Çok konuşulacak Türkiye itirafı!

Çok konuşulacak Türkiye itirafı!
İngiltere'nin eski Dışişleri Bakanı Jack Straw, Samanyolu Haber'e verdiği özel röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Avrupa Birliği'nin Türkiye ile müzakereleri başlattığı 3 Ekim 2005'te Avusturyalıların 40 saatlik direnişini kıran siyasetçi olarak bilinen dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw, Samanyolu Haber'e konuştu. Türkiye'nin üyelik sürecinin durmuş olmasına 'Çok kızgın ve çok üzgün' olduğunu söyleyen Straw, Rum Kesimi'nin çözüm olmadan üye yapılması için 'Hepimizin içinde olduğu çok büyük bir hata, yüz karasıydı' dedi. İtiraf edilmese de İslam'ın Türkiye'nin üyeliği için engel olduğunu vurgulayan Straw, Kürt sorununun çözümünde IRA'den örnekler vererek, provokasyonlara karşı hazırlıklı olunması gerektiğini söyledi.

İşte Straw'un Samanyolu Haber'e yaptığı açıklamalar


 

2005’te Türkiye ile müzakerelere başlama kararı alınırken İngiltere Avrupa Birliği Dönem Başkanı, siz de İngiltere Dışişleri Bakanıydınız. O gece Rumları ve bilhassa Avusturyalıları ikna etmek için çok çaba sarf ettiniz. Kitabınızda da Türkiye ile müzakerelerin başlamasını kariyerinizin en fazla iftihar ettiğiniz olayı olarak nitelendiriyorsunuz. Şimdi ise müzakereler durmuş bulunuyor. Ne düşünüyorsunuz?

Çok kızgın ve üzgünüm. Türkiye gibi son derece önemli bir ülkenin Avrupa Birliği’ne üyeliği gibi büyük bir fırsatın durma noktasına gelmesine çok üzülüyorum. Sürecin bu hale gelmesindeRumların ‘küçük siyaseti’ ile 2005’te Almanya ve Fransa’nın yaptığı stratejik hataların rolü oldu. Bu hatalarda liderliği de Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Nikola Sarkozy yaptı. Şimdi Fransa’da Hollande’ın seçilmesi ve Alman Başbakanı Angela Merkel’in tavrındaki değişiklik ile müzakerelerin devam etmesinin ne kadar önemli olduğunun anlaşılacağını umuyorum. Avrupa Komisyonu ile AB üyesi büyük ülkelerin Rumlar’a yönelik tavırlarını da sertleştirmelerini bekliyorum. Rumların AB üyeliğinin sebepleri var tabi ancak bu üyelik gerçekleşmemeliydi. Hepimizin müdahil olduğu bir hataydı Rumların üyeliği. 

Bunu büyük hata olarak değerlendiriyorsunuz?

Büyük hata olduğu konusunda hiç bir tereddüt yok. Gerçi sebepleri de vardı. Denktaş’ın liderliğini yaptığı Kuzey Kıbrıs çözüm konusunda uzlaşmaz bir tavır sergilerken, Güney Kıbrıs makul tepkiler veriyordu. Rum diasporası sadece İngiltere’de değil, bütün Avrupa’da oldukça iyi çalışıyordu. Bu pek iyi bir sebep sayılmaz ama sebep buydu. Büyük bir stratejik hataydı. Hem de Cumhurbaşkanı Papadopulos kendi verdiği sözleri hiçe sayarak ‘hayır’ kampanyası yürütürken. Bunlar büyük hatalar ama telafi etmek kolay olmuyor. Ama sorunun çözümünde ilerleme sağlamalıyız. Kıbrıs’ta yaşanan mali kriz, Rusya’ya olan borçları şimdi Almanya’yı çok rahatsız ediyor. Rumlar’ı sıkıştırmanın şimdi tam sırası. 

Türklerin Avrupa Birliği’ne ilgisinde çok büyük düşüşler yaşanıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü’ne girebileceğini söyledi. 

Yıllardır Türkiye’nin çok mühim, stratejik bir ülke olduğunu, her zaman Batı’ya endeksli olmasını beklemenin doğru olmayacağını, ülkenin böyle bir strateji ile istikrar da sağlayamayacağını söylüyorum. Türkiye’yi itersek, tabi ki Doğu’ya yönelecek. Avrupa’daki liderler Erdoğan’ın yerinde olsalar aynısını yaparlar. Batılı ortakların Doğu’ya ittiği Türkiye’nin bu tür alternatiflerle ortaya çıkması üzücü ama aynı zamanda kaçınılmaz. 

3 Ekim’de müzakerelerin başlatılmasında çok etkili rol oynadınız. Avusturyalıları ikna etmeniz 40 saat sürdü. Yıllar sonra Avusturyalıların o gece ‘Viyana sanki 3. Defa Türkler tarafından kuşatma altındaymış gibi hareket ettiler’ dediniz. 

Avrupa’da bir ülkenin milli tepkilerini tarihini bilmeden anlayamazsınız ve zorlu müzakereleri de bu bilgiler olmadan yürütemezsiniz. Avusturya ve Balkanlar’da Hristiyan mirasına sahip çıkan ülkeler için Osmanlı İmparatorluğu ile yaptıkları savaşlar sanki dün yaşanmış gibi. Bu sebeple bu sözleri sarf ettim ve doğru olduğuna inanıyorum. 

Bir diğer sorun da Rumlardı. Rumları ikna etmek için, masaya KKTC’yi tanıyabileceğiniz fikrini getirdiğini söylendi. 

Söylediklerimiz bu kadar şiddetli değildi. Ancak bölünmüş bir adanın çok küçük bir devletinin çok büyük bir ülkenin müzakerelere başlamasını bile engellemeye çalışmasının bedelleri olacağını söyledik. O zaman Rumların tavrında değişiklik olmasının en büyük sebeplerinden biri büyük devlet adamı olan ve Yunanistan’ın Dışişleri Bakanlığı’nı yürüten Yorgo Papandreu’ydu. Papandreu, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerle gerilimi tırmandırmanın stratejik olarak hiç bir getirisi olmadığını çok iyi biliyordu. Bazen insanlara yaptıklarının sonuçları olacağını izah etmeniz gerekir. Rumlar, Türkiye’nin üyelik sürecini bloke etmeye devam ederlerse KKTC’nin tanınması yönünde ilerlemeliyiz. Bunu yazdım da. İki tarafın bir araya gelmesi imkansızsa ilelebet müzakere eder gibi görünmenin bir faydası yok. Burada problem şu: Şu an fiili bir bölünme var. Rumlar’ın bu bölünmeden hiç bir zararı olmadığı için birleşme için herhangi bir motivasyonları yok. Zamanla sanıyorum KKTC’nin tanınması noktasına geleceğiz. Bu da dünyanın sonu değil. Yugoslavya’dan bazı bölgeler ayrıldı ve bu da dünyanın sonu olmadı. 

Eski Genişleme Komiseri Günter Verheugen Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, Rumların kendisini kandırdığını söyledi. Türklere verilen doğrudan ticaret tüzüğü sözü de Rumların vetosu yüzünden gerçekleşmedi. Olan Türklere oldu. 

Bu rezil bir hikaye ve beni çok öfkelendiriyor. İşte tam da bu yüzden geçen 10 yıl içerisinde Rumlarla Türkler arasında tarafsız olmaya çalışırken, şimdilerde Kıbrıslı Türklere büyük haksızlık yapıldığını düşünüyor ve söylüyorum. Bu büyük saygı duyduğum Rum halkına karşı bir tavır değil, yönetimlerine karşı bir tepki. 

SAMANYOLU HABER

09 Mart 2013 13:17
DİĞER HABERLER