Samanyoluhaber.com yazarı Mehmet Aysan, son yazısında 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra yaşanan hukuksuzlukları tek tel sıraladı.
"Türkiye, gözaltılarla, Halkbank Genel Müdürü'nün evinde ayakkabı kutularında çıkan milyon dolarla, bakan çocuklarının yatak odalarında bulunan para sayma makinaları ile çalkalanırken, gözler Reza Sarraf'ın şarkıcı olan eşi Ebru Gündeş'e çevrildi." diyen Aysan, tüm bu yaşanan hukuksuzlukların şarkıcı Gündeş'in o dönemde jürisi olduğu bir programda şikayetini dile getirmesi sonucu olduğunu söyledi.
İŞTE AYSAN'IN ÇARPICI YAZISI
17 Aralık 2013 sabahı Türkiye, güne tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile uyandı. Merkezinde İran'lı işadamı Reza Sarraf'ın bulunduğu operasyonda, dört bakanın ismi geçerken, üç tanesinin oğulları gözaltına alındı.
Türkiye, gözaltılarla, Halkbank Genel Müdürü'nün evinde ayakkabı kutularında çıkan milyon dolarla, bakan çocuklarının yatak odalarında bulunan para sayma makinaları ile çalkalanırken, gözler Reza Sarraf'ın şarkıcı olan eşi Ebru Gündeş'e çevrildi.
O günlerde bir şarkı yarışmasına jüri olarak katılan Ebru Gündeş, "Bu olay karşısında çocuğumun psikolojisi bozuluyor" diye şikayet etti. Ve o şikayetten sonra Türkiye bambaşka bir ülkeye dönüştü.
25 Aralık günü savcı Muammer Akkaş tarafından polise verilen operasyon talimatı yerine getirilmedi. 17 Aralık operasyonunu yapan polis müdürleri görevden alındı, sürgün edildi.
Ardından 17-25 Aralık'ın savcı ve hakimleri HSYK tarafından başka şehirlere tayin edildi. Polislere yönelik başlayan görevden alma dalgası önüne kattığı herkesi aldı götürdü.
On binlerce polis tayin edildi. Binlerce polis açığa alındı. Yüzlerce polis meslekten ihraç edildi.
Tasfiye dalgası sadece Emniyet ile sınırlı kalmadı. Devletin neredeyse bütün kurumlarında insanlar fişlendi, görevden alındı, bazıları ihraç edildi.
Türkiye "paralel yapı" diye adlandırılan hayali bir örgütle ilgili yapılan operasyonlara sahne oldu. Yüzlerce polis gözaltına alındı. Onlarca polis cezaevine konuldu.
Bir dizi senaryosu bile operasyona gerekçe yapıldı. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca tutuklandı.
Yetmedi, 17-25 Aralık'ın savcıları açığa alındı ve haklarında dava açıldı. TUBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz, böcek raporunda tahrifat yapmadığı için tutuklandı. Mehmet Baransu, mahkeme tarafından "sahte" olduğu kabul edilen Balyoz Belgeleri'ni savcılığa yani devlete verdiği gerekçesiyle hapse atıldı.
Tweet atanın evi basıldı, mesaj yazan geceyi karakolda geçirdi. Bu arada 17 ve 25 Aralık dosyaları hakkında takipsizlik kararı verildi. Operasyonda el konulan ve polisin oraya yerleştirdiği iddia edilen paralar, bavul içinde faiziyle iade edildi.
Bizzat dönemin Başbakanı tarafından "proje mahkemeler" diye adlandırılan Sulh Ceza Hakimlikleri kuruldu. Kendi içinde tutuklama, itiraz ve gözaltı kararları veren hakimler eliyle onlarca insan, cezaevlerine gönderildi.
Cezaevindeki Hidayet Karaca ve polisler hakkında verilen tahliye kararları uygulanmadı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez iki hakim, verdikleri hukuki bir karardan dolayı açığa alındı ve tutuklandı. Kararı veren HSYK 2. Daire'nin Başkanı yaşanan iki günlük gecikmeden dolayı Cumhurbaşkanı'ndan özür diledi.
İç Güvenlik Paketi adıyla çıkartılan torba yasayla Polis Akademisi ve Polis Koleji kapatıldı. Mezuniyetine iki ay kalan yüzlerce öğrenci kapı önüne konuldu.
Ardından MİT'in "insani yardım" taşıyan TIRlarını durduran savcılar ve bir albay cezaevine gönderildi. Ve bugün 17-25 Aralık Soruşturmalarının hakim ve savcıları HSYK tarafından meslekten ihraç edildi.
Hukuk ayaklar altına alındı, adalet duygusu yerle bir edildi. Hakim güvenliği kalmadı. Yargı bağımsızlığı sona erdi. Türkiye'nin uluslararası camiada itibarı sıfırlandı.
Ama olsun, neyse ki Ebru Gündeş'in çocuğunun psikolojisi bozulmadı!!!