Uluslararası Şeffaflık Derneği, Türkiye'de yolsuzluğun son iki yılda arttığını düşünenlerin, nüfusun yüzde 55'ini oluşturduğunu ve bu oranın, ülkenin kurumlarına karşı toplumda ciddi bir "güven bunalımı"na işaret ettiğini açıkladı.
Şeffaflık Derneği'nin bugün açıkladığı “Türkiye’de Yolsuzluk: Neden, Nasıl ve Nerede?” başlıklı kamuoyu araştırmasının bulgularına göre, "yolsuzluk skandallarının soruşturulmaması, aksine bu skandalları gündeme getiren kamu görevlilerinin ya da gazetecilerin cezalandırılması, cezasızlık kültürünün yaygınlaşmasına neden oluyor".
İPSOS araştırma şirketinin yürüttüğü araştırma kapsamında 18 yaş ve üzeri 2 bin kişiyle bilgisayar destekli görüşmeler yapılarak Türkiye kamuoyunun yolsuzluk olgusuna ilişkin düşünce ve deneyimleri ölçüldü. Araştırma kapsamında, yolsuzluğun en yaygın olduğu kurumlar, nedenleri, yolsuzluk ve oy tercihleri, yolsuzlukla ilişkili kişisel deneyimler ve yolsuzlukla mücadelede en güvenilir kurumlar gibi başlıklar ele alındı.
Araştırma bulguları, katılımcıların yüzde 41’inin yolsuzluğun artacağını, yüzde 34’ünün ise azalacağını düşündüğünü gösterdi. Ülkede yolsuzluğun azalmadığını düşünen yüzde 67’lik bir çoğunluk ortaya çıkarken, önümüzdeki iki yılda yolsuzluğun azalmayacağını düşünenlerin orası ise yüzde 61.
Yolsuzluğun en yoğun olduğu düşünülen kurumların sırasıyla; medya, siyasi partiler, yerel yönetimler ve meclis olarak görüldüğü vurgulanan raporda, bu durumun toplum adına denetleme ve eleştirme görevini yerine getiremeyen medya ile ifade ve haber alma özgürlüklerinin tehlike altında olduğunu gösterdiği açıklandı.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2015 Yolsuzluk Algı endeksi de, Türkiye’nin son dört yıl içinde en büyük düşüşü yaşayan birkaç ülkeden biri olduğunu göstermişti.
Şeffaflık Derneği, dokunulmazlık ve cezasızlık sorununa vurgu yaparak, yargı, siyaset ve yolsuzlukla mücadele etmesi gereken kurumlara güven sorunu olduğunu ifade etti. Katılımcıların yüzde 39’u hükümetin yolsuzlukla mücadele çabalarını etkisiz bulduğunu söyledi.
Bunun yanında, siyasi kutuplaşmanın önemli bir sorun haline geldiği ve yolsuzlukla mücadelede dayanışmanın önüne geçtiği uyarısı yapıldı. Bu bağlamda, "Hükümetin yolsuzlukla mücadele konusunda etkili olduğu düşüncesini beyan eden yüzde 55’lik bir dilimin varlığı, yukarıda çizilen karamsar tabloyla açık bir çelişki barındırıyor" yorumu yapıldı.
Raporda, "AKP seçmenlerinin yüzde 79’unun bu doğrultuda yanıt vermiş olması, bu çelişkinin politik kutuplaşmanın bir sonucu olduğunu düşündürüyor" denildi.
Katılımcıların yüzde 57'si, yolsuzluk iddialarının ancak ülkenin ekonomik gidişatını etkilemesi durumunda seçmen tercihlerini değiştirme gücüne sahip olduğunu söyledi. Raporda, "Türkiye’de, ekonomik gidişatın seçmen davranışlarının değişimindeki başat etken olması bu araştırmada da kendini göstermiştir" diye vurgulandı.
İktidar partisi seçmeninin yüzde 47'si yolsuzluğun azalmadığını düşünüyor
Şeffaflık Derneği raporunu açıklayan Araştırmacı Yalın Hatipoğlu da, tüm bu kutuplaşmaya rağmen, hükümetin sorumluluğuna doğrudan vurgu yapmayan bir biçimde sorulduğunda iktidar partisi seçmenlerinin yüzde 47’sinin son iki yıl içinde yolsuzluğun azalmadığını düşünmesi araştırmanın çarpıcı sonuçlarındandır" diye konuştu. Hatipoğlu, katılımcıların yüzde 42'sinin oy tercihinin yolsuzluktan etkilenmeyeceği görüşünde olduğunu belirtti.
Olumlu görünen sonuçlar arasında, yaygın küçük çaplı yolsuzluğun göreceli olarak azaldığı paylaşıldı. Buna rağmen, toplumun algısı da büyük vurgunların katlanarak arttığı yönünde.
Derneğin raporu, eğitim düzeyinin ve yaş değişkeninin de yolsuzluk algısında etkili olduğunu gösterdi. Son iki yıl içinde Türkiye’de yolsuzluğun arttığını düşünenlerin oranı yükseköğretim mezunları arasında yüzde 62’lik bir dilime denk düşerken, ilkokul ve altı eğitim düzeyi için bu oran yüzde 49'u buluyor.
Raporda ayrıca, yolsuzluğun etkenleri arasında görülen “toplumsal bilinçsizliğin” ve “yolsuzluğun kabul görmesi” gibi olguların genç kuşaklarda daha yaygın olarak saptandığı ifade edildi.
Yolsuzluğun sağlıklı tanımlanamadığı söylenen raporda, “bir memura bahşiş ya da hediye verilmesi yolsuzluk mudur?” sorusuna olumsuz yanıt verenlerin yüzde 29’unun 18-24 yaş aralığında olduğuna işaret edildi. Dernek, "Cezasızlık kültürünün ve yolsuzluğun genç kuşak içinde bu kadar kabullenilmiş olması gençleri şekillendiren sosyo-politik kültür ve eğitim sistemi adına düşündürücüdür" diye açıkladı.
Şeffaflık Derneği'nin yolsuzluk raporu, özellikle eğitim, imar ve belediye / sağlık hizmetleri ilk sıralarda olmak üzere, sosyal hizmet ve haklara erişimde usulsüz hediye ve ödeme taleplerinin yüksek olduğunu gösterdi.
Raporda, "Yolsuzluğun en yaygın olduğu kamu iş ve işlemleri sorulduğunda yüzde 50 ile kamu ihaleleri, yüzde 48 ile imar işlemleri ve yüzde 44 ile gümrük ve dış ticaret işlemleri yanıtlarının ilk üç sırayı paylaşması, halkın büyük vurgunlara açık bu gibi bürokratik süreçlere güvenmediğini göstermektedir" denildi. Rapor, küçük çaplı yolsuzluklarda 12 ay içinde kamu kuruluşlarında rüşvet talebiyle karşılaşan dilimin, türlü çekincelerle cevap vermeyenler eklendiğinde, yine yüzde 20’yi geçtiğini gösterdi.
"Yolsuzluk bir ülkede gizli, gayriresmi, illegal işleyiş olduğunu gösterir"
Raporu değerlendiren Şeffaflık Derneği Başkanı Oya Özarslan, "yolsuzluk artıyor, artmaya da devam edecek" dedi. "Yolsuzluk bir ülkede gizli, gayriresmi ve illegal bir işleyiş olduğunu ifade eder" diye konuşan Özarslan, bunun ağır cezaları olan bir suç olduğunu yineledi. Özarslan, yolsuzluğa rağmen oy vereceğini söyleyen büyük bir grup olduğunu, her üç gençten birinin ise anketlerde "rüşvet verebilirim" yanıtını verdiğini söyledi.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof Dr. Cengiz Aktar da, "pasta büyüdükçe, yolsuzluğun büyüdüğü" yorumunu yaptı ve "toplumsallaşamama" sorununa değindi. Buna göre, bir "cemaatler toplumu" olan Türkiye'de, iktisadi sistemde yolsuzluğun karşılığı olan vergi vermeme, beyanname doldurmama gibi suçlara yönelen büyük bir grup var.
"Toplumun yüzde 70'i dolaylı vergi veriyor, oysa dışarıdaki örneklere göre doğrudan verginin yüzde 70'lere çıkması gerekiyor" diye konuşan Aktar, "vatandaş sistemi finanse ediyor ama farkında değil" dedi. Aktar, denge ve denetim mekanizmalarının "yerle bir olması ve cezasızlık sebebiyle, rüşvetin en tepeden en aşağıya yapısallaştığını" vurguladı.
Cengiz Aktar, "İktisaden bu yürümez; çünkü, şeffaflık iktisadın olmazsa olmazıdır" dedi. Aktar, maddi gücü olanın "istediğini yaptığı", "üst akılın olmadığı" ve "insanların işini ancak yolsuzluk yaparak görebildiği" bir ortamda, "savaş da çıkabileceği" uyarısı yaptı.
DHA