Cumhuriyet Gazetesi'ne müdahaleyi Erdoğan yapmadı. Ergenekon yaptı!

Ergenekon da Erdoğan'a karşı bir ses olmak zorundaydı ve bunun en kolay yanı Cumhuriyet Gazetesi'dir.

AHMET NESİN - ARTIGERÇEK.COM

 İlhan Selçuk, 9 Mart darbe girişimi, Ergenekon ve Cumhuriyet Gazetesi!..
Türkiye ne çektiyse sol, sosyalist, sosyal demokrat olmadan, onlardanmış gibi yapanlardan çektiğini hiçbir kesimden çekmedi. Bunun içinde kişiler de var, kurumlar da, partiler de... Durum böyle olunca doğal olarak işin içine sol darbe yada darbe girişimi de giriyor. Türkiye'de ilk askeri darbenin 1960 yılında yapıldığı söylenir ve bu darbenin sol olduğu yazılır. Öncelikle şunu söylemek gerekir, darbenin yada askeri yönetimin solu olmaz. En önemli görevi ülkeyi korumak, yani savaşmak ve emir-komuta düzenindeki sistemden demokrasi çıkması olanaksızdır. Ama bence en önemlisi tek parti dönemi, yani mecliste muhalefete izin verilmeyen bir sistem de darbedir. Doğal olarak halkın öncülük etmediği hiçbir girişim de devrim sayılmaz. Okuma yazmasını ortalama % 95'ini bilmeyen halka Latin harflerini getirmek yada % 98'inin okuma yazması olmayan kadınlara oy hakkı vermek de devrim değildir. İyi yada doğru olduğu ayrı bir tartışmadır ama sonuçta devrim değildir.

İsmet İnönü Ortanın Solu kavramını ortaya attığında CHP sola geçmemiştir, 1960'ların ortasında Türkiye İşçi Partisi 15 milletvekiliyle meclise girince sol olduğunu açıklayarak seçmenini korumaya çalışma projesidir. Daha sonra Bülent Ecevit'in Demokratik Sol açıklaması da sosyalist gençliğin yükselmesinden dolayıdır. Dikkat ederseniz hiçbiri sosyal demokrat sözcüğünü kullanmamıştır. Sadece 12 Eylül sonrası Erdal İnönü döneminde sosyal demokrat olmaya çalışılmış ama bu parti de CHP değildir. Sonuçta Erdal İnönü'ye karşı 3 kez başkanlık yarışını kaybeden Deniz Baykal ayrılıp CHP'yi kurmuş ve aslına rücu edip SHP'nin önünü tıkamıştır. Aynı Baykal önceki gün Erdoğan hükümetinden memnun olduğunu açıkladı.

Aynı düşünceyi Cumhuriyet Gazetesi için de taşıyorum. Sevgili Oya Baydar T 24'te çıkan yazısında bunu çok açık dille yazmış: "Hatırlaması, hatırlatması hoş değil ama 12 Temmuz 1951 günkü nüshasında Nâzım Hikmet'in fotoğrafını birinci sayfasından basıp "Millet doya doya yüzüne tükürsün" diye yazan da, 1937-38 Dersim tertelesi sırasında soykırıma varan harekâtı sonuna kadar destekleyip oradaki vahşeti olumlayan da,  9 sütun üzerine "Kemalist Türkiye'den faşist İtalya'ya Selam" başlığını atan da (22 Mayıs 1932), İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nı, Hitler Avusturyası'nı -başyazarınkiler dahil- yazılarıyla, haberleriyle destekleyen de (21 Haziran 1941 tarihli manşet: "Milli şefimizle Führer arasında samimi tebrikler"), 1960 ve sonrasındaki darbeleri, önce açık sonra biraz utangaç biçimde -kendisine dokunulana kadar- destekleyen de Cumhuriyet gazetesidir."

Cumhuriyet Gazetesi 3 darbe ve girişiminde önemli rol oynamış bir gazetedir. 1960 darbesi, 9 Mart 1971 darbe girişimi ve Ergenekon darbe girişimi. 9 Mart 1971 darbe girişimi meclis dışında askerle beraber yapılmak istenen ve basında İlhan Selçuk'un başını çektiği bir darbe girişimidir. Asker olarak hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur ve kara kuvvetleri komutanı Faruk Gürler varken karşılarında genel kurmay başkanı Memduh Tağmaç ve 1. Ordu komutanı Faik Türün vardır. Sonunda Faik Türün Ankara'da bir toplantı düzenler ve 12 Mart 1971 darbe muhtırası verme kararı alınır. Muhsin Batur ve Faruk Gürler 12 Mart darbesinde de varlar.

Bu darbe girişiminde 2 önemli kişi var, milli demokratik devrimine MİT adına sızan Mahir Kaynak ve Mehmet Eymür. İlhan Selçuk, Aziz Nesin'i ikna etmek için çağırır bir gün. Salonda sohbet ederken İlhan ağabey dinleme cihazı olduğundan ama bulamadıklarından yakınır ve Aziz Nesin'e yatak odasında sohbet etmelerini önerir. Aziz Nesin o günü daha sonra gülerek şöyle anlattı: "Dinleme cihazı var diye yatak odasına gittik, ben İlhan ve Mahir Kaynak, dinleme cihazı 2 ayaklı olarak bizimle yürüyordu". Bu acıklı olaya hâlâ daha çok gülerim.

Ziverbey Köşkü'nde yapılan sorgulama ve işkencelere Kaynak ve Eymür de katılır. Darbe girişiminin başındaki esas kişi emekli korgeneral Cemal Madanoğlu'dur. Madanoğlu 27 Mayıs 1960 darbesinin Milli Birlik Komitesi'nin başındadır ve daha sonra Ankara sıkıyönetim komutanı olarak devam etmiştir. Çok detaylı vermeyeceğim ama bu dava da yani Madanoğlu davası denilen dava beraatle sonuçlanmıştır. Nedeni de çok basittir, İlhan Selçuk'ların ceza alması sonucu hem Madanoğlu, hem Batur, hem de Gürler de ceza alacaktır ama asker buna hem hazır değildir hem de izin vermez. Hatta Gürler'e cumhurbaşkanlığı sözü verilir ama yapılmaz ve adı da Güm general olarak anılmaya başlar. Faruk Gürler daha sonra Fenerbahçe'de bizim üst katımızı satın aldı ama hiç taşınmadı. Evini de albay Ahmet Sönmez'e sattı.

İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay Ergenekon davasından dolayı gözaltına alındığında herkes çok kızmıştı, oysa İlhan Selçuk'un Kemalist darbe sevdası hiç bitmedi. İlhan Selçuk dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile 12 kez görüşme yapıyor. Ben üç tanesinin çok aleni olduğunu basından o dönemde okudum ve İlhan ağabeyi tanıyan birisi olarak huylanmaya başladım. Bu görüşmelerin birkaçında Cumhuriyet'in o dönemde Ankara temsilcisi Mustafa Balbay da var. O görüşmelerin birinde Sezer İlhan Selçuk'a çok önemli bişey söylüyor: "O güvendiğiniz yerlere güvenmeyin, toplumdan çıkmalı her şey"

Hem Ergenekon darbe girişimi, hem de 15 Temmuz darbe girişimi esasında 9 Mart 1971 darbe girişiminin neredeyse aynısı. İkna edilemeyen komutanlar var. İlhan ağabey gözaltına alındığında yıllarını Cumhuriyet Gazetesi've vermiş bir yazar ağabeyle konuştum. Aramızdaki konuşma aynen şöyle geçti:

- Ağabey, İlhan ağabey darbe girişiminin sence ne kadar içindeydi ve ne zaman vazgeçti?

- Ahmet Necdet Sezer'in inatla darbeye karşı çıkması sonunda kimi generallerin de karşı olduğunu anladı ve kendisini geri çekti.

Bugün Cumhuriyet Gazetesi'nde olanları biraz da bu açıdan görmek gerekiyor. Katılırsınız yada katılmazsınız, Cumhuriyet Gazetesi'ne müdahaleyi Recep Tayyip Erdoğan yapmadı. Ergenekon yaptı. Ergenekon da Erdoğan'a karşı bir ses olmak zorundaydı ve bunun en kolay yanı Cumhuriyet Gazetesi'dir. Aydınlık, Cumhuriyet ve Sözcü'yle beraber Ergenekon da hem sosyalist hem de Erdoğan basınına karşı yerini sağlamlaştırıyor. Erdoğan verseler de Cumhuriyet Gazetesi'ni zaten istemez, oradaki Kemalist grup ne yaparsa yapsın Erdoğan'ı desteklemez ama bugün Erdoğan'ı yöneten Ergenekon'u destekler. Sonuçta bu bir beka meselesidir. Yönetim değişikliğinden sonra Mustafa Balbay gazeteyi öyle bir öpüyor ki, meslek adına utanmamak, üzülmemek elde değil.  

12 Eylül 2018 10:14
DİĞER HABERLER