Türkiye son birkaç gündür İsmailağa Cemaatine yakın Hiranur Vakfı merkezli çocuk istismarı hadisesiyle çalkalanıyor.
SAMANYOLUHABER.COM- ANALİZ
Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’yi 6 yaşındayken dini nikâhla Kadir İstekli ile evlendirdiği ve H.K.G.’nin o yaşından itibaren cinsel istismara maruz kaldığı belirtiliyor. Olay, 2 yıl önce yargı makamlarına intikal etti ve savcılığın konuya dair “çocuk istismarı” suçlamasıyla iddianame hazırladı.
H.K.G.’nin maruz kaldığı belirtilen istismara dair bilgiler özetle bu şekilde. Eğer herhangi bir baskı ve örtme çabası olmazsa, yargılama aşamasında hadisenin boyutlarına dair daha net bilgiler ortaya çıkacaktır. Kamuoyunda haklı olarak büyük bir tepki var. Altı yaşında bir kızın evlendirilmesi ve istismara uğramasını hiçbir akıl ve vicdan sahibi insan kabul edemez ve bu rezalete sessiz kalamaz, kalmamalı.
Olayın diğer boyutunu ise, bu rezil hadise üzerinden dindar insanları, tarikatları ve cemaatleri topyekün linç etmeye kalkan fırsatçıların ahlaksızlığı oluşturuyor. Linç ve soykırım zihniyeti, artık Türkiye’nin olağanı haline geldi. Biri bir suç işledi veya suç isnadı oldu diye, “Bütün soyunu kurutalım” anlayışı, maalesef hemen her kesimde yaygınlaşıyor.
Hiranur Vakfı bağlantılı yaşanan istismar olayı üzerinden tüm tarikat ve cemaatlerin kapatılması kampanyası bir kez daha başladı. “O vakıfları dozerlerle yerle bir edeceğiz” naraları atılıyor. Derdi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olanlar, ellerine ne geçirirlerse kadim ve kategorik hasmı oldukları insanların üstlerine saldırıyorlar.
Erdoğan ise olanı biteni, istismarı ve müttefiklerinden bazılarının gerçekleştirdiği linç kampanyasını sessizce izliyor. Sanki istismar ve sonrasındaki linç kampanyası hiç yaşanmıyormuş gibi, bunları kulak ardı edip Kılıçdaroğlu’nun danışmanlarına laf yetiştirmeye çalışıyor. Tıpkı Turhan Çömez’in 2005 yılında ortaya çıkardığını belirttiği çocuk esirgeme kurumunda kalan kız çocuklarının istismarı hadisesinde yaptığı gibi.
Erdoğan ve AKP, MHP Diyarbakır İl Başkanı Cihan Kayaalp’in çocuk istismarı olayını, MHP de AKP’nin merkezinde olduğu istismar olaylarını susarak ve üzerlerini örterek geçiştirmeye çalışıyor.
Sahi, evet Erdoğan işine öyle geldiği için susuyor, üç maymunu oynuyor ve hatta kendisine zararı dokunacaksa örtmeye de çalışıyor. Ancak H.K.G.’nin maruz kaldığı istismar için ayağa kalkan hassas bazı zevat, Turhan Çömez’in ifşa ettiği çocuk esirgeme kurumu yurtlarındaki kız çocuklarının istismarına neden ses çıkarmıyor? Neden susuyorlar? Elbette toptancı bir anlayışla çocuk esirgeme kurumlarını ve bu kurumların kurucularını hedef almamalılar ama en azından herkesin bildiği sır hükmündeki bu rezalete ses vermeleri, karşı çıkmaları, gündem yapmaları gerekmez mi?
Çömez’in anlattıklarına ve maalesef yakın zamanda gazeteci Cevheri Güven’in de ifşa ettiği rezaletlerden öğrendiğimiz bilgilere göre, çocuk esirgeme kurumlarında barındırılan kız çocukları alenen ve kitlesel olarak istismar ediliyor. Gece yurtlardan çıkarılıp gece kulüplerine ve farklı yerlere götürülyor. Üstelik bu rezil durum sadece AKP döneminde meydana gelmedi. Onlarca yıldır yaşanıyor. Belki kız çocukları sahipsiz oldukları için, belki de bazılarının işine öyle geldiği için Türkiye’nin gözleri önünde istismarlar devam ediyor.
Rezaletler sadece çocuk esirgeme kurumlarıyla da sınırlı değil. Üniversiteyi kazanan fakir kız öğrencilerinin istismarları da yürekleri dağlıyor. Bazıları 18 yaşını geçti diye sessiz kalınamaz. Kız öğrenci fakir olduğu ve okuyabilmek için paraya ihtiyacı olduğundan dolayı, zengin “işadamlarının” tekliflerine boyun eğiyor ve onların tuttuğu garsoniyerlerde kalmaya başlıyor. Ya da Kredi Yurtlar Kurumları’nda kalsa da onların verdiği paralara okumaya çalışıyor.
“Tarikatlar kapatılsın” kampanyası yürütenler, çocuk esirgeme kurumlarındaki ve üniversiteli fakir kız öğrencilerin maruz kaldığı istismarları, mağduriyetleri neden görmezden geliyor? Bir istismarın veya bir intiharın kendileri nezdinde gündem olması ve karşı çıkmaları için illa tarikat veya cemaate bağlı bir yurtta mı yaşanması gerekiyor? Sergiledikleri ikiyüzlülüğün fark edilmediğini mi zannediyorlar? Yaptıkları linçlerin ve ikiyüzlü tavırlarının en çok Erdoğan’a yaradığını görmüyorlar mı?
Bildiklerine ve gördüklerine şüphe yok. Onlar Erdoğan’ın yelkenlerine rüzgar üfürmeye devam etsinler, tarih onların linçlerini ve iki yüzlü tavırlarını da not ediyor. İstismar nerede yaşanırsa yaşansın herkes var gücüyle karşı çıkmalı. Olayın yargı eliyle aydınlatılması ve suçluların cezalandırılması için sürecin takipçisi olmalı. Ancak toptancı anlayışa ve linç kültürüne de karşı çıkmalı. İnsaf ve adalet hassasiyetinden taviz verilmemeli.