Türkiye’nin resmen Erdoğan diktatörlüğüne geçtiği gün olan 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra, 26 tane Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarıldı. Erdoğan, başta MİT olmak üzere, devletin ve maalesef halkın içinden devşirilmiş muhbirler tarafından hazırlanan fişleme dosyaları sayesinde, 134 bin kamu personeli memuriyetten ihraç edildi. Olağanüstü Hal (OHAL) 2018 yılı Temmuz ayında kalktı ama ihraçlar durmadı. OHAL sonrasını düzenleyen yasaya eklenen bir madde ile AKP hükümetine OHAL yetkileri verildi.

Erdoğan rejimi bu sayede sorgusuz, sualsiz ihraçlara devam ediyor. OHAL’in kalkmasından bu yana yaklaşık 17 bin kamu personeli daha memuriyetten ihraç edildi. İhraç edilmekle de kalmadı, özel sektörde dahi iş bulmalarına izin verilmedi. Hatta devletin ve belediyelerin sosyal yardımları ve özel tarifeli banka kredileri imkanlarından dahi mahrum ve kapsam dışı bırakıldılar. KHK’lılar 21’nci yüzyılda, tüm dünyanın gözleri önünde sivil ölüme terk edildi.

Maalesef yaşadığı ağır travma nedeniyle 110 KHK’lı intihar ederek hayatına son verdi. Son olarak KHK ile öğretmenlikten ihraç edildikten sonra Hukuk okuyup avukat olan Emine Uzal Ahmadi, Ramazan Bayramı’nın birinci günü, ardında 4 aylık bebeğini bırakıp intihar etti. Kederinden yakalandığı dermansız hastalıklar nedeniyle hayatını kaybedenler ve yaşadıkları dram o yürek paralayıcı ki, birkaç satırla anlatılabilecek gibi değil. Zulümler de acılar da durmuyor, devam ediyor.

Yaşanan acılar, dramlar ve insanlık suçları AKP’lilerin umurunda değil. Bülent Arınç’ın kimi zaman dillendirdiği stratejik birkaç kelamı dışında söz eden, zulme “Dur” diyen yok. Muhalefet partileri ise kimi zaman kurumsal kimi zaman da bireysel düzeyde, KHK’lıların yaşadıkları mağduriyetleri dile getirip kamuoyuna duyuruyorlar.

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Tek başına bir millet” gibi, KHK’lılar için sesini duyuramayan vicdanlara tercüman oluyor, yiğitçe mücadele veriyor. CHP’den ise milletvekilleri Cihangir İslam ve Gülizar Biçer Karaca’nın gayretleri takdire şayan. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise “yargıda aklanan” KHK’lıları görevlerine iade edecekleri sözünü veriyor. DEVA Partisi Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da hem hazırladığı raporlar ve hem de sosyal medya mecralarındaki paylaşımları ile KHK’lılara yapılan haksızlıkları duyurmaya çalışıyor.

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı’nın samimi gayretleri de takdiri fazlasıyla hak ediyor. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun zaman zaman sosyal medyadan yaptığı paylaşımlarının altını çizmek lazım. Ancak Meral Akşener ve genel başkanı olduğu İYİ Parti’den bir ses çıkmıyor. Akşener, çarşı pazar gezilerinde karşısına çıkıp derdini anlatan bir KHK’lı gördüğünde sessizce dinliyor, sonra aynı tepkisizlik içinde arkasını dönüp gidiyor.

Muhalefetin KHK meselesine yaklaşımı böyle. Fakat ortada çok garip bir çelişki var ve bu tutarsızlık hala devam ediyor. CHP bir yandan iktidara geldiklerinde KHK ile ihraç edilen kamu görevlilerinin mağduriyetlerini gidereceklerini sözünü veriyor, diğer yandan da Erdoğan’ın yargısız ihraçlarına destek oluyor. Nasıl mı? Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) Gülen Hareketi ile “iltisaklı” oldukları gerekçesiyle hakim ve savcılara yönelik ihraçlarına tam destek veriyor CHP.

HSK’nın 13 üyesi bulunuyor. Bunlardan 7’si, partilerin aday gösterdiği isimler arasından TBMM tarafından seçiliyor. HSK’da boşalan üyelikler için TBMM’de 2021 yılı Mayıs ayında yapılan oylamada, AKP ile MHP’nin oluştuşturduğu Cumhur İttifakı yeterli sayıya ulaşamadı. CHP ile İYİ Parti’nin oluşturduğu Millet İttifakı ile pazarlık yapıldı ve 4 üyenin Cumhur İttifakı’na, 3 üyenin ise Millet İttifakı’na verilmesi kararlaştırıldı.

HDP, Meclis’teki HSK üye seçimlerini boykot etti. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Seçimlere katılmıyoruz bunun önemli bir vicdani sorumluluk olduğunu düşünüyoruz. Pazarlığın tarafı olmadık, artık HSK kararlarının altında Millet İttifakı'nın da imzası olacaktır” dedi.

İYİ Parti’nin aday gösterdiği Sinan Esen ve Cumhur Şahin ile CHP’nin aday gösterdiği Ömer Topaç, AKP ve MHP’lilerin de oylarıyla HSK üyesi olarak seçildi. Elbette AKP ve MHP’li adaylar da CHP ve İYİ Parti’nin oylarıyla HSK üyesi oldu. CHP’nin adayı Ömer Topaç, HSK Birinci Daire üyeliğine getirildi. HSK, 3 üyesi CHP’li ve İYİ Parti’li, geri kalan 10 üyesi de AKP ve MHP’li olacak şekilde dizayn edilmiş oldu.

Tabii burada antrparantez ifade etmek lazım, HSK’nın ana omurgasını, Yargıda Birlik Platformu (YBP) üyeleri oluşturuyor. YBP de Hakyolcular başta olmak üzere AKP’li, milliyetçi ve ulusalcı yargı mensuplarının birlikte kurup beraber yürüdükleri bir yapı. Yani ulusalcıların ve milliyetçilerin YBP’deki büyük gücünü hatırlatmadan geçmek olmaz. 

Peki, AKP, MHP, CHP ve İYİ Parti’nin koalisyonu ile şekillenen HSK ne yapıyor?

Türkiye’de adaletin ve yargı sisteminin altını oyuyor, kalan son kırıntılarını da yok ediyor. Aynı zamanda hakim ve savcıları ihraç etmeye de devam ediyor. HSK, son olarak birkaç gün önce 15 hakim ve savcıyı daha meslekten ihraç etti. Sebep? Gülen Hareketi ile iltisaklı olmak! İhraç edilen hakim ve savcılar en küçük bir suça ve yasadışılığa imza atmış mı? Hayır. Yasalara aykırı bir işlem yapmışlar mı? Hayır. Gülen Hareketi’nden birileriyle görüşmüş olabilecekleri değerlendirilmiş.

Maalesef kararlar da HSK Genel Kurulu’nda oybirliği ile alınmış. Hemen her konuda görünüşte farklı düşünen Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın HSK’ya seçtirdiği üyeler, söz konusu “Gülen Hareketi ile iltisak” olduğunda, birden tam bir mutabakat haline bürünüveriyorlar.

Sormak lazım Kılıçdaroğlu’na ve CHP’lilere;

KHK ihraçları ile HSK ihraçları arasında ne fark var?

Aynı tip fişleme dosyalarıyla biri bürokrasiden, diğeri ise Yargı’dan ihraç ediliyor.

Yargısız infaza tabi tutuluyorlar.

CHP’nin KHK’lılar konusundaki samimiyetini tahlil etmek değil niyetim.

Ancak lütfen bu tutarsızlığa son versinler. 

Mazlum insanların canlarının yakılmasına ve sivil ölüme mahkum edilmelerine destek olmasınlar.