ski Gazi Cemevi Vakfı Başkanı Hıdır Elmas, İstanbul’da 3 gün arka arkaya dernek ve kahvehanelerin taranmasının kendilerine çok tanıdık geldiğini söyledi.
Hıdır Elmas, 12 Mart 1995 tarihinde 17 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarının yakın tanıklarından biri. “O zaman Gazi Mahallesi’ni seçtiler.” diyen Elmas, “Kimler tarafından yapıldığı halen aydınlanmadı. O olayları hiçbir zaman yaşamak istemiyoruz artık. Bir akşam maç günüydü. Herkes kahvelere dolmuştu. Kahvelerde maç seyrederken İsmet Paşa Caddesi’nde 4 kahvehane bir pastahane taradılar. Birkaç yaralı bir de ölümüz vardı. Caddeler dolup taşmaya başladı. İnsanlar karakola doğru hareket etti. Ve kıvılcım başladı. Yavaş yavaş sakinleşmeye başlarken gece saat 04.00 sıralarında Doğu kıraathanesine ateş açıldı. Orada insanlar öldü. Ertesi gün olaylar büyüdü. Cenazeleri kaldırmak için uğraştık. İnsanlar yağmur gibi, sel gibi gelmeye başladı. Kıvılcım Ümraniye’ye sıçradı. Gazi olaylarında 17 ölü 400’den fazla yaralı oldu. O dönem öyle eziyetler çektik ki o günleri hiç hatırlamak istemiyorum.” ifadelerini kullandı.
İstanbul’da 3 gün arka arkaya dernek ve kahvehanelerin otomatik silahlarla taranmasını değerlendiren Elmas, “Hakikaten olaylar oraya doğru yöneliyor herhalde. Allah o günleri göstermesin. Kolluk kuvvetleri, emniyet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, tüm üst düzeydeki yöneticilerimiz, siyasi partilerimiz o günleri bize hatırlatmamak için uzlaşı içerisinde duruşlarını netleştirmeli. Her gün kahvehaneler taranıyor. İnsanlar artık kahvelerde oturmaz durumda. O günleri hatırlatmamak için herkese görev düşüyor.” şeklinde konuştu.
‘AYNI MEVLA’NIN KULUYUZ, ARTIK KAN AKMASIN!
Emniyet yetkililerine, yöneticilere ve siyasilere seslenen Elmas, şöyle devam etti: “Buna bir çare bulunmalı. Artık yeter demeli. Kan akmasın. Barışın, hoşgörünün, demokrasinin, laikliğin olduğu yerde niye her gün insanlar hayatını kaybetsin? Dini, dili, ırkı, mezhebi, cinsiyeti, inancı, felsefesi ne olursa olsun biz hepimiz bir Mevla’nın kuluyuz. Allah’ın bize verdiği canı insanların almasına fırsat vermemeliyiz. Şiddet değil barışı getirmeliyiz. Öteleşmeyi değil hoşgörü ve kucaklaşmayı değerlendirmeliyiz. Bizim amacımız bu olmalı. Siyasi görüşünüz, düşünceniz ne olursa olsun insansınız. Allah’ın verdiği canı insanların alması doğru mu? Doğru olmamalı. Bu düşünce doğrultusunda en üst düzeyden en alt tabakadaki insanımız a kadar herkes kendine çeki düzen vermeli.”
Şiddetle bir yere varılamayacağına dikkat çeken Elmas, “Şiddetle gittiğiniz zaman insanları mağdur edersiniz. Hoşgörüyü yok ederseniz, insanları öteleştirirsiniz. Kamplaştırırsınız. Ben değil de biz demeliyiz. Ben’le hiç kimse bir yere gidemez. Her şeyi ben biliyorum, her şeyi ben yaparım dememeliyiz.” diye konuştu.
‘KUTUPLAŞMAYI YOK ETMELİYİZ’
Kutuplaştırmanın siyasilere taraf kazandırdığını söyleyen Elmas, “Kendi çıkar ve düşünceleri doğrultusunda kendilerine eş dost kazanıyorlar. Biz onu istemiyoruz. Evrensel beyannameye göre herkesi dost edinmeliyiz. Kutuplaştırmayı yok edip birlik beraberliği, benliği değil de bizi getirmeliyiz Türkiye’ye.” dedi.
O dönemlerde gerek devlet gerekse farklı kesimlerden baskı gördüğünü anlatan Elmas, şöyle konuştu: “Ya devlet yanlısı diyorlardı ya da işbirlikçi nitelendirmesi yapıyorlardı. Bu gibi şeyleri yok edebilmek için hiç taraf olmamak lazım. Ve de herkesin düşüncesine saygı duymak lazım. Biz terörist de doğmadık, PKK’lı da doğmadık. Herkes insandır. Her şeyin öncesinde insan olmak lazım. İnsan değerlerine saygı duymak lazım. Bireyselliği çoğunluğa çevirmek lazım. Her şeyi ben biliyorum dememek lazım.”
Elmas, “Allah biz diyenlerin yardımcısı olsun. Öteleştiren, yok etmek isteyen, bölen, bölüştürenlere Allah fırsat vermesin.” temennisinde bulundu.
GAZİ OLAYLARI
12 Mart 1995 günü akşam saatlerinde Alevi vatandaşların çoğunlukta yaşadığı Gazi Mahallesi'ndeki 4 kahvehane ve bir pastane, aynı anda kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir vatandaş hayatını kaybederken, 5'İ ağır 25 kişi yaralandı.
13 Mart günü olayı protesto etmek için İstanbul'un dört bir yanından gelen yaklaşık 15 bin kişi, polis karakoluna tekrar yürüyüşe geçti, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polis tekrar gruba ateş edince çatışma başladı. Çatışmalar sonunda 15 kişi hayatını kaybederken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı. 15 Mart'ta olaylar Ümraniye'ye sıçradı. Ümraniye'de 4 kişi yaşamını yitirdi. Mustafa Kemal Mahallesi'nde çıkan olaylarda 5 kişinin ölmesi ve 20'den fazla kişinin yaralanması üzerine bu bölgede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
YARGILAMA
Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon'a gönderildi. 11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde otuz bir duruşma yapılarak 3 Mart 2000'de karara bağlandı.
Yargılanan yirmi polis memurundan Adem Albayrak 4 kişiyi öldürmekten 6 yıl 8 ay, Mehmet Gündoğan 2 kişiyi öldürmekten 3 yıl 9 ay hapse mahkum edildi, cezalar ertelendi. 18 sanık polis ise beraat etti. Yargıtay’ın bozma kararının ardından yapılan yeniden yargılamada da Albayrak ve Gündoğan'a toplam 7 yıl hapis cezası verildi.
CİHAN