki hesabını Allah'a verecek, cehenneme gidecekse cehenneme gidecek. Can Yücel'in çok güzel bir sözü var. 'Ben, evet iki yüzlü davrandım insanlara, Sebebi de içim kan ağlıyorken insanlara gülüyor olmamdı' diyor. Biz hala ağzımızdan sevgiden, barıştan başka bir şey çıkmazken insanlara hala güveniyorken, hala 'Merhamet, barış, sevgi' diyorken, bütün bunların karşısında şiddetle savunmuş olduğu o şiddetin, kinini, nefretini kustuğu insanların bir gün dönüp dolaşıp kendilerinin kapısını çalacağını hiç unutmasın."
"ŞAFAK VAKTİ ÖLDÜ, SIRADA GÜNEŞİN DOĞMASI VAR"
'Suphi' adının farklı bir anlamı olduğunu ifade eden baba Aslan, şöyle devam etti:
"Bu zatın, bu vahim olayı gerçekleştiren Ahmet Suphi Altındöken'in, Suphi isminin ne anlama geldiğini bilenler var mı bilmiyorum. Herkesin yeni bir çağın başlangıcını, altın çağın başlangıcı, bilgi iletişim çağında olduğumuzu söylüyorlar. Güneşin ufuktan doğacağını söylüyorlar. Güneş doğmadan önce fecir vakti olur. Bu fecir vaktine Anadolu'da 'Şafak vakti' derler. Suphi isminin anlamı 'Şafak vaktidir.' Şafak vaktinde katledilen bir melek Allah'ın bu şekilde takdir etmiş olduğu bir tecelliden sonra adeta bütün insanların korkudan ama empati yaparak ama gelecekleriyle ilgili duydukları kaygıdan, endişeden dolayı, kendilerinin de başına böyle bir şeyin gelebileceğini hissederek güneşe, aydınlığa koşmaya başladılar. Şimdi adı 'Şafak vakti' olan bu zat, maalesef ki öldü. Sırada bir tek şey kalıyor, o da güneşin doğması."
'TOPRAĞA GÖMÜLMESİ GEREKİYOR'
Mehmet Aslan son olarak Altındöken'in cenazesinin defnedilecek yer bulunamamasını da değerlendirerek, "Eğer bu ülkenin yüzde 99'ı Müslüman ise, o kişinin ama bir dağ başına ama bir ovanın başına bir toprağa gömülmesi gerekiyor. 'Gitsin herkes dua etsin' demiyorum ama ben 'Allah rahmet eylesin' diyorum. Başka ne diyeyim? Her şey takdiri ilahi, bu şekilde tecelli etti" diye konuştu.
MÜFTÜ: ENGELLEME GİRİŞİMİ DİNEN DOĞRU DEĞİL
Adana İl Müftüsü Arif Gökçe, Özgecan Aslan'ın katili Ahmet Suphi Altındöken'in cenazesinin ortada kalmasıyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı. Müftü Gökçe açıklamasında şu değerlendirmeyi yaptı:
"İnsan olarak ve bir canlı olarak, onu toprakla buluşturmak Allah'ın emridir. Bir insan ne kadar günahkar olursa olsun, her ne kadar büyük günahlar sahibi olursa olsun, hiç kimsenin onun toprağa defninin engelleme yetkisi olamaz. Bu dinen caiz değildir. Dinin öngördüğü, günahı ne kadar büyük olursa olsun; o Allah ile kendi arasındadır. Allah, hesabını ona soracaktır. Sebep her ne olursa olsun, insanı toprakla buluşturmak Müslüman'a yakışır. Bir görevdir. Dolayısıyla gerek belediyelerimizin, gerekse şehirlerimizin, gerek yetkililerimizin, böyle bir engellemeye girişmeleri dinen doğru değildir, dinen caiz değildir."
KATİLİN GÖMÜLMEK İSTENDİĞİ KÖYÜN MUHTARI DİRENİYOR
Katil Ahmet Suphi Altındöken'in cenazesinin annesi Neciye Tan'ın köyüne gömüleceği bilgisinin ortaya çıkması üzerine, Büyükşehir Yasası ile mahalle olan Tarsus İlçesi'nin Kocaköy Mahallesi muhtarı Rıfat Öcalan, cenazeyi kabul etmeyeceklerini açıkladı. Muhtar Öcalan, "Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm. Bu köyde ben yaşıyorum. Ailesi tarafından gömülmesi için talep geldi, kabul etmedim. Ahmet Suphi Altındöken'i tanımam, sadece basından gördüm. Annesi bu köylü değil, annesinin büyükannesi bu köylü. Bu köyle yakından uzaktan ilgisi yok" cevabını verdi. Bu sırada kendisine gelen telefona yanıt veren muhtar Öcalan, arayan kişiye, "Kadavra yapsınlar. Devletin üniversitelerinin kadavraya ihtiyacı var. Bari o şekilde insanlığa faydası olsun, değil mi? Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar" diye tepki gösterdi.
Özgecan'ın dün cezaevinde öldürülen katilinin ailesi tarafından defnedilecek mezarlık bulunamaması, sosyal medya ile okur köşelerinde geniş yankı buldu. "Yatacak yeri yok sözü böyle birşeymiş" diye yazanların yanısıra, annesinin ızdırabı konusunda empati yapılmasını isteyenler de farklı görüşlerini bu kecralarda ifade etti.
DHA