IMF kredisinin batık ekonomiyi kurtaracağını iddia edenlerin yanısıra AKP iktidarının kesinlikle buna yanaşmayacağı söyleniyor. Peki Ekonomist gözüyle durum nasıl görünüyor?
Ekonomist Atilla Yeşilada, paraanaliz.com'daki yazısında IMF'siz bir çözümün mümkün olmadığını öne sürerek olacakları adım adım yazdı. Yeşilada'ya göre vatandaşın dövizde yığılmaya başlaması önemli bir gösterge.
Yazısından ilgili bölüm şöyle:
(...)
Şimdi size olacakları adım adım, gün gün anlatayım. Yerli manzarayı çaktı, dövize yığılmaya başladı, fotoğrafı buradadır.
Ufak bir not, bu Yüce Millet’in kolektif zekası hiç yanılmamış, ne zaman toplu halde dövize geçse, döviz de bize geçmiş…üstümüzden.
Cari dengede fazla ve hükümetin her organı ile her kaynaktan bulduğu dış borç sayesinde dövizde fırtınayı geciktirdik. Ama asıl neden başka. Yabancı yatırımcı ve kreditörler yerel seçimlerin neden bu kadar önemli olduğunu anlamıyor. Nasıl olsa iktidar değişmeyecek, nasıl olsa AKP hile-desise yoluyla kazanır, nasıl olsa kimse Sevgili Başkanım Erdoğan’ı tahtından edemez diye otomatiğe bağlamışlar, “carry trade”e geliyorlar.
Onlara yerel seçim sonuçlarının değil, yerel seçime giderken yiyeceğimiz nanelerin bizi içinden çıkılmaz girdabın yaslı gecesinde hüzün tufanına boğacağını anlatıyorum. Bu konuda bir farkındalık yaratmaya başlıyorum, yakında siz de hissedeceksiniz–cebinizde.
Mesele şu, Erdoğan ve Bahçeli Büyüklerim bu seçimde ortak oylarının yüzde 50’in altına gerilemesini, ya da İzmir zaten gidik de, Ankara, İstanbul, Adana, Antalya, siz sayın işte, büyük kentlerden bir kaçını kaybetmeyi göze alamazlar.
Bir dizi neden var, iki tanesini sayayım yeter. Birincisi, bu kentler AKP’nin seçim finansmanında kullandığı rantı üretiyor. İkincisi, AKP’de kılıçlar bileniyor, Gül ve Davutoğlu yerel seçimde bir yenilgiyi bahane olarak kullanıp kazan kaldırabilir. Hatırlayın, 24 Haziran öncesi ”Gül bir daha siyasete soyunmaz” dendi, Meral Hanım rıza gösterseydi, şimdi Saray’da o imza atacaktı.
Mesele şu ki AKP-MHP yerel seçimde fena halde burun üstü çakılacaklarını çakmış durumda. Aslında bunu ispat için ankete gerek yok. Numan Kurtulmuş Abime göre parti ayda iki kez her bir yerde anket yaptırıyor da, nedense hiç birinin sonucunu borazan basında göremiyoruz. İkincisi, Erdoğan ve Bahçeli artık neredeyse her gün toplanıp yeni il, ilçe, mahalle ve meralarda ittifak arayışında, çünkü Amerikalıların deyimiyle, “the shoe is expensive”.
Ama anket isterseniz, kanıt da var. İşte elimizdeki en güncel ve son AREA Türkiye anketi.
Halkımız hükümetten memnun mu?
Başarılı bulanlar yüzde 20 kardeşim! O zaman kararsız seçmen de AKP’ye gitmez, ya evinde oturur, ya da MHP, İYİP ve SP’ye verir. CHP’ye vermez. CHP’ye kendi seçmeni de vermez. Türkiye’de seçimlerde hile yapan tek parti CHP’dir. Çünkü ben 59 yıllık hayatım boyunca ve tüm yurdu gezmeme rağmen CHP’ye oy vereceğini söyleyen, CHP’den memnun olan tek bir yurttaş görmedim. Suriyeliler mi oy veriyor lan bu partiye?
Neyse, AKP baktı ki papuç pahalı, Yeni Ekonomi Programı anında depoya kaldırlıp yerini SYP aldı, yani, Seçmeni Yemleme Programı. Yüce Hakim, kanıt olarak Ocak nakit bütçesini dikkatinize arz ediyorum:
Faiz-dışı harcamalar REEL olarak %36 artmış. Ossun, harcayan cebinden harcar, adamlar bir o kadar vergi toplamışlar değil mi? Yok ya, TCMB’nin temettüsünü öne çekip, cepten yemişler. Şubat’ta da dışarıdan borçlandıkları (kasa-banka hesabı) TL32 milyarı dağıtacaklar, ama Mart’ta kasa tam takır, kuru bakır. İşte bu yüzden Varlık Fonu dış borçlanmaya çıktı ve adını Yokluk Fonu’na değiştirdi. O zaman da TCMB faiz indirecek.
Maalesef, bu kadar harcama, vatandaşın güvenini hiç bir şekilde iyileştirmemiş. İşte Ocak Ekonomik Güven Anketi:
Bir de şirketler cephesi var bu işin. Geçen hafta Neo Yapı ve EVYAP “konk” oldu, yani konkordato ilan etti, IDO da 500 milyon dolar borcunu ötelemek için bankaların kapısını çaldı. Bankalarda bir odada kredilerini yeniden yapılandırmak isteyenler, ötekinde konkordatocular var. Gişelerde ise ihtiyaç kredisini 60 ay vadeye yaymak isteyen sıradan vatandaş. Hükümet ne kadar bağırıp çağırırsa, çağırsın, özel bankalar daha fazla kredi veremez. Zaten verse de bir işe yaramaz, çünkü sorun artık borç döndürme değil, ciro eksikliği. Yani tüketim yok. İşte TEPAV Ocak perakende endeksi:
Dünya Bankası Aralık Türkiye raporuna göre banka bilançolarında “distressed assets”; ben bunlara donuk ya da arızalı krediler diyorum, TL 170-230 milyar arasında hesap edilmiş. Aradan 2 ay geçmiş, buna bir 20-30 milyar daha ekleyin. Nereden baksanız, sistemde TL 200 milyar, belki Mart sonuna kadar TL 250-300 milyar delik açılacak. Çünkü, bakın SÖZCÜ’den Nedim Türkmen ne yazıyor:
“Konkordato talep edip; mahkemeden geçici mühlet alanların sayısı yok denecek kadar azaldı. Daha önce 3 ay geçici mühlet alanların büyük çoğunluğunun ilk duruşmada iflaslarına karar veriliyor. Mevsim kış olmasına rağmen şirketler sonbahar yaprakları gibi dökülüyor. İflasın ertelemesi müessesindeki “borca batık olma” şartı, yerine ikame edilen konkordato müessesinde aranmamasına rağmen yukarıdaki karara konu şirket gibi borca batık olmayan bir sürü şirket son değişikliklerden sonra bankalara yem edilerek iflas ettirildi, binlerce işçi işsiz kaldı”.
Özetle, kamu harcıyor, özel sektör kısıyor. Kamu bu sefer bankalara kredi ver diye yükleniyor, onlar da batıyor. TL 250 milyar açık dostlarım. Türkiye bütün vatandaşlarını rehin verse bu parayı borçlanamaz. Ne Çin, ne Rusya, ne de o çok güvendiğiniz Arap Kardeşler de elini cebini atmaz. Mecburen IMF gelecek. Merak etmeyin, buraya para yatıran fon yöneticisi aptal değil, bir kaç gün içinde bu basit denklemi çözüp sıvışacak