Evlerimiz Cennet Bahçesi Olsun

"Efendimiz'in(sas) “Farz namazlar dışında, kişinin kıldığı namazların en faziletlisi, evinde kıldığı namazdır” (Müslim, Müsâfirîn 213)hadisi, evlerimizi ibadetten mahrum etmemek gerektiğini gösterir. Nitekim Peygamberimiz, evi mescide bitişik olduğu halde nâfile namazları evinde kılmışlardır. "
Sevgili dostlar, Ramazan-ı şerifi uğurladık, inşallah bizlerden hoşnut ayrılmıştır.. Ömrümüz vefa ederse seneye inşallah yine o aziz misafir ile o nur hüzmelerinin içimize aktığı ultra güzellikteki günleri tekrar yaşayacağız inşallah..

Sevgili dostlar, Ramazan sonrası bir boşluğa düşmemek için evlerimizi birer mescide dönüştürmeli, içinde mutad programlar planlamalı, gelecek Ramazan’a kadar kazanımlarımızı muhafaza etmeye gayret etmeliyiz..

Bu günkü yazımda bu konuya temas etmeye çalışacağım inşallah.. 

Önce Nur suresindeki nur ayeti ve peşinden gelen ayetlere bir bakalım:
 “Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nûrunun misali, tıpkı içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. Lamba bir sırça (cam) içinde, o sırça da sanki parlayan incimsi bir yıldız! 
Bu lamba, ne yalnız doğuya, ne de yalnız batıya mensup olmayan kutlu, pek bereketli bir zeytin ağacından tutuşturulur. Bu öyle bereketli bir ağaç ki, nerdeyse ateş değmeden de yağ ışık verir. Işığı pırıl pırıldır. Allah dilediği kimseyi nûruna iletir, gerçeği anlamaları için insanlara böyle temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.” (Nur suresi, 35)
36-37 – O nura, Allah’ın, yükseltilmesine ve içlerinde kutlu isminin zikredilmesine izin verdiği evlerde kavuşulur. Oralarda, sabah akşam O’nun şanını yücelterek tenzih eden öyle yiğitler vardır ki, ne ticaretler, ne alım ve satımlar onları Allah’ı zikretmekten, namazı hakkıyla ifa etmekten, zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin dehşetten halden hale döneceği, alt üst olacağı bir günden endişe ederler. 

Âyetteki “evler” mescitler olarak tefsir edilmekle beraber İslâm’da ruhban sınıfı olmadığından ve ibadet mâbetlerle sınırlandırılmadığından aynı zamanda “müminlerin evleri” diye de tefsir edilir. Hatta bazı müfessirler bu ikinci izahın ağır bastığı kanaatini taşırlar.

Evlerimiz mescitleşmeli, mektepleşmeli ve  “Allah evlerinden bir eve” dönüşmeli.. 

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir grup insan Allah evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekîne iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanlar yanında anar.” (Müslim, Zikr 38) 

Evlerimizde, Allah’tan bize bir mektup gibi gelen Kur’an’ı sistemli bir şekilde anlayarak okumak için bir program uygularsak,  o zaman evlerimize rahmet yağmurları sürekli ve bol bol yağacak, evlerimiz meleklerin ziyaretgahı olacak ve içinde buğu buğu sevgi, güven ve huzur atmosferi taze bir hahar gibi yaşanacaktır.. 

Evlerimizi, içinde namaz kılarak cennet bahçesine çevirelim..

Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Biriniz farz namazını mescidde kıldığı zaman, o namazından bir pay da evine bıraksın. Zira Allah Teâlâ bu namaz vesilesiyle evinde hayır yaratır.” (Müslim, Müsâfirîn 210) Efendimiz, Allah’ın adı anılmayan, namaz kılınmayan evleri, içinde hiç bir hayat emaresi görülmeyen mezarlara benzetmiş, sahâbeye evlerinde Kur’an okumalarını ve farzlar dışındaki sünnet namazları, nâfileleri evlerinde kılmayı tavsiye buyurmuştur. 

Efendimiz'in (sas) “Farz namazlar dışında, kişinin kıldığı namazların en faziletlisi, evinde kıldığı namazdır” (Müslim, Müsâfirîn 213)hadisi, evlerimizi ibadetten mahrum etmemek gerektiğini gösterir. Nitekim Peygamberimiz, evi mescide bitişik olduğu halde nâfile namazları evinde kılmışlardır. 

Yine İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Namazınızdan bir kısmını evlerinizde kılınız da oraları kabirlere çevirmeyiniz.” (Buhârî, Salât 52, Teheccüd 37; Müslim, Müsâfirîn 208, 209)

Kâdî İyâz hadisteki “Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız” ibaresini farz namaz diye yorumlamıştır. Ona göre insan bazı farzları evinde kılmalı, evin sakinlerinden  câmiye gidemeyen kadınlara ve çocuklara imam olmalı, böylece onlara hem namazın bilmedikleri yanlarını öğretmeli hem de cemaatle namaz kılmanın sevabından faydalanmalarını sağlamalıdır ( Fethü’l-bârî, I, 630, Salât 52)

“Kabir ya cennet bahçesi veya cehennem çukurudur.” 

Girerken selamla girilen, sofrasında besmele çekilen, içinde namazlar tesbihatla eda edilen, Kur’an manasını anlamak için tefsiriyle birlikte okunan, sakinleriyle, medeni insana yakışan bir şekilde güzelce geçinilen,  dillerin gıybetten, yalandan, iftiradan, kalblerin suizandan korunduğu, dolayısıyla sakinlerinin takva ehli kimseler haline gelip meleklerle hem dem olduğu evler, cennet bahçelerinden bir bahçe haline gelecektir..Bu nacizane tavsiyelerin bana ait şeyler olmadığını biraz hadis bilgisi olanlar hemen fark edecektir..

Bu yazıyı okurken aramızda yılların eğitimcileri olan çok değerli öğretmenlerimiz, evlerimizi olabildiği kadar sistemli bir eğitim yuvasına dönüştürebilir miyiz diye düşünmeye başlamışlardır bile. Aslında içinde eğitim verilen müesseler de evimize benzeyen mekanlar gibi değil midir? Bu günlere benzeyen ve Kur’an okumanın yasak edildiği o ceberrut yıllarda, o günün eğitimcileri samanlık gibi yerleri okula çevirmemiş miydiler? Günümüzde mekanın önemi her geçen zaman daha da azalıyor diye düşünüyorum. Eğer bir cep telefonunuz varsa, bir de insanlara verecek dersiniz olursa artık bütün dünya sizin için bir eğitim alanı haline gelebilir..

“Cehennem çukuru evleri” tarife ihtiyaç yoktur zannediyorum, zira içinde yaşadığımız çağda ve toplumlarda pek çok örnekleriyle canlı bir şekilde yaşanıyor.. Hem bendeniz, olumsuz şeyleri resmederek safi zihinleri bulandırmaktansa pozitifin canlı bir şekilde resmedilmesinin daha faydalı olacağına inananlardanım..

Dostlar muhabbetimizi Efendimizin abdest alırken okuduğu ve okunmasını tavsiye buyurduğu bir duasıyla noktalayalım:
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla. Allahım, günahımı bağışla, evimi, mekânımı genişlet ve rızkıma bereket ihsan eyle. 
Kelime-i şehâdet getirir. Kelime-i şehâdetin manası şöyledir:
“Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed (sav)’in Onun kulu ve resûlü olduğuna şehâdet ederim”.
Cenabı Allah evlerimizi cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin, cehennem çukurlarına yuvarlanmaktan hepimizi muhafaza buyursun..Amin..
28 Mayıs 2020 12:06
DİĞER HABERLER