ERDOĞAN MUHALİFLERİ AVLAMAK İÇİN İNTERPOL’U KULLANMAYA ÇALIŞIYOR
Uluslararası Polis Teşkilatı İnterpol Genel Sekreterliği'nin 98. Yıllık Genel Kurulu'nun, demokrasi sorunları yaşayan ve uluslararası kovuşturma mekanizmalarını kötüye kullanan Erdoğan Türkiye’sinde yapılması halinde Interpol'ün itibarının ciddi şekilde yara alacağı değerlendiriliyor.
Hukukçular ve insan hakları dernekleri ve sivil toplum örgütleri, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 21-25 Kasım 2021 tarihlerinde İstanbul'da düzenlenmesi planlanan etkinliği, yurtdışındaki muhaliflerin kaçırılmasını meşrulaştırmak için kullanacağına dair endişelerini ifade ediyorlar.
İnterpol Genel Sekreterliği, Rusya, Çin ve İran gibi İnterpol mekanizmasını kötüye kullanmakla suçlanmasına rağmen, 2021'in yıllık genel kurul toplantısına gönüllü olarak ev sahipliği yapma arzusunu açıklayan tek ülke olduğu için Türkiye’nin talebini kabul etti.
Terör yaftası
Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, birçok uluslararası kuruluş, Türk hükümetinin vatandaşları terörizmle suçlamak için yasal bir standart benimsemediğini, herhangi bir siyasi veya sivil muhalife kolayca 'terörist' damgası vurabildiğini vurguluyor.
Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bizzat kendisi, 2020'de yaptığı açıklamada, 2016'daki darbe girişiminden bu yana "terörizm" suçlamasıyla yaklaşık 600.000 kişi hakkında soruşturma açıldığını, 100.000 kişinin tutuklandığını ve 150.000 kamu çalışanının görevden uzaklaştırıldığını duyurdu.
Bütün bu hukuksuzluklar, 2016'daki başarısız darbe girişimini savuşturma bahanesiyle Erdoğan’ın ilan ettiği ve daha sonra bütün siyasi ve sivil rakiplerini ortadan kaldıracağı “Giyotin”e dönüştürdüğü 'Olağanüstü Hal'in gölgesinde işlendi.
Çoğunluğu akademik camiadan olan on binlerce Türk, sözde darbe girişimi sonrası Türkiye'de uygulanan baskılardan kurtulmak için yasadışı yollardan ülkelerini terk etti. Dünyanın çeşitli ülkelerine bu şekilde sığındılar. Bir kısmı da bu yolda hayatlarını kaybettiler.
Geçen Eylül ayında Meriç Nehri'nin sularında boğularak vefat eden biyoloji öğretmeni Erkan Akıllı yaşanan bu trajedilerin son örneğiydi.
Türk Hükümetinin kaçan vatandaşlarını ‘resmi yollarla’ ülkeye geri getirme çabaları büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü onlara ev sahipliği yapan ülkeler, yasal delil yetersizliği nedeniyle iade taleplerini reddetti. Dünya devletlerinden red yiyen Ak Parti İktidarı ise, çareyi hukuk dışı yollara başvurmakta buldu.
Yerel ve uluslararası insan hakları örgütlerinin raporları, Erdoğan rejiminin gayri hukuki yöntemlerle yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarını kaçırma faaliyetlerini belgeledi.
Almanya’da devlet kanalı olan Deutschlandfunk, Erdoğan rejiminin yurtdışındaki muhalifleri kaçırmaya yönelik düzenlediği hukuk dışı operasyonlarını ele aldığı haberinde 'Cumhurbaşkanı Erdoğan adam kaçırmakla övünen tek başkan’ ifadelerini kullandı.
Son istatistikler, Türk istihbaratı tarafından gerçekleştirilen adam kaçırma ve zorla kaybetme olaylarının sayısının 138’e ulaştığını gösteriyor. Bunlardan en sonuncusu, bu yıl (2021) Kırgızistan’dan kaçırılan ve 1 aydan fazla alıkonulup daha sonra da Ankara’da olduğu itiraf edilen eğitimci Orhan İnandı.
İnterpol’ün istismarı
Geçtiğimiz günlerde insan hakları örgütü "Türkiye Mahkemesi" (Turkey Tribunal) AKP hükümetini sembolik olarak yargıladı. İnsan kaçırma ve zorla kaybetme vakalarını belgeleyen ve kınayan uluslararası raporlarını yayınladı.Turkey Tribunal, AK Parti hükümetinin gelecekte yargılanma korkusuyla muhaliflerin, özellikle de Gülen Hareketi mensuplarının Türkiye'ye iadesi için uluslararası yasa ve kurumların boşluklarını kullanma çabalarını yoğunlaştıracağını ifade etti.
ABD Dışişleri Bakanlığı 2019’da İnsan Hakları Uygulamaları Raporu yayınladı. Türk hükümetinin 2016 darbe girişimi sonrasında terörle bağlantılı olduğunu iddia ettiği ülke dışındaki belirli kişileri hedef aldığını aktardı. Raporda Ak Parti iktidarının Interpol'ün Kırmızı Bültenlerini kullanmaya çalıştığına dair güvenilir raporların bulunduğuna dikkat çekildi. Aynı rapor, hükümetin, Gülen Hareketi'ne sempati duyan Türklerin pasaportları hakkında kayıp veya çalıntı ihbarı yaptığını da ifade etti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Ocak 2021'de, tanınmış NBA oyuncusu Enes Kanter'in pasaportunu iptal ederek İnterpol'den Kırmızı Bülten talebinde bulunması bunun en çarpıcı örneklerinden sadece biri.
Freedom House'un bu yıl (2021) yayınladığı rapor, Türk hükümetinin, başta karıştığı skandalları ortaya çıkaran gazeteciler olmak üzere sürgün Türkleri hedef almak için İnterpol'ü istismar etmeye çalıştığını ve 15 Temmuz sonrasında İnterpol bildirim sistemine bir seferde yaklaşık 60.000 isim yüklemeye yeltendiğini belirtti.
Ancak İnterpol, kanununun 3. Maddesi uyarınca siyasi, askeri, dini veya etnik nitelikteki herhangi bir faaliyete karışmayı kategorik olarak yasaklandığı için, darbe girişimine katılmakla suçlanan sivil toplum hareketlerine mensup kişiler hakkında Türkiye'ye kırmızı bülten verilmesi talepleri reddediyor.
İnterpol, daha önceki bir raporunda, Türkiye tarafından gönderilen taleplerin inandırıcı ve hukuki delillerden yoksun olduğunun, siyasi gerekçelere dayandığının altını çizerek, veri tabanını kötüye kullandığı için darbe girişiminden bu yana istediği verilerin girişini kısıtlama kararı aldığını duyurdu.
Freedom House'ın da içinde bulunduğu birçok uluslararası insan hakları kuruluşu, Türk hükümetinin uluslararası polis sistemini ve işbirliği anlaşmalarını yurtdışındaki muhaliflerini yakalamak için kötüye kullandığını dile getiriyor.
Diğer yandan, Almanya Başbakanı Angela Merkel de 2017'de RTL televizyonuna yaptığı açıklamada Türkiye'yi uluslararası polis teşkilatı Interpol'ü kötüye kullanmakla suçlayarak "Interpol'ün bu tür şeyler için kullanılamayacağını" vurguladı.
Avrupa Birliği ise 2017 yılında düzenlediği bir oturumda, Türkiye'nin Interpol'ü kötüye kullanılmasına karşı üye ülkeleri uyarmış ve aynı zamanda İnterpol yönetimine Kırmızı Bülten prosedürlerini yeniden gözden geçirmesi çağrısında bulunmuştu.
Aynı oturumda AP milletvekilleri, Rusya, Çin, İran ve Türkiye gibi devletlerin İnterpol sistemini siyasi amaçlarla kötüye kullanmaktan şüphelenildiğini belirterek, Interpol'ün “demokratik olmayan rejimlerin” yurtdışındaki siyasi rakiplerini hedef almalarını önlemek için “kırmızı bülten” yayınlamadan önce tutuklama taleplerini değerlendirmesi gerektiğini vurguladı.
Aynı yıl (2017) Almanya ve İsveç, iki ülkenin dışişleri bakanları Simon Gabriel ve Margot Wallström tarafından imzalanan ortak bir mektupla, AB Komisyonu'nu, Türkiye'nin İnterpol aracılığıyla yaptığı siyasi güdümlü tutuklama taleplerine karşı harekete geçmeye çağırdı. Mektupta bu tür ihlalleri önlemek için AB üyeleri tarafından konunun ivedilikle tartışılması ve gerekli önlemlerin alınması gerektiğine de vurgu yapıldı.
Türkiye İnterpol’den rahatsız
Türkiye, Interpol'ün, Hizmet Hareketi ile bağlantıları nedeniyle 773 kişiyi tutuklama talebini reddettiğini duyurdu; Interpol, rakamın 700'den fazla olduğunu doğruladı.
2020'de Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, uluslararası Interpol'e öfkesini dile getirmiş ve Türk yetkilileri tarafından verilen mahkeme kararlarının ve tutuklama taleplerinin reddedilmesini eleştirmişti.
Soylu, "Dört yıldır göbeğimizin bağı çatladı. İnterpol diye bir kuruluş var; kızdık olmadı, bağırdık olmadı, kavga ettik olmadı, mücadele ettik olmadı, protesto ettik olmadı. Kırmızı bülten çıkarıyoruz, kabul etmiyorlar; askıya alıyorlar, düşürüyorlar. Ve netice itibariyle, Zekeriya Öz'ü de istiyoruz, Adil Öksüz'ü de istiyoruz, istemediğimiz yok, hepsini istiyoruz, kale almıyorlar" şeklinde konuşmuştu.
Zekeriya Öz, 2007'deki Ergenekon/Derin Devlet soruşturmalarını yürüten savcıydı, ancak Erdoğan derin devletin olası suikast girişimlerine karşı kendisine özel zırhlı aracını tahsis etmesine rağmen 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının da fişeğini çekmesinin ardından onu Paralel Yapı üyesi ilan etti.
Öte yandan Erdoğan rejimi, İnterpol'e saygı duymuyor ve kararlarını Türkiye'de tam olarak uygulamıyor. Örneğin uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla Avustralya ve Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan organize suç şebekesi lideri Hakan Ayık Türkiye'de başka bir kimlikle özgürce yaşıyor.
Tüm bu gerçekleri göz önüne alan sivil toplum örgütleri, İnterpol mekanizmasını siyasi muhalifleri veya sivil aktivistleri takip etmek ve yakalamak için kullanan Türkiye'yi kınıyor. Ayrıca teşkilatın yıllık toplantısına ev sahipliği yapmasından duydukları endişeyi de dile getiriyor. Bu adımın, Erdoğan rejiminin aleni ihlallerine 'vize vermek' anlamına gelebileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar.
Gözlemciler, Erdoğan'a bu yönde devam etmesi için yeşil ışık yakmanın Interpol'ün kendi itibarını ve güvenilirliğini de ciddi şekilde zedeleyeceği konusunda hemfikir.
Uluslararası insan hakları gözlemcileri, İnterpol’un yıllık etkinliğin Türkiye'de düzenlenmesinin başka handikapları doğuracağını belirterek. Katılımcı ülkelerin bu hususa dikkat etmeleri gerektiği uyarısında bulundular.
NOT: Bu yazı İndependent Arabi Köşe Yazarı Turgut Oglu’nun bu haftaki makalesinden tercüme edilmiştir.