'Kendilerinin yazdığı bir metin olmadığı aşikar'

'Kendilerinin yazdığı bir metin olmadığı aşikar'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP'li iki bakanın istifasıyla ilgili "Hizmetlerine teşekkür ettim. Onlar da bize teşekkür ettiler son derece medeni bir şekilde. Müsteşarımızdan rica ettim, dış kapıya kadar da uğurladım, uğurlattım." dedi.

Gelirken nasıl hoş geldiniz dediyse, gönderirken de güle güle dediğini ifade eden Davutoğlu, "Ama daha sonra yaptıkları açıklama, açık ifade ediyorum, her ikisine saygı duymakla birlikte kendilerinin yazdığı bir metin olmadığı aşikar. Ellerine verilen bir metni okumak, milletvekillerine hele hele bakanlık yapmış şahsiyetlere yakışmaz. O metnin nerede nasıl yazıldığı da herhalde herkesçe malumdur. Türkiye’de siyaseti Kandil ya da perde gerisi aktörler yönetemez." şeklinde konuştu.

Bayram dolayısıyla Konya'da bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu, anne ve babasının mezarlık ziyareti öncesi konutunun önünde basına açıklamada bulundu. Vatandaşların bayramını kutlayan Davutoğlu, "Ümit ederim ki bu bayram sevinci, geçtiğimiz Ramazan Bayramı'nın hemen sonrasında Suruç’ta olduğu gibi terör saldırılarıyla gölgelenmez. Ama kim ne yaparsa yapsın bayramlarda da bir kez daha idrak ettiğimiz gibi bu milletin kardeşliği ezelidir, ebedidir, sarsılamaz. Bu ülkeyi bölmek isteyenler, kardeşi kardeşi kırdırmak isteyenlere karşı en güzel mesajı bu bayramda verelim. Bayram namazında saf saf duranlar arasında kimlerin nereli olduğu, hangi kökenden hangi mezhepten olduğu kimse tarafından sorulmayacak. Herkes birbirini bayram kardeşliği içinde kucaklayacak. Asırlarca bu böyle oldu kıyamete kadar da böyle olacak. Arife gününü Konya'da geçirmek benim hep tercih ettiğim bir husustur. Biraz sonra da doğduğum ilçe Taşkent’e gidip annemin ve babamın mezarını ziyaret edeceğim. Arefe günü vesilesiyle de şu anda hac ve Arafat yolculuğunda olan bütün hacılarımızın da haclarını tebrik ediyorum. Hacları makbul ve mebrur olsun. Orada yapılan güzel dualara da hepimiz şahit olalım ve o güzel duaların tecellisi için buradan niyazda bulunalım diyorum." diye konuştu.

"BU KABİNE AK PARTİ KABİNESİ DEĞİL"


HDP’li iki bakanın istifasıyla ilgili bir soru üzerine Davutoğlu, "Şimdi her şeyden önce şunu ifade etmek lazım. Bu hükümet, anayasal zorunluluk hükümetidir. Anayasanın öngördüğü ve üzerimize bir sorumluluk olarak yüklediği bir hükümettir. Dolasıyla burada AK Parti, HDP, MHP, CHP gibi ilişkilerden daha çok hükümetin ülkede yönetim boşluğu oluşmadan ülkeyi seçime götürme sorumluluğu var. Dolayısıyla ben de Başbakan olarak, AK Parti Genel Başkanı olarak değil orada değil, Cumhurbaşkanımızın verdiği görev gereği bütün partilerin üyelerinden şahsen yaptığım teklifle oluşmuş bir kabinenin başındayım. Dolayısıyla bu kabine AK Parti kabinesi de değildir, herhangi koalisyon kabinesi de değildir. Tamamıyla usulüne uygun şekilde, meşru çizgiler, sınırlar içinde teklifimizi bütün partilerin milletvekillerine yaptık. Bazı milletvekilleri kabul etti, HPD’den 2 milletvekili, MHP’den o zaman 1 milletvekili kabul etti ve hükümet oluştu.CHP ve MHP kurumsal olarak bu hükümete girmeyeceklerini ifade ettiler. Şimdi bu iki bakan arkadaşımız kendi iradeleri ile geldiler. Yani onlara kimse mutlaka ‘bu hükümette olacaksınız’ diye bir baskıda bulunmadı. Diğer milletvekillerine nasıl davetle mektup yapmışsam, onlara da mektupla davet yaptım ve icabet ettiler. Dolayısıyla kendi iradeleriyle geldiler. Dün de kendi iradeleriyle ayrılma kararlarını ifade ettiler. Yalnız beni üzen husus şu; bu ayrılma kararı Bakanlar Kurulu'nda bize açıklanırken son derece medeni, karşılıklı saygı içinde, onlar ayrılma gerekçelerini kendilerince izah etmeye çalıştılar, özellikle Cizre'deki olayları bahane göstererek. Ben de kendilerine hiçbir bakan arkadaşım müdahil olmadı. Çünkü onların muhatabı diğer bakanlarımız değil, muhatapları benim. Ben onları hükümete davet ettim. Kabul ederken de muhatapları bendim, ayrılırken de bazı bakan arkadaşlar söz almak istedi. Ben ‘hayır burada sadece ben izahatta bulunacağım’ dedim."

"CİZRE'DEKİ UYGULAMALARI KABULLENEMEDİKLERİNİ İFADE ETTİLER"

HDP'li bakanların Cizre’deki bazı uygulamaları kabullenemediklerini ifade ettilerini kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti: "Ben de kendilerine burada her şeyden önce TBMM’nin mensupları ve Türkiye’de kamu idaresinin, huzurunun, güvenliğinin, düzeninin tesis edilmesiyle sorumlu olan bir hükümetin üyeleri olduklarını söyledim. Kendi iradeleriyle geldiklerini ayrılmaları halinde iradelerine saygı duyacağımı ifade ettim. Ama Cizre’deki veya Varto’daki olaylarda öncelikle birer bakan olarak niye orada güvenlik görevlilerinin tedbir aldıklarını değil, oraya niye hendek kazıldığını, niye mayınlar döşendiğini, niye patlayıcılar yerleştirildiğini, niye uzun namlulu silahların gündeme geldiğini, bunları sormalarını ve bunların olmaması için tedbir almakla yükümlü olduklarını ifade ettim. Bunlar varken, bu tür illegal yapılanmalar herhangi bir yerde sürerken, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bakanları hangi partiden gelmiş olursa olsunlar öncelikli sorumlulukları vatandaşlara karşıdır. Öncelikli sorumlulukları o tedbiri alan güvenlik güçlerini sorgulamak değil, o tedbirlere sebebiyet veren terör örgütü mensuplarının yaptıklarını sorgulamaktır.

OPERASYONU NASIL TENKİT EDERSİNİZ

Yine Varto’daki özellikle mezarlık görüntüsü altında yapılan bir takım yapılanmalarla ilgili, öncelikle cami cemevi gibi ifadeler de kullandılar, halbuki o yapılarda yaptığımız operasyonda 34 Kalaşnikof, Bixi, Kanas, birçok patlayıcı yakalandı, 4 terörist etkisiz hale getirildi, rehin olarak tutulan bir çocuk da kurtarıldı. Şimdi buraya yapılan operasyonu nasıl tenkit edersiniz. Dolayısıyla burada tabi bir zihniyet farkı var. Biz TC hükümetlerinin birinci görevinin vatandaşlarımızın huzuru, ülkemizin güvenliğini tesis etmek olduğuna inanır ve bunun için çalışırız. Bütün bakanlar bununla yükümlüdür."

"KİMSE KAMU DÜZENİNİ BOZANLARI MEŞRU GÖSTERECEK BİR TAVIR İÇİNDE OLAMAZ"

Hiç kimsenin kamu düzenini bozanları meşru gösterecek bir tavır içinde olamayacağını vurgulayan Davutoğlu, "Bu izahatları kendilerine yaptım. Hizmetlerine teşekkür ettim. Onlar da bize teşekkür ettiler son derece medeni bir şekilde. Müsteşarımızdan rica ettim, dış kapıya kadar da uğurladım, uğurlattım. Çünkü nihayet TC hükümetinde görev almış 2 bakan saygıya layıktırlar ve onlara devlet geleneğimiz, usulümüz neyse öyle muamele edilir, demokratik usulümüz neyse öyle muamele edilir. Gelirken nasıl hoş geldiniz dediysek, gönderirken de güle güle dedik. Ama daha sonra yaptıkları açıklama, açık ifade ediyorum, her ikisine saygı duymakla birlikte kendilerinin yazdığı bir metin olmadığı aşikar. Ellerine verilen bir metni okumak, milletvekillerine hele hele bakanlık yapmış şahsiyetlere yakışmaz. Çünkü içerideki üslup ile dışarıdaki üslup, içerideki terminaloji ile dışarıdaki terminaloji, içerideki söylem ile dışarıdaki söylem taban tabana zıt. İçeride gayet nazik bir şekilde konuşan, teşekkür eden, vazifelerden affını rica eden, bu şekilde gayet nazik bir şekilde davranan arkadaşlarımızın birden HDP Genel Merkezi'nde kimlik değiştirmişçesine, bir üslupla bir tavırla Cumhurbaşkanımıza, bana, hükümetimize açık hakaret içeren bir açıklama yapmalarını kendilerine yakıştıramadım. Kendilerine yakıştıramadığım için de açık ve net söylüyorum, ellerine verilen bir metni okumuşlardır. Ellerine verilen bir metni okuyan sayın bakanlar öncelikle şunu beklerdim, nasıl Bakanlar Kurulu’nda medeni bir şekilde kendi görüşlerini ifade ettiler, o metni ellerine verenlere dönüp ‘Biz kendi açıklamamızı yapacak kadar kendimize güveniriz, kendi açıklamamızı yaparız, kimsenin metnine ihtiyacımız yok’ deyip o metni iade etmeleri lazımdı. O metnin nerede nasıl yazıldığı da herhalde herkesçe malumdur. Türkiye’de siyaseti Kandil ya da perde gerisi aktörler yönetemez. Yönetirse halk bunu takdir eder, bunun farkını ortaya koyar." şeklinde konuştu.


(CİHAN)

23 Eylül 2015 15:28
DİĞER HABERLER