Eminsu'cu Albay

Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz yeni köşe yazısını "Eminsu'cu Albay" başlığı ile yazdı.
         Emekli Albay Cemaleddin Gürlek Amcayı, Hacı Kemal Erimez Ağabey vasıtasıyla tanıdım. Nefi Akyazılı’nın soyadından dolayı “Akyazılı  Vakfı” kurulmuştu. Ama darbeciler, Adapazarı civarında çıkan Akyazılı isyanları ile  bu ismi karıştırdıkları için bu isme takmışlardı. Halbuki büyük bağışlarda bulunan Nefi Bey’in soyadından ibaretti.

         Öğrencilere verilecek burslar için “Akyaka Vakfı” kurulmuştu. Başına da Albay Cemaleddin Gürlek getirilmişti. Bir dönem açılan evleri ve içinde bulunan öğrencileri tek tek tanıdığım için, Cemaleddin Amca bana “Dokuz köyün muhtarı” derdi. Öğrencilerin ihtiyaçlarına dair doğru  bilgileri benden almak isterdi.

         İkimiz de hemşehri olduğumuzdan ayrıca bir başka yakınlık hissederdi zannediyorum.

         EMİNSU,  “Emekli İnkılap Subayları” demekti. Cemaleddin Bey, tertemiz bir Anadolu insanıydı. İnançlı, vatansever, bilgili ve disiplinli bu zâtı niçin emekli etmişlerdi? Onun emekli olmuş kendisi gibi silah arkadaşları da hep öyle güzel insanlardı. Zamanla ülkemizde dönen dolapların arka planlarını anlamaya başlayınca da EMİNSU  tezgahını arkasındaki dönenleri de anlamış oldum.

         Bu hususta Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin “Şualar”  isimli kitabının ve bilhassa On Üçüncü Lem’anın On İkinci  İşareti gözlerimi açmıştı…

         Gazeteciler Ve Yazarlar Vakfına gelip giden Avni Özgürel Bey’in bir sözü de aydınlatıcı oldu: “Benim babam binbaşı idi. 1948’de bir başarısından dolayı askeriyeden kendisine ödül olarak Elmalı Tefsiri takım halinde verilmişti. O tarihte bile ordumuzda böyle şeyler olabiliyordu. Ama 1960 İhtilalinden sonra ordu içinde “büyük temizlikler” yapıldı.”

         Aslında bu “temizlik” sadece askeriyeden değil, üniversitelerimizde de yapılmıştı. Eğer kurban demek uygunsa, bunlardan birisi de üniversiteden atılan Prof. Dr. Fuat Sezgin idi. Gerçi onun hakkında bir zulüm hayır olmuştu. Kendisine hem Amerika’dan hem de Almanya’dan  davet gelmişti. Almanlar kendisine araştırma yapması için beş katlı bir binayı tahsis etmişler, o da Bilim Tarihinin yanlış bilgilerini kökten değiştirecek muazzam bilgiler ortaya  koymuş, kitaplar yazmıştı. Müslümanların geliştirdikleri otomatik makineleri ve robotları  hayata geçirmişti.

         Bir gün “Cemaleddin Ağabey, EMİNSU nedir?”  diye sordum. “27 Mayıs 1960 İhtilalinden sonra askeriye bir yenilik ve gençleştirme için yapılan bir icraattır.” dedi. “Bakıyorum, emekli edilenler hep sizin gibi tertemiz, vatansever ve bilgili vatan evlatları… Peki bu ayaklanmayı yapanların içinde sizin gibiler var mıydı?” diye sordum. Düşündü, düşündü…  “Pek yoktu galiba. Ben işin bu tarafını hiç düşünmemiştim!” dedi…

         “Gürlek” soyadın  sordum. “Kütahya’nın Gediz Kazası civarında yerden gürleyerek fışkıran bir su kaynağı var adına ‘Gürlek’ denir oradan” dedi. Dedem Abdullah Çavuş’un oralı bir asker arkadaşı vardı. Bilhassa kış mevsimlerinde dedemin ziyaretine gelirdi. Bu İbrahim Amcanın köyüne biz de ailecek gitmiştik. Bu münasebetle ve Gürlek denilen su menbaını da görmüştüm.

         Cemaleddin Bey, Erzurumlu  İbrahim Hakkı Hazretlerinin  üzerinde durduğu, insanların şekil ve şemaillerinin ifade ettiği  Kıyafetname bilgilerine meraklı idi. Epeyce kitap okumuş ve oralardan edindiği resimlerden mesela katil tiplerinin nasıl birbirine benzediklerini falan gösterir ve anlatırdı. Kendisi de iyi bir ressam olduğu için resimler de çizerdi.

         Hatta askeriyede, ilk acemi birlikleri gelince, onları bu noktadan incelediğini ve ona göre vazifelere verdiğini, yüzde 80-90 isabet ettiğini söylerdi.

         Çok cömertti. Eşi Fatma Hanım Teyze de öyle idi. İzmir’e yerleşince ilk satın aldıkları evlerini vakfa vermişler ve öğrencilerin kaldığı bir yuvaya çevirmişlerdi. İçinde İmam-Hatipli Üniversiteli talebeler kalır, bizler de gelip giderdik.

         Hâkimevleri civarındaki arsaları üzerine apartmanlar yapılmıştı. Kendilerine verilen dairelerin her birinde oğlu, kızları ve kendileri kalıyordu. Bir daireyi de yine öğrencilere vermişlerdi. Fatma Teyze İtalyanca bilirdi ve sohbetler ederdi. Bazı liseli kız talebelere yardımcı olurdu. Bir gün Cemaleddin Bey’e, “Efendi biz yaşlılar evine gidelim” bu daireyi de Hizmet’e verelim.” demişti. Fakat bu istekleri M. Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından kabul edilmemişti…

         Cenab-ı Hak hepsinden razı olsun ve merhametiyle muamele buyursun.
26 Mayıs 2025 10:20
DİĞER HABERLER