20 Aralık kararlarının etkisi 20 günde ortadan kalkmaya başladı. Hangi gelişmeler Erdoğan'ı kızdırdı? Kur nereye varacak? Ankara'nın "yeni enstrümanları" ne olabilir? Yabancı bankacılar ne bekliyor? Erdal Sağlam yazdı.
Üzerinden sadece 20 gün geçmesine rağmen, 20 Aralık'ta alınan yeni ekonomik kararların piyasada yarattığı olumlu etki iyice zayıfladı. Rezervdeki büyük erimeye rağmen örtülü döviz müdahalelerinin sürdüğü, buna rağmen 14 TL'lik dolar kurunu savunmanın giderek zorlaştığı görülüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ekonomi yöneticileri 20 Aralık operasyonu ardından belirli bir kur hedefi vermekten kaçındılar ama sürekli olarak "köpüğün alındığını, daha da alınacağını" söylediler. Cumhurbaşkanlığı'ndan sızan kulis bilgilerine göre kur korumalı TL mevduat hesabının açıklandığı 20 Aralık'tan sonra kurların 10 TL'ye kadar inmesi moralleri düzeltmişti. Cumhurbaşkanı'na doların 10 TL'nin altında tutulabileceğinin söylendiği ancak daha sonra bunun gerçekleşmeyeceği görülünce "11,5 TL civarında bir rakamın daha uygun olabileceğinin" kendisine iletildiği belirtiliyor. Cumhurbaşkanı'nın yılbaşına doğru dolar kurunun 12 TL'yi geçmesi üzerine, "özel sektörün yılsonu hesapları için biraz yukarıda tutuluyor, sonra inecek" dediğini hatırlıyoruz.
Örtülü satışlar kuru tutabilir mi?
Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati de kurlar 12 TL'lerde iken yaptığı TV röportajında, "Kurda köpük alındı, biraz daha var, o da alınacak" açıklamaları yapmıştı. Buradan yola çıkarak Cumhurbaşkanı'nın, 11,5 TL olarak verilen ikinci dolar hedefinin bir süre üzerinde gidilse de sonradan buraya indirileceği konusunda ikna edildiği belirtiliyor. Dolar kuru 12 TL'deyken bile "köpüğü daha da alacağız" diyen yöneticiler, bunu başaramadıkları gibi, geçtiğimiz hafta dolar kurunu 14 TL'nin altında tutabilmek için çok zorlandılar. Gelen kulis bilgilerine göre Cumhurbaşkanı'nın sürekli kurda hedefin yukarı doğru değiştirilmesinden rahatsız olduğu, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ile Merkez Bankası'na bu konudaki kızgınlığını belirttiği konuşuluyor.
Bankacılar, Merkez Bankası ve kamu bankalarının neredeyse her gün bu hedefi korumak için örtülü döviz satışlarına devam ettiklerini söylüyor. Buna rağmen 14 TL'nin aşılabileceği, "Kur gördüğü yeri unutmaz" sözünden de yola çıkarak, dolar kurunun yeniden 18 TL'lere gitmesinin sürpriz olmayacağı görüşü hakim.
Erdoğan'ı kızdıran gelişme: İnmiyor
Sızan kulis bilgilerine göre, dolar kurunun 10 TL'nin altına inmesiyle birlikte Cumhurbaşkanı'na bankalardaki döviz mevduat hesaplarında 20-25 milyar dolar çözülme beklendiği de söylenmiş. Buna karşılık döviz hesaplarının hiç bozulmayıp, vatandaşların döviz hesaplarının artması Cumhurbaşkanı'nı kızdıran konulardan biriymiş. Bu arada bankacılar, son haftada şirketlerin döviz hesaplarındaki görülen erimenin, özel sektörün döviz kredilerini azaltmalarından kaynaklandığını, şirketlerin döviz hesaplarından vazgeçmediklerini söylüyorlar.
Bankacılar, Merkez Bankası'nın eksi 56 milyar dolara kadar inen net rezervlere rağmen döviz müdahalelerini sürdürdüğünü, bunun teknik olarak mümkün olmakla birlikte, beklentileri çok bozduğunu belirtiyorlar. Kamu kuruluşlarının Merkez Bankası'ndaki hesapları da göz önüne alındığında net rezervlerin aslında eksi 66 milyar doları aştığını hatırlatan bir bankacı, "Piyasa yüklü miktarda fonlanıyor, TL'yi alan hâlâ dolara gidiyor, bankadaki dolar hesapları arttıkça buradan Merkez Bankası'na giden döviz miktarı artıyor, o dövizlerle müdahale ediliyor" yorumunu yaptı. Bunun sürdürülemez olduğunu hatırlatan aynı bankacı, "Hep birlikte seyrediyoruz" dedi.
İhracatçıya döviz satış şartı işe yarıyor mu?
Piyasaya döviz arzının olmadığı, buna karşılık devam eden döviz talebinin kurları yukarı götürmeye devam edeceği belirtiliyor. Merkez Bankası'nın ihracat dövizlerinin yüzde 25'inin kendisine satılması şartını getirdiğini hatırlatan bir bankacı, "İhracatçı Merkez Bankası'na satmak zorunda kaldığı dövizin en az yüzde 80-90'ını yeniden piyasadan almak zorunda kalıyor" diyerek bu önlemin kesinlikle işe yaramadığı görüşünü savundu.
Döviz rezervlerindeki erimenin önüne geçmek için yapılan bu tür müdahalelerin yanı sıra, yabancı ülkelerle yapılan swapların artırılmasına çalışılıyor. Bu amaçla Güney Kore ile 6 aydır süren 2 milyar dolarlık swap anlaşmasının gerçekleştirilmesi için Merkez Bankası Kanunu'na "yabancı ülke swaplarına el konulamaz" türü ek garanti konulması, kamuoyunda tartışmalara neden oldu. "Ülke ve Merkez Bankası açısından aşağılayıcı bir düzenleme" deniliyor.
Ekonomi yönetiminde "yeni enstrüman" sıkıntısı
Bu arada ekonomi yönetiminin sürekli "yeni enstrümanlar gelecek, bekleyin" diyerek 20 Aralık kararlarının etkisini güçlendirmeye çalıştığı ancak bu enstrümanların bir türlü oluşturulamadığı görülüyor. Yastık altı altınların sisteme dahil edilmesi için sertifika düzenlemesi üzerinde çalışıldığı ancak uzun yıllardır denenip sonuç alınamayan bu tedbirlerin sonuç vermesinin çok zor olacağı belirtiliyor. Bunun yanında "enflasyona endeksli mevduat hesabı" gibi TL hesapları cazip kılacak yeni çözümlerin tartışıldığı, zorunlu karşılıkların artırılması gibi klasik önlemlere başvurulması da konuşulanlar arasında.
Yabancı bankacıların beklentisi aynı
Tüm bunların dolarizasyonu önleyip TL'ye yeniden cazibe kazandırmak, kurların kalıcı biçimde aşağı gelmesini sağlamak için yeterli olması ise beklenmiyor. Özellikle turizm sezonu açılana kadar döviz arzının kısıtlı olacağı, Kasım ve Aralık ayı cari açık rakamlarının beklendiği kadar iyi gelmeyeceği, FED'in faiz artışları ve bilanço küçülmesiyle ilgili bu hafta gelecek haberlerin dolar kurunun 14 TL'de tutulmasını iyice zorlaştıracağı konuşuluyor.
Kurdaki artış beklentilerinin, 20 günlük bir aranın ardından yeniden bozulması üzerine, özellikle yabancı bankacılar, son günlerde "Önümüzdeki 1-2 ay içinde böyle gitmeyeceğini görüp, Merkez Bankası'nın yüksek oranlı faiz artırımlarına gitmek zorunda kalacağını" yeniden dile getirmeye başladılar.