Diyarbakır'da 'Türkiye’nin demokrasi sorunu ve dünden bugüne açlık grevleri' konulu panel düzenlendi.
Panelde ilk olarak söz alan Şebnem Korur Fincancı, uzun açlık grevleri tarihinin olduğunu belirterek, “Devlet sürekli bizi teyakkuz halinde tutmayı başarıyor. Bedenin direnme parçası haline dönüştürülmesi yaygın bir gelenek. 1984 yılında açlık grevi eylemlerine tanıklık ettim. Diyarbakır Cezaevi’ndeki baskılara karşı direnmenin yolu açıldı. 90’lı yıllarla birlikte açlık grevi süreçlerine tanıklık ettik. İnsanların iyilik hali için uğraş veren, bir meslek grubuyuz. Zaman zaman değişik sıfatlarla anıldığımız oluyor. Çok şükür hepimiz ‘teröristiz’” diye konuştu.
Türkiye’de hekimler uzun yıllar boyunca demokrasi mücadelesinin özneleri olduğunu dile getiren Fincancı, “96 açlık grevi bizim açımızdan sakatlıkları nasıl önleyebiliriz, düşündüğümüz ve tartıştığımız bir dönemdi. Buradan bir ders çıkardık. Çok basit B1 vitamini insanların beyin hasarını önleyebilir, ileriki yaşamında daha olanaklı yaşamını sürdürebilir. Bu bilgi Malta bildirgesine giren bir bilgiye dönüştü TTB katkılarıyla. Bu da Türkiye’deki acı tarihinin okumasına gerek oldu. İstanbul protokolü, Türkiye’nin deneyimden süzülerek çıkmış bir belge. Bu süreçten kazanımla çıktığımızı gösteriyor. Çok sınırlı sayıda özgür ama bedeninden başka direnme alanı bulamayanlar da var. Ama daha çok özgürlüğü için insanlar bedenini ortaya koyuyor” dedi.
artigercek.com