Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Selam!” gönderme salât ü selam tekrarlamanın önemini anlattı
Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde şunları söyledi
Şimdi onun mübarek elini tutuyor gibi, bey’ati yenileme: “Yâ Rasûlallah! Bize, nübüvvetini yeni duyuruyormuşsun ve biz de onu yeni duyuyormuşuz gibi… O dönemde birilerine duyurmuşsun… Öyle değil, hayır; şu anda bize duyuruyorsun gibi… O, Senin insanlığa emanet olarak sunduğun Kur’an-ı Kerim, Sana inerken, sanki şakır şakır bize de -böyle- kendisini ifade ediyor gibi… Yeniden bey’atimizi yeniliyoruz. Tıpkı Akabe’de, Senin yed-i mübârekeni sıkıp da Sana bey’at edenler gibi bey’atimizi yeniliyoruz!” Evet, birincisi: “Tecdîd-i biat”.
İkinci olarak; Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Selam!” gönderme, O’nun memuriyetini kabul etme demektir. Bir şey ile memur… Varlığın mana ve mahiyetini insanlığa duyurma.. dünyadaki konumumuzu haber verme.. dünyanın mahiyeti mevzuunda denecek şeyleri deme… Bir mezraadır burası. Dünya, kendi mahiyeti itibarıyla bir “cîfê”dir, arkasından koşturup duran varlıklar da “kelb”lerdir. Fakat o aynı zamanda, ahiretin koridorudur; Esmâ-i İlahiye’nin mecâlîsidir, mezâhiridir; âhiretin kazanılacağı bir yerdir, bir mezraadır. Burada tohumlar saçılır, öbür tarafta insan, başakları ile karşılaşır. Burada fideler dikilir, öbür tarafta o selvilerin gölgesinde insan, reftâre yürümeye durur. Bunları talim ediyor; varlık, eşya ve hadiseler kitabını okuyor; Kur’an-ı Kerim ile okuyor, düşülecek şerhler ile okuyor, düşülecek haşiyeler ile okuyor. Hiç müphem bir şey bırakmadan, esasen varlığın yüzünden nikabı sıyırarak… Biraz evvel şairimizin, Muhyî’nin dediği gibi: “Arz et cemâlin, göreyim, ey mâh-i tâbân Mustafa / Ref’ et nikâb-ı rûyini, şems-i dırahşan Mustafa!” Ay ve güneşimiz sayılan Hazreti Muhammed Mustafa (sallallâhu aleyhi ve sellem) de varlığın çehresinden bu türlü şeyleri sıyırmak suretiyle, onların ne ifade ettiğini gösteriyor.