Diyanet: Kul hakkının namazı yok, kişi yaptığı zulüm için Allah'a tevbe etmeli

Diyanet İşleri Başkanlığı Din işleri Yüksek Kurulu, 'Kul hakkı namazı var mıdır?' sorusunu cevaplandırdı. Kul hakkı yemenin namazı olmadığına dikkat çeken Kurul, "Kişinin kul hakkından kurtulmasının yolu, hak sahibine hakkını vermesi ve onunla helalleşmesidir. Yaptığı zulüm için de Allah'a tevbe etmelidir." açıklamasında bulundu.

Bir vatandaşın, 'Kul hakkı namazı var mıdır?' sorusunu cevaplandıran Din İşleri Yüksek Kurulu Dinî Bilgilendirme Platformu, İslam dininde ibadetlerin Allah ve Rasulü tarafından belirlendiğini hatırlattı. Ne Kur'an'da ne de sünnette 'kul hakkı namazı' diye bir namazdan söz edilmediğinin vurgulandığı cevapta şu ifadelere yer verildi: "Kişinin kul hakkından kurtulmasının yolu, hak sahibine hakkını vermesi ve onunla helalleşmesidir. Yaptığı zulüm için de Allah'a tevbe etmelidir. Tevbe etmeden önce iki rekat namaz kılması menduptur. Kul hakkı konusunda Hz. Peygamber (s.a.s.) 'Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir. İyilikleri yoksa, zulüm yaptığı kardeşinin günahından alınır, onun üzerine yükletilir.' buyurmuştur."

'GEREKSİZ YEMİN ETMEYİN'

Din İşleri Yüksek Kurulu Dinî Bilgilendirme Platformu, 'Yemin ne demektir, dini hükmü/dindeki yeri nedir?' sorusunu da cevaplandırdı. Sözlükte 'kuvvet, sağ el' gibi anlamlara gelen yeminin, dini bir kavram olarak bir kimsenin Allah'ın adını veya sıfatını zikrederek sözünü kuvvetlendirmesi manasına geldiği vurgulandı. Kurul, açıklamasında "Mesela 'Vallahi şu işi yapmam', 'Vallahi şu yere gitmeyeceğim' şeklindeki beyanlar böyledir. Yemin etmek aslında mübah bir davranış olmakla birlikte, gereksiz yere yemin etmek ve onu alışkanlık haline getirmek doğru değildir. Sıkça yemin eden kimse sözüne Allah'ı şahit tutmuş ve kutsal değerleri sözünün doğruluğunu teyit için yıpratmış olur. Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Kur'an-ı Kerim'de, verilen sözün yerine getirilmesi hakkında 'Yeminlerinizi koruyunuz.' 'Allah adına yaptığınız ahitleri yerine getirin. Allah'ı kefil tutarak kuvvetlendirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.' (Nahl, 16/91) buyurulur. Bu itibarla bir Müslümanın yemin etmemesi, yemin etmişse bu, verdiği söze Allah'ı şahit tutmak demek olduğundan mutlaka yeminine bağlı kalması gerekir. Ancak farz veya vacip olan bir şeyi yapmamaya ya da haram ve günah olan bir şeyi yapmaya yemin eden kişinin, bu yeminini yerine getirmeyip keffaret vermesi gerekir." denildi.

Dinen tavsiye edilen bir şeyi yapmamaya yemin eden kimsenin ise yeminini bozup keffaret ödemesinin daha uygun olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Mesela, bir kimsenin borcunu ödememeye, bir Müslüman kardeşiyle konuşmamaya, anne babasıyla aynı evde oturmamaya yemin etmesi gibi durumlarda yeminin bozulup keffaret ödenmesi tavsiye edilmiştir. Nitekim bir hadis-i şerifte; 'Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra da ondan hayırlısını görürse yeminini bozsun ve keffaret ödesin' buyurulmuştur. Yalan yere yemin etmek dinimizdeki en büyük günahlardan biridir." ifadeleri yer aldı. CİHAN
04 Ağustos 2015 09:38
DİĞER HABERLER