Erdoğan'ın ümmi dış politikasında 'içi boş' oyun planı

Demokrasileri Savunma Vakfı Türkiye Programı Direktörü Aykan Erdemir, Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar ile Sıcak Takip’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın New York ziyaretini ve 29 Eylül'de Soçi'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleştireceği görüşmeyi değerlendirdi.
Sıcak Takip’te yer alan değerlendirmelerden satır başları şöyle:

Yavuz Baydar:

Bu New York ziyareti ve giderek daha çok Rusya-Türkiye görüşmesine sıkışan dış politika manzarası, Erdoğan ve yönetimi açısından bir kırılma noktası mı ifade ediyor?

Aykan Erdemir:

Tam olarak öyle diyemeyiz ama bu durum şu anda iki farklı yönelime işaret ediyor. Erdoğan, ABD dönüşünde yaptığı açıklamarda bu ziyareti bir anlamda krize dönüştürdü. Gerek şahsen Biden'ı gerekse hükümetini bir bütün olarak ağır bir şekilde eleştirdi. Hatta 'teröre destek vermek' ile itham etti. Biden'ı da daha önce üç ABD başkanı Bush, Obama ve Trump ile kıyaslayarak 'sorunlu ilişki' anlamında onlardan ayrı bir yere koydu.

Erdoğan aslında açıklamarında şikayetini dile getirdi. Biden ile görüşmek istiyordu ve ayaküstü de olsa bir fotoğraf vermek istiyordu ancak bunu elde edemedi.

Meseleye ABD tarafından baktığımızda ise; Biden hükümeti elinden geldiği kadar Erdoğan'a ve hükümetine sıcak davrandığını düşünüyor. Haziran ayında Türkiye, Afganistan üzerinden ABD ile yeniden bir 'al-ver' ilişkisi tesis etmeye başladığından beri Biden hükümetinin Türkiye'ye yönelik tek bir eleştirisi olmadı. İnsan hakları hiç gündeme getirilmedi. Osman Kavala ile ilgili Avrupa Konseyi süreci basına yansıdığında bile daha önce Kavala ile ilgili açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı adeta bu gelişmeler yokmuş gibi davrandı. Dolayısıyla bence, Biden ve ekibi şu anda biraz şaşkındır ve şöyle düşünüyordur: "Biz Türkiye'nin otoriter rejiminin başındaki otokrata olabildiğince yumuşak davranıyoruz. O derece ki bu nedenle sık eleştirilere maruz kalıyoruz. Buna rağmen Erdoğan hala eleştirilerine devam ediyor."

...

Böyle bir çerçevede dümeni Rusya'ya kırıyorsunuz ve en önemli NATO müttefikinizi devre dışı bırakıyorsunuz. Bu, Türkiye dış politikasının nasıl şahsa endeksli olduğunun, kişiselleştiğinin bir kanıtı diye düşünüyorum.

Yavuz Baydar:

ABD'deki ziyaretin koreografisine baktığımızda peş peşe skandal denilebilecek hadiseler gerçekleşti; TASC meselesi, Biden-Erdoğan görüşmesinin organize edilememesi, oradaki kargaşa hali vs. Bu durum da giderek daha fazla dağılan bir yönetim manzarası mı var sorusunu getiriyor akıllara.

Aykan Erdemir:

AKP'nin bir insan kaynakları sorunu var. Bir yönetişim sorunu var ve kurumların içinin oyulmuş olması sorunu var. Dolayısıyla, Türk Amerikan Yönlendirme Komitesi'nin (TASC) Türkiye'nin Dışişleri Bakanı yardımcısının da içinde yer aldığı ve bir ortodoks Yahudi iş örgütü ile birlikte verdiği bir resim var. Bu resme konu olan da bir protokol metni var. Bu metinde İsrail'e yönelik boykot kampanyalarına karşı ortak mücadele edileceği de dahil olmak gibi ifadeler yer alıyor. Bu ifadeler, utandırıcı bir şekilde 24 saat geçmeden geri alındı. Yetmezmiş gibi, sonrasında bir de Türkiye'nin Dışişleri Bakan yardımcısından böyle bir resme konu edildiği için özür dilendi. Özür aslında skandaldan daha büyük bir skandaldı.

Erdoğan'ın her New York ziyaretinde Türkiye'deki hükümet Amerika'daki farklı Yahudi örgütlerine ulaşır ve ortak bir toplantıda resim verdirmek ister. Bu resim verdirmek artık bir klasik haline geldi. Erdoğan dış politikayı 'resim verdirmek' üzerinden okuyor. Buna ben 'ümmi dış politika' diyorum; yani yazılı ya da içeriğe yönelik bir boyutu olmayan resimlerle Türkiye'ye ya da dünyaya mesaj vermeye çalışan bir ümmi dış politika...
28 Eylül 2021 10:07
DİĞER HABERLER