Ekrem Dumanlı:Sizdeki bu terör merakı ve kuyruk acısı olduğu müddetçe tarihin hakemliğinden yakanızı kurtaramayacaksınız.

Ekrem Dumanlı:Sizdeki bu terör merakı ve kuyruk acısı olduğu müddetçe tarihin hakemliğinden yakanızı kurtaramayacaksınız.
"Bir Bakan’ın “IŞİD öldürüyor ama işkence etmiyor” diyecek kadar savunma hattı oluşturması AK Parti’deki tavrı yeterince ortaya koyuyor. MİT TIR’ları ile ilgili ortaya atılan bazı iddialardaki “silah yardımı” tezleri bu tavrın alttan alta ne denli güçlü tutulduğunu gözler önüne seriyor."

Nedir bu radikal örgüt merakınız

Devletin haber ajansı servis etmişti geçenlerde; okuduğunuzda yüreğinizi burkan bir haberdi.

Bir hanımefendi, düğününe bir hafta kala tutuklanan ve müebbet hapse mahkûm edilen nişanlısını hâlâ bekliyormuş. “Sonuna kadar da bekleyeceğim.” gibi şeyler söylüyordu. Etkileyici! Nitekim pek çok internet sitesi bu haberi kullandı. Başbakanlığa bağlı Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü ve TRT bile hikâyeye sahip çıktı. Tâ ki bir başka feryat yükseleceği ana kadar!

Habere çok güçlü bir itiraz yükseliyor Şırnak’tan. Baro Başkanı Nuşirevan Elçi, devlet ajansına çok ağır eleştiriler getirerek “olayın dramatize edilmesine” isyan ediyor. Diken.com’a konuşan baro başkanı şöyle diyor: “O, nişanlısını bekliyor olabilir ama ya onların öldürdüğü masum insanların aileleri? Aralarında, çocuklarının cenazelerini hâlâ arayanlar var. O aileler de bekliyor, onların durumu ne olacak?”

Bu isyan çığlığını duyunca anlıyorsunuz ki, bahsi geçen örgüt (Hizbullah) 80 kişinin öldürülmesi, 35 kişinin yaralanmasıyla suçlanıyor. Ajans, uzunca yazdığı haberin sadece bir satırında mahkûmun Hizbullah davası ile ilgili olduğunu zikrediyor. Haberde ifade edilmeyen bir başka acı söz konusu: Vahşetle öldürülen, eziyet edilen, işkenceye maruz bırakılan, kendisinden hâlâ haber alınamayan insanlar…

Devlet (ve devletin uzantıları) içinde bir eğilimden söz edilmesinde fayda görüyorum: “Radikal İslamcı gruplar” diye nitelenen örgütlere karşı “fikir akrabalığı”na dair ciddi bilgi ve bulgularla karşı karşıyayız. Tahşiye meselesi öyle mesela. Vaktiyle El Kaide bağlantılı bir örgüt diye operasyon yapılmış ve “Radikal gruplarla mücadele edilmiyor” eleştirisi yönelten Amerika’ya mesaj verilmişti. Sonra birileri oturup Tahşiye davasını tersine çevirdi. Örgüte darbe vurmakla övünen AK Parti bürokrasisi, adamlara ulaşıp “Şikâyetiniz var mı?” diyerek yeni bir dava açtı. Hidayet Karaca, bu yüzden tutuklandı. Güya dizi filmin bir bölümünde Tahşiye geçiyormuş. Tahşiye örgütünün öncülerini pir-u pak tanıtmak için televizyon ekranına çıkardılar ve maksatlarının aksine kaderin tokadını yediler. Örgüt lideri olarak suçlanan kişinin El Kaide sempatisine, Üsame bin Ladin sevgisine canlı yayında şahit oldu insanlar. Bu arada Tahşiye davasına daha üç ay önce hâkim olmuş kişiler atandı ve bu hâkimlerin baktığı ilk duruşmada dosya yetkisizlik kararı verilerek Yargıtay’a gönderildi.

İktidar cephesinin El Kaide, El Nusra, Hizbullah, IŞİD gibi örgütlere karşı ılımlı; hatta tarafgir yaklaşımları kimi zaman gizlenemez hale geliyor. İslam coğrafyasını kana bulayan ve kanlı elleriyle bir İslam imajı oluşturanlara karşı dimdik durulabilseydi insanların kafası bu kadar karışmazdı… Bir Bakan’ın “IŞİD öldürüyor ama işkence etmiyor” diyecek kadar savunma hattı oluşturması AK Parti’deki tavrı yeterince ortaya koyuyor. MİT TIR’ları ile ilgili ortaya atılan bazı iddialardaki “silah yardımı” tezleri bu tavrın alttan alta ne denli güçlü tutulduğunu gözler önüne seriyor. Radikal örgütlerce yapılan kanlı eylemlerin (mesela Sultanahmet’teki karakol bombalaması) üzerine gümbür gümbür gidilmediği de gözden kaçmıyor.

Madalyonun bir de başka yüzü var: onlarca sene içinde yüzlerce kere test edildiği halde silahlı mücadeleye zerre kadar taviz vermemiş cemaatlere karşı takınılan iftiracı tavır, ürkütücü bir seyir takip ediyor. Emirleri altına alamadıkları cemaatlere karşı yürütülen karalama kampanyaları insanî ve İslamî hiçbir değerle izah edilemez. Sabıkalı bazı radikal gruplara karşı iktidar cephesinden empati ve sempati ile yaklaşılırken, silahlı mücadeleye ve illegal faaliyete zerre kadar yüz vermemiş ve barışçı söylemi asla terk etmemiş cemaatlere (özellikle de Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ve sevenlerine) terör örgütü muamelesi yapmak, büyük bir zulüm değil de nedir?

(...)

16 Mart 2015 08:48
DİĞER HABERLER