Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun, son yıllarda Türkiye'de yargı ve hukuk devletinin yara aldığını söyledi. Özbudun, "Yargı alanındaki gerilemeyi, bozulmayı esas tetikleyen olay da 17-25 Aralık soruşturması olmuştur. Bunu örtbas etmek amacıyla çıkarılan bir dizi kanun, netice itibariyle yargı bağımsızlığını sıfıra indirmiştir." dedi.
Özgürlük Araştırmaları Derneği (ÖAD) tarafından düzenlenen 'Hukuk Devleti Konferası'nın gala yemeği Taksim'de Elit World Hotel'de gerçekleşti. Yemeğe anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergün Özbudun, İstanbul Barosu eski Başkanı Yücel Sayman, hukuk profesörü Serap Yazıcı, gazeteci yazar Mustafa Akyol, Levent Gültekin ve Şahin Alpay katıldı.
"Son yıllarda demokrasimizin en büyük yara aldığı alan yargı, yargı bağımsızlığı ve hukuk devletidir." diyen Özbudun, "Başta da söylediğim gibi birkaç yıl içerisinde geriye doğru gidişi ben 2011 milletvekili seçimleri olarak görüyorum. Ben bunun siyasi nedenlerine girecek değilim. Fakat iktidar partisinin bu seçimlerde aldığı yüzde 50 oyun kendine güven ve iktidar sarhoşluğu duygusu daha önceki yıllarda, kısmen 2010 kısmen de değişen siyasal konjonktür ve vesayet müesseselerinin zayıflatılması, askeri ve yargısal bütün bunları 2011'den sonra dilediğini yapabilme konusunda sınırsız bir hareket serbestisine olan inancı vardır." ifadelerini kullandı.
YARGIDAKİ BOZULMAYI 17-25 ARALIK SORUŞTURMASI TETİKLEDİ
Yargı alanındaki gerilemeyi, bozulmayı esas tetikleyen olayda 17-25 Aralık soruşturması olduğunu belirten Ergun Özbudun, "Bunu örtbas etmek amacıyla çıkarılan bir dizi kanun, netice itibariyle yargı bağımsızlığını sıfıra indirmiştir. İlk hamle olarak da adli kolluk kanunlarının değiştirilmesidir. Sonra malum HSYK kanunu ve yaraların en büyüğünü açtığına kani olduğum sulh ceza hakimliklerini kuran kanun. 'Makul Şüphe' kanunu getiren kanun ve düzenleme. Toplum Güvenliği Kanunu, bu da yargıya ait yetkileri idari makamlara devretmiştir. Nihayet iki yüksek mahkemenin yapılarını iktidar lehine değiştirme amacını güden kanun ve düzenleme tamamen bu mahkemeleri kendi yandaşlarıyla doldurma amacını güder. Öyle görünüyor ki bunu da başarmıştır. Bunlarla birlikte yargı organının zaptı ya da bağımlı bir yargı organı yaratılması teşebbüsünün büyük bir ölçüde başarıya ulaştığı söylenebilir. HSYK seçimlerinde bu görülmüştür. Hükümetin lojistik destek verdiği grup seçim sürecinde amacını yasama ve yürütme ile uyumlu çalışma olarak açıkça itiraf etmiştir. Benim bildiğim yargının görevli yasama ve yürütme ile uyumlu çalışmak değil onları denetlemektir. Böylece kısmi bir Anayasa Mahkemesi dışında yargıyı zapt etme süreci tamamlanmış gibi görülüyor." diye konuştu.
'AYM'NİN SULH CEZA HAKİMLİKLERİ KARARINA HAYRET EDİYORUM VE ÜZÜNTÜ DUYUYUORUM'
Anayasa Mahkemesi'nin olumlu kararlarının olmasına rağmen bu konuda hayal kırıklığına uğradığını anlatan Özbudun, "Maalesef hayal kırıklığına yol açan kararlarından bir tanesi; sulh ceza hakimliklerini gerçekleştiren kanunlarını Anayasa'ya aykırı bulmadığına hayret ediyorum ve üzüntü duyuyorum. Ama her şeye rağmen özellikle bireysel başvurularda henüz fethedilmiş bir müessese değil. Bir alandaki bir kısmi bozulma diğerlerini de etkiliyor. Temel ve siyasal haklarda bundan etkileniyor. Çünkü hakimlerin bağımsızlığı ortadan kaldırıldığı zaman ifade hürriyeti zarar görüyor, basın hürriyeti zarar görüyor. Her gün şahit olduğumuz talihsiz olaylarla karşılaşıyoruz. Özellikle bu yeni oluşturulan sulh ceza hakimliklerinin kararlarıyla." şeklinde konuştu.
1 Kasım seçimlerine de değinen Ergun Özbudun, şunları dile getirdi: "Umut edilir ki Türk halkı hesap sormasını bilecektir. Zaten 7 Haziran seçimlerinde de bu hesabı sormuştur. Ve bu gerilemenin sorumlusunu iktidar partisi olarak görerek azınlıkta bırakmıştır. Ama ne kadar yazıktır ki yüzde 60'lık çoğunluk olan 3 parti, iktidarın otoriter gidişine karşı bir araya gelememişlerdir. Bu fırsat heba olmuştur. 1 Kasım'da umarım mesaj açıkça 'hayır' olur. Bu sefer fırsat heba edilmez." CİHAN