Dolar rekor koşusunu dün de sürdürerek lira karşısında 2,94'e kadar yükseldi. Ekonomistler, ekonomide durgunluğun derinleşeceği konusunda hemfikir.
Ekonomideki yapısal sorunların üstüne siyasi belirsizliğin de eklenmesi Türkiye ekonomisinde alarm zillerinin çalmasına neden oluyor. Rekor koşusunu dün de sürdüren dolar, Siirt'te askeri araca düzenlenen saldırı sonucu 8 askerin yaşamını yitirmesinin ardından lira karşısında 2,94 seviyesini aştı. BirGün'e konuşan Prof. Dr Korkut Boratav, AKP'nin siyasi belirsizliği büyüterek kötü niyetli bir şekilde ülkeyi faşizme götürme çabasının yabancı yatırımcılar tarafından algılandığını, bu yüzden kötü olan uluslararası konjonktürde en kötü ekonomik etkenleri Türkiye'nin yaşadığını söyledi.
Bir Gün'den Semih Güven'in haberine
göre, emperyalizmin çevresinde yer alan ekonomilere olumsuz etki taşıyan 2 şok olduğunu söyleyen Boratav, bu etkenleri şöyle açıkladı: "Birincisi Fed'in faiz kararı alması. Eylülde veya yıl sonundan önce yükseltirse peşinen bu beklenti nedeniyle bizim gibi ekonomilerden para çıkıyor. İkincisi dünya ekonomisinin ağır bir şoktan geçmesini frenleyen ve dünyanın şu anda ölçüme göre en büyük ekonomisi haline gelen alım gücü paritesine göre Çin'de problemler var."
'Finans kapital kaçıyor'
Türkiye'nin özel durumunu ve doların lira karşısındaki rekor seviyelerini geniş bir çerçevede değerlendiren Boratav, Türkiye'nin çevre ekonomileri içinde en kırılgan 5 ülkeden biri olarak görüldüğünü söyledi. AKP'nin kötü niyetli bir şekilde ülkeyi faşizme sürükleme çabalarının finans kapital tarafından algılandığını belirten Boratav, "Genel olarak kötü konjonktürde en ağır, en olumsuz etkenleri, AKP'nin Türkiye'yi sürüklediği kriz ortamı nedeniyle burada yaşanıyor. Yabancı sermaye Türkiye'den özellikle finans kapitalin spekülatif öğeleri Türkiye'den çıkıyor. Bu da Türkiye'de ilk yansıdığı değişken döviz kuru oluyor. Döviz kurunu yukarı çekiyor. En ziyade pahalılanan dolar karşısında para son 1-2 hafta içinde Türk Lirası oluyor" diye konuştu.
'Türkiye henüz dibi görmedi'
Türkiye ekonomisinin henüz dip noktasına vurmadığını belirten Boratav, olası bir dip durumunda da finans kapitalin 'batan geminin malları' diyerek Türkiye'ye geleceğini söyledi. Boratav'ın finans kapitalin 'çalışma tarzına' dönük verdiği örnek ise şöyle oldu: 17-25 Aralık bantları ortaya çıktığından sonra Türkiye'den para kaçtı. Fakat para kaçışının bir noktasında ünlü bir batı bankasının yöneticisi dedi ki 'Ey yatırımcılar burunlarınızı tıkayıp Türkiye'ye gelmenin zamanıdır. Çünkü fiyatlar çok düştü'. Burunları tıkayın ne demek, pis koku var. Ama fiyatlar bu kadar düşünce kazanç için de bir vesile olur dedi. Fiyatlar çok düşünce, fazlasıyla para çıkınca denir ki hadi girelim şurada batan geminin mallarıdır bu. Ne koparırsak kârdır.
Hazirandan sonra
Türkiye ekonomisinin 2015'in ikinci yarısında küçülmeye girmesini beklediğini söyleyen Prof. Dr. Korkut Boratav, genelleşmiş bir krizin çevre ekonomilere sirayet etmesi durumunda Türkiye'nin ekonomik küçülme bakımından, ikinci altı ay içinde bir kriz ortamına, ekonomik bunalım ortamına gireceğini söyledi. Krizin finansal sisteme yansıyıp yansımayacağını öngöremeyeceğini belirten Boratav, "Bu da mümkündür. O doğrultuda Türkiye krize düşecek ülkelerin başında gelmektedir. Bütün sadece bizim gibi soldan bakıp eleştiren iktisatçılar değil, dünya ekonomisinin emperyalist sistemin aklı, beyni olan IMF de bunu söylüyor. 'Türkiye ekonomisi çok kırılgandır' diyor. Dolayısıyla o noktaya gelip gelmeyeceğini bilemem ama küçülme noktasına girmektedir Türkiye" diye konuştu.
İstikrar olması gerekirken...
Lirada dolar karşısındaki sert düşüş hakkında görüşlerine başvurduğumuz Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan ise döviz kurunda yaşanan oynaklığın ekonomide çok büyük tahribatlar oluşturacağını belirtti. Yeldan, Merkez Bankası'nın siyasi baskı altında olduğunu belirterek, "Merkez’in yol haritasının sözel ve anlaşılmaz retoriklerle dolu bir belge olmasından endişe etmekteyiz. Bu şartlar altında siyasi ve ekonomi yönetimindeki belirsizlikler gerek faiz ve enflasyon, gerekse döviz kuru gibi paranın fiyatlarında önemli dalgalanmalar ve ileriye dönük ciddi belirsizlikler doğuracak nitelikte" diye konuştu.
Piyasaların yaz tatilinde olduğunu, eylülden itibaren oluşacak olan ek iktisadi talebin elflasyonu artırmasının muhtemel olduğunu belirten Yeldan, "Fed cephesinden çok büyük bir olasılıkla faiz artışı haberi gelecektir. Türkiye'nin ciddi anlamda bir istikrarlı görünüm sunması gerekirken, tam tersine kırılgan, siyasi olarak belirsiz bir görünüm sergilemekte. Bu koşullar ciddi bir krizin tetikleyicisi olabilir" dedi.
“Büyüme yüzde 2'lere düşer”
Bahçeşehir Üniversitesi'nden Prof. Dr. Seyfettin Gürsel de yaptığı açıklamada Türkiye'de siyasi istikrara dair güvenin giderek azaldığını, ekonomik büyümede yaşanan sıkıntıların daha da derinleşeceğini söyledi. Türk Lirası’ndaki değer kaybının, ithal edilen yarım mallarının pahalılaşması sonucu yatırımları olumsuz etkileyeceğini belirten Gürsel, kurdaki artışın bilançolar üzerindede bozucu bir etki yapacağına dikkat çekti. Döviz sepetinde yüzde 20'inin üzerinde bir değer kaybı olduğuna işaret eden Gürsel, bu durumun enflasyon üzerinde de olumsuz etkilerinin devam edeceğini ifade etti. Gürsel, Türkiye'nin ekonomik büyümesinin de yaşanan olumsuz tablo nedeniyle yüzde 2 seviyelerine kadar düşeceğini belirtti.
Merkez Bankası'nın önceki gün yaptığı Para Politikası Toplantısı sonucu aldığı ekonomide sıkılaştırma kararlarını da değerlendiren Gürsel, Merkez'in sıkı para politikası uygulayacağını söylediğini, buna rağmen politika faizi silahını kullanmamasını anlayamadığını ifade etti. Gürsel şu tespitte bulundu:
"Merkez Bankası ‘faiz koridorunu daraltıp simetrik hale getireceğim’ diyor. Bunu yapması için herhalde politika faizini artırması gerekecek. Bunu yapabilir mi, yapamaz mı? Politika faizini artırmaya kalksa herhalde birileri yine kıyameti koparır.”