"Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir devlet makamını polemiklerin ateşten gömleğini giyerek siyasallaştırdı. Anayasa gereği “tarafsız” olması gerekirken bütün siyasi parti liderleriyle ve parti tabanlarıyla kavgalı hale geldi."
(...)
Toplumun tamamı bîzar. Sağcısı-solcusu, Alevi’si-Sünni’si, Kürt’ü-Türk’ü, iş dünyası-işçisi… Herkes, karşısına çıkan kibir dolu müheykel devlet baskısından endişe duyuyor. “Makul şüphe” herkesin kapısını çalıyor, “müsadere” gibi hukuk dışı uygulamalar mal güvenliğini tehlikeye atıyor. Can güvenliğinin hangi noktaya geldiğini anlamak için son bir yılda öldürülen ama faili bulunamayan hadiselere bakmak yeter de artar bile.
Toplum, devlet zırhına bürünmüş mütehakkim kibre katlanmayı denedi; ama olmuyor. Halkın tamamı bir şekilde yaftalandı, aşağılandı, rencide edildi. Yalanlar, iftiralar, karalamalar, azarlamalar… Haddu hesabı bilinmeyen hakaretlerin yaraladığı kitleler yetmezmiş gibi bir de karşımıza iktidar sahiplerinin lüks merakı çıkıverdi. Pahalı lüks araçları satmakla işe başlayacağını söyleyen AK Parti; bırakın onları satmayı yeni araçlar aldı, kiraladı ve hepsinden önemlisi bu israf dolu harcamalara “çerez parası” gözüyle bakmaya başladı. Saray debdebesi israfın dalga dalga yayılmasına tüy dikti adeta. Asgari ücretin verilemez olduğunu savunan iktidar yetkilileri, “bakanlar için özel uçak”ın nasıl faydalı olduğunu anlatmaya başladı.
AK Parti, gecekondudan çıkan dertli insanların kurduğu bir siyasi organizeydi. Halktandı. Şimdiki AKP saraylar, yatlar, özel uçaklar, gemi filolarıyla yâd ediliyor…
(...)