Encümen-i Daniş'te derin çatlak

Encümen-i Daniş'te <b>derin çatlak </b>
Ne vakıf, ne dernek ne de resmî kuruluş; ama ‘başkan’ı, ‘genel sekreter’i var.
Ergenekon soruşturmasıyla tekrar gündeme gelen ‘Encümen-i Daniş’in işlevi merak ediliyor. Üyelerin farklı açıklamaları kafa karıştırıyor. Ergenekon Terör Örgütü’nü (ETÖ) soruşturan savcıların eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç’a yönelttiği ‘Encümen-i Daniş’ soruları, gizemli oluşumu bir kez daha gündeme getirdi. Devlette çok önemli görevlerde bulunmuş asker, politikacı ve diplomatların oluşturduğu bu ‘ihtiyarlar heyeti’ 15 günde bir İstanbul Moda Deniz Kulübü’nde bir araya geliyor ve ülke sorunlarını tartışıyor. Açıklanan hâliyle, yarım yüzyıldan fazla geçmişi olan, zaman zaman devlete ve hükûmetlere yön verdiği söylenen bu kurulun nasıl bir işleve sahip olduğu merak ediliyor. Hatta heyetin önemli isimlerinden eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın ETÖ’nün ‘Bir Numarası’ olduğu iddiası basında yer aldı. Geçen hafta ilk kez basına haber verilerek yapılan toplantı girişinde de bizzat Kıvrıkoğlu’nun ağzından bu iddialar yalanlandı. Faaliyetleri 1980’lerin sonunda kamuoyuna yansıyan Encümen-i Daniş ile ilgili iddialar oldukça ilginç. Kimilerine göre bu heyet, devlete rota çizmeye çalışan gizli bir ‘güç odağı’, kimilerine göre hükûmetlere yön vermek isteyen bir teşekkül, kimilerine göre ise yalnızca emektar eski devlet görevlilerinden oluşan bir sohbet grubu. Aslında onlar ne bir dernek ne bir vakıf ne de bir düşünce kuruluşu. Çünkü resmî olarak hiçbir tüzel kişilikleri yok. Ancak ‘genel başkan’ ve ‘genel sekreter’ sıfatlarına sahip yöneticileri var. Toplam 40 kişilik heyete üyeler oybirliği ile seçiliyor. Kendi tabirleriyle, ayda iki kez yapılan toplantılarda ülkenin önemli meseleleri konuşuluyor. Genel başkan, bu konuşmaları tutanak hâline getiriyor. Daha sonra başbakan ve cumhurbaşkanına gönderiyor. 1995 yılında dönemin başbakanı Tansu Çiller’e gönderdikleri mektup basına sızdırılmış ve çok tartışılmıştı: “Uzun zamandan beri açıkça ve pervasızca, anayasaya dayalı demokratik ve laik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan, eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir. Türkiye’yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı şu yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz.” Mektupta cumhurbaşkanı ve başbakana önerilen tedbirler ise şöyle sıralanıyordu: “Cumhuriyetin temel nitelikleri ve laikliğin korunması, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun tavizsiz uygulanması, Kur’an kursları ve imam hatip liselerinin sayılarının azaltılarak sıkı denetime alınması, bu amaçlarla çağdaş ve laik her türlü önlemin alınması.” Encümen-i Daniş bugüne kadar Başbakan Tayyip Erdoğan’a mektup göndermiş değil. İsimleri, Ergenekon soruşturması ile tekrar gündeme gelince ilginç bir şekilde şeffaflaşma başladı. Heyetin üyeleri gazete ve televizyon kanallarına çıkarak gizli kapaklı bir iş yapmadıklarını anlatmaya çalıştı, haklarındaki iddialara cevap verdi. Hatta geçen haftaki toplantılarını basın da dışarıdan takip etti. Toplantı öncesi heyet üyeleri açıklamalar yaptı. Aslında kendilerini şeffaf gibi göstermeye çalışırken yaptıkları açıklamalarla Encümen-i Daniş’in çelişkilerini de ele verdiler. Anlaşılan heyet üyelerinin kafası oldukça karışık. Encümen-i Daniş’in asker kökenli üyeleri ile sivil üyelerinin birbirine zıt, kafa karıştırıcı açıklamalar yapması dikkat çekiyor. Kafayı karıştıran konulardan biri, başkanın kim olduğu. Milliyet’e konuşan eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Encümen-i Daniş’in başkanı olarak Prof. Dr. Safa Reisoğlu’nun ismini dile getirdi. Zaman’a konuşan eski TBMM başkanlarından Necmettin Karaduman ise başkanın Reisoğlu değil, kendisi olduğunu açıkladı: “İsmail Hakkı Karadayı Paşa, başkanın Sefa Reisoğlu olduğunu söylemiş. Reisoğlu da Zaman'a verdiği röportajda, 2 yılda bir başkan seçimi olduğunu, benim süremin dolduğunu ve yeni başkanın henüz seçilmediğini ifade etmiş. Böyle bir şey yok. 2-3 yıldır başkan benim. 2 yılda bir başkan seçimi olduğu doğru değil. Neden böyle söyledi anlamadım. Benden önceki başkan Fethi Çelikbaş'tı. Yaşlandığı için bıraktı.” Heyetin askerî ve sivil kanadı arasındaki en önemli çelişki ise ‘derin devlet’ konusundaki açıklamaları. Davaya kadar 'Ergenekon' diye bir örgütü duymadığını söyleyen Başkan Necmettin Karaduman'ın 'derin devlet' konusuna yaklaşımı oldukça net: "Derin devlet gereklidir. Bütün devletlerde bu tür yapılar vardır. Türkiye'de de vardır. Hep olmuştur, olmalıdır, olacaktır. Dilerim ki son olaylarla devletimizin bu gücü zaafa uğramasın." Oysa Genelkurmay başkanlarından emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, derin devleti onaylamıyor: “Derin devlet diye bir şeyi kabul etmiyorum. Derin devlet nedir o da belli değil.” Encümen-i Daniş’te yaşanan çelişkilerden biri de heyetin gizliliği meselesi. Zaman’a konuşan Prof. Dr. Safa Reisoğlu, toplantı içeriğinin dışarıya sızdırılmaması konusunda grup kararı aldıklarını belirterek “Ailelerimize, eşe dosta anlatmamız bile yasak.” diyor. Oysa geçen hafta basına çıkan asker kökenli üyeler, ‘gizli bir örgüt’ olmadıklarını, memleket meselelerini konuştuklarını savunuyor. Farklı açıklamalar, heyetin gizemini artırıyor. Encümen-i Daniş’teki çelişkilerden biri de heyetin tarihçesi ile ilgili. Asker kökenli üyelere göre heyetin tarihi Osmanlı’ya kadar gidiyor. Oysa siviller bu yapının yeni olduğu görüşünde. Eski Genelkurmay başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı’ya göre, Encümen-i Daniş 1850 yılından beri var olan bir gelenek. Hatta Cumhuriyet'in kurucuları ile CHP’nin ilk ve önemli isimlerinin bu heyette yer aldığını öne sürüyor. Ancak heyetin en genç üyesi olan eski TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu bu tarihçenin doğru olmadığını söylüyor. Radikal’den Murat Yetkin’e heyetin kuruluş hikâyesini şöyle anlatıyor: “Rahmetli babam 1954’te mebusluğu bıraktıktan sonra 5-6 arkadaşıyla haftada bir çay sohbetleri yapmaya başladı. Dikkatinizi çekerim, ‘Milliyetçiler Derneği’ni bunlar kapattırdı’ diyorlar. Dernek 1953 başında kapatılmış, bu sohbet grubu 1954 sonuna doğru kurulmuş. İlk başta Fevzi Çakmak, Fahrettin Altay, Rauf Orbay gibi Cumhuriyet'i kuran kadro bir araya gelenler. Sonra Nihat Erim’den tutun, Sadi Irmak’a, Ahmet Faik Barutçu’dan Ferit Melen’e ebediyete intikal etmiş 103 üyesi olmuş. ‘Osmanlı’dan devam ediyor’ demeleri tamamen yakıştırma. Adı Osmanlıca Encümen-i Dâniş, yani ‘Danışmanlar Komisyonu’ diye bu yakıştırmayı yapıyorlar. Bunun Osmanlı’nın 1851’de kurduğu komisyon ile hiç ilgisi yok. Zaten o ismi de 1974’te gruba katıldığında rahmetli Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk koydu. 1974’te bir toplantıda Korutürk döndü, ‘Sizin niye bir adınız yok?’ diye sordu ve bu ismi teklif etti. Diğerleri de kabul etti. 1980’de babamın vefatı sonrasında ben de gruba alındım. O tarihten bu yana da gruptayım.” Her ne kadar bir düşünce kuruluşu olduklarını savunsalar da Encümen-i Daniş’in toplumda güvenilir bir karşılığı yok gibi. Bugüne kadar gizli ve masonik bir yapı gibi hareket etmesi ‘Kurtlar Vadisi’ndeki ‘İhtiyarlar Heyetini’ hatırlatıyor. Her şeyden önce heyet üyeleri arasında ciddi bir çelişki ve çatlak var. Bir de son çıkışlarının sebebini pek iyi anlatamadılar. Şimdi akıllarda şu soru var: “Ne savcı sordu ne polis, ne iddianameye konu oldu ne de köşe yazılarına... Peki üyeleri bu gizemli heyeti niçin gündeme taşıdı?” ENCÜMEN-İ DANİŞ’İN ÖNEMLİ ÜYELERİ Eski Genelkurmay başkanları Necdet Üruğ, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, 12 Eylül 1980’den sonra başbakan olan Bülent Ulusu, Turgut Özal döneminin Meclis başkanı Necmettin Karaduman, eski Dışişleri bakanları Emre Gönensay ve İlter Türkmen, emekli orgeneraller Atilla Ateş, Ahmet Çörekçi, Necdet Öztorun, Süreyya Yüksel, Nahit Özgür, İbrahim Şenocak, eski bakanlar Fethi Çelikbaş, Cahit Aral, Mustafa Aysan, Safa Reisoğlu, emekli büyükelçiler Oğuz Gökmen, Temel İskit, Fahir Alaçam, Oktay İşcen. AKSİYON
27 Ocak 2009 22:03
DİĞER HABERLER