Gazeteci Ümit Kıvanç son günlerde yaşanan terör olayları üzerine Zaman'a röportaj verdi. Kıvanç, DHKP-C ile ilgili çarpıcı detaylara değindi.
Gezi eylemlerinin sembol isimlerinden Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcının DHKP-C tarafından rehin alındığını öğrenince ne hissettiniz?
Sadece bir duygu değil, tecrübe ile de söylüyorum. Ben bu tür eylemlerin arkasında bir tezgâh ararım. Çünkü DHKP-C ile ilgili deşilmesi gereken çok şey var. Silahlı eylemi onaylayacak değilim, kesinlikle. O gün o eyleme sempati gösteren insanların yüzde 99'unun da silahlı eylemi onayladığını düşünmüyorum. Ama son dönemde muazzam duygusal ve irrasyonel bir ruh hali içindeyiz. İnsanlar ötesine berisine bakmadan tepki gösteriyor. Kaldı ki eylemle ilgili şüphelerim var.
Ne gibi şüphelerden söz ediyorsunuz?
En azından Sabancı suikastından bu yana, daha önceye de gidilebilir, DHKP-C ile ilgili ciddi bir araştırma yapılması gerekir. Çünkü çok karanlık şeyler var.
Devletle ilişki anlamında mı?
Elbette ama ben karanlık demekle yetineceğim, çünkü elimde bunu ispatlayacak veri yok. En son emniyetin önünde öldürülen kızı (Elif Sultan Kalsen) ele alalım. Bu kız kaçıncı kez bizim önümüze çıkarılıyor. İşin ilginç tarafı, sadece devlet değil DHKP-C tarafından da, üstelik ‘yanlışlıkla' çıkarılıyor. ‘Sultanahmet'teki eylemi arkadaşımız yaptı’ diye üstlendiler. Eylemci El Kaideci çıktı. Sosyalist bir örgüt, cihatçı bir örgütün eylemini yanlışlıkla sahipleniyor. Arkadaşım diyorsun, Çeçen bir kadın çıkıyor. Eylemin seninle alakası bile yok. O zaman kim bu eylem için emir veriyor? Açıklamayı yapanla talimatı veren arasında böyle kopukluk olduğunu mu anlamalıyız?..
Elif Sultan Kalsen 30 Ocak'ta Taksim'de ortaya çıktı. Bir polis noktasına ateş ettikten sonra kaçtı. Kimliğinin, düşürdüğü şalındaki parmak izinden belirlendiği öne sürüldü.
Evet, elinde uyduruk bir silahla Taksim'de polise ateş açtı ve yürüyerek kaçtı. Bırak saldırıyı, gidecek Taksim'de bir polise laf edeceksin, sonra kaç bakalım kaçabilirsen. Böyle bir şey olabilir mi? Aynı kız, savcı eyleminden bir gün sonra Vatan emniyette karşımıza çıkıyor. Hem de elinde Kalaşnikof’la. Acaba bir şemsiyeyi paltomun içinde saklasam ve Vatan'da yürüsem, kaç dakikada beni alırlar? O kadar şüphe uyandıran şey var, arkasında kim var, sormayacak mıyız?
İktidarın çok başarılı bulduğu operasyonda hem DHKP-C’liler hem de savcı hayatını kaybetti. Üstelik savcının nasıl öldüğü şüpheli…
Rehin alanlar savcının kafasına sıkmış olabilir. Ama vücudundan 10 kurşun çıkıyor. Demek ki polis öldürdü. Zaten rehin alanların sağ ele geçmemesi de daha iyi devlet açısından. Yaşasaydılar oraya nasıl girdiler, yukarıya nasıl çıktılar, mutlaka bir yerden açık verirdi.
Savcının soruşturmada aşama kaydettiği kamuoyuna yansımıştı. Eylemin nedeni faillere ulaşma ihtimali olabilir mi sizce?
Soruşturma aşama kaydetmiş miydi bilmiyorum, belki de öyledir. Ama ben adalete güvenmiyorum. Eskiden Genelkurmay’a hizmet ediyordu, şimdi başkalarına hizmet ediyor. Erdoğan çıkacak binlerce insana Berkin'in annesini yuhalatacak. Buna rağmen bir savcı çıkacak dosyayı çözecek. Böyle şey olmaz. Asıl üzerinde durmamız gerek şey şu, bu eylem nerden çıktı? Neden Berkin konusu seçildi?
Sizce Berkin konusunun seçilme nedeni ne olabilir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Berkin konusunu neden dönüp dönüp kendisi gündeme getiriyor? Bu vicdan azabıyla açıklanacak bir şey değil. Bana kalırsa açıkça bir tezgâh var. Görünen o ki, buradan bir Alevi nefreti körükleyeceklerini düşünüyorlar.
İktidar medyası eylemi Alevilikle ilişkilendiren yayınlar yaptı. Amaç Alevi-Sünni çatışması olabilir mi?
Bakın bu eylem bir kesim adına yapıldı demek büyük bir hiledir. İkinci hile bu eylemi Alevilere mal etmektir. Çok korkunç ve çok tehlikeli sözler… Aleviler hiçbir zaman şiddete meyletmediler. Bu ülkede hiçbir zaman Alevi-Sünni çatışması da olmadı, Alevi katliamları oldu. Bu toplum çok fazla günah üzerinde yaşıyor. Bu yüzden de çok kolay oluyor seferber etmek. Ama ne kadarını göze alırlar bilemiyorum.
Nasıl oluyor da devlet, toplumu bu kadar kolay seferber edebiliyor?
Çünkü bu toplum devletle ilişki bakımından hasta... Devleti kendi kurduğu bir organizasyon olarak görmüyor. Kutsal bir şey olarak görüyor. Kendini devletle özdeş gören başkalarını düşman görüyor ve zaman zaman da katlediyor. Şimdi iktidardaki İslamcılar kendilerini devletle özdeşleştiriyor ve herkesi düşman görüyor. Demek ki bugüne kadar devlet kendilerinin olmadığı için devleti düşman olarak görüyorlarmış. Düşünün, iktidar bugün demokratik rejimin öteki unsurlarını ayak bağı olarak görüyor. İktidardaki İslamcılar bu konuda ancak Kemalistler ve faşistlerle kıyaslanabilir.