Bir fikri ya da bir konuyu tartışma zeminine koymadan önce kendimize bazı sorular sormamız gerekiyor.
CUMA KAHRAMAN
Bir fikri ya da bir konuyu tartışma zeminine koymadan önce kendimize bazı sorular sormamız gerekiyor. Örneğin dini ve dindarlığı konuşacaksak, önce İslam âlemini ve müslümanların mevcut durumunu bir tablo olarak önümüze koymamız gerekiyor. Durum tespitlerini, bir tablo üzerinden tartışmak daha inandırıcı olacaktır. Aksine bir tutum savunmacı reflekslerle işe başlama demek olur ki doğruları görüp duymak istemeyenler için bu çok anlamsız bir çaba olacaktır.
Belki şu soruların cevabını arayarak işe başlayabiliriz:
Dinimiz savaşa karşı olmasına rağmen neden savaşsız ayımız ve yılımız geçmiyor?
Kul hakkı neden en çok müslümanlar arasında ihmal ve ihlal ediliyor?
Neden her yerde adalet arıyoruz?
Neden gayri meşru işlerin bir parçasıyız?
Neden fakiriz?
Ya gelir dağılımındaki adaletsizlikler?
Bu sorular çoğaltılabilir…
Geçmişte ağalar ve beyler yaptıklarını meşru göstermek için köyde bir camii yaptırır ve camiye bir hoca tutarlardı. Hoca hep ağa ve beyin etrafında döner, ona göre vaaz verirdi. Şimdi bu işi iktidar yapıyor. “Benim diyanetim” sözü size neyi ifade ediyor. Anlaşılacağı üzere artık dini, siyasî menfaatlere alet etme sadece kurmaca hikâyelerde ya da filmlerde yaşanmıyor.
Dini temsil ettiğin iddiasıyla önde görün ama sistemin gelir dağılımındaki adaletsizliğine ses çıkarma, hatta her fırsatta bu adaletsizliği destekle. Sonra millete dön sadaka vererek fakir fukaraya sahip çıkın nasihatinde bulun. Mazlumların mağdurların haklarını savunmak için kürsüde tek kelam etme. Minberden inerken “Allah adaleti emrediyor” ayetini oku. İslam’ın temsilcisi olma iddiasındakilerin sorumluluğu bu kadar basit olmamalı. Buna din adamlığı denmez. Dense dense rejimin ve sistemin adamı denir. Hak yiyen, haksızlık ve ahlaksızlık yapanların ön safta yer almaları cami dindarlığı ve saray müslümanlığı olarak görülebilir. Fakat bunu Kuran ve Sünnet müslümanlığı olarak görmek mümkün değildir.
Yabancılar dine ve dini değerlere hakaret ettiğinde sesini yükseltmen çok doğru. Fakat neden aynı hakaretler iktidar cenahından yükseldiğinde dilsizleşiyorsun…
Bazı ayet ve hadisleri okuyarak kurtulacağını mı sanıyorsun?
Dinin sana yüklediği sorumluluk bu mu?
Hele sıfatları molla, imam, şeyh, hoca ve kanaat önderi olanlar için iş bu kadar kolay mı?
Ne zaman hür iradeni kullanacaksın?
Zalim iktidar sahiplerine karşı hakikati haykırmak çok mu zor?
Zalimlere destek vererek mi hukuku ve adaleti ihya edeceksiniz?
Ahlaksızlara yol vererek mi tertemiz bir nesil yetiştireceksiniz?
Hırsızlıklara fetva vererek mi sosyal eşitliği sağlayacaksınız?
Neden seccadeye basan siyasetçiye gösterdiğin tepkiyi “namazın kazası olur fakat seçimin kazası olmaz” diyene de göstermediniz?
Sizce dinin tek meselesi tesettür müdür?
Başörtülü olunca bütün sorunlar bitiyor mu?
Vaazlarınızda yalan söyleyenden hadis alınmamış diye söylüyorsunuz. Çok doğru. Ya her gün yalan söyleyenden din alınır mı?
Nesiller bunlara teslim edilir mi?
Müslümanlar olarak neden dönüşümün ve değişimin paydaşı olmuyoruz?
Neden ilmin ve bilimin öncüleri değiliz?
Her hal ve şartta hukukun yılmaz savunucusu olamaz mıyız?
Sadece, din bunu emrediyor, demekle bu olmuyor. Dinin emrettiklerini hayata geçirmek gerekiyor. Keşke dini kullanarak dünyayı ihya etmek yerine dünyayla dini ve ahireti kazansak…