Eskiden “Giden gitsin kalan sağlar bizimdir” sözünü hatırlatan türden istifalar olur, siyasiler partilerini terk ederdi; şimdi bir parti seçilmesini sağladığı partili başkanlarla yollarını ayırıyor. İlk kez böyle bir olay yaşanıyor. Yöntem, Fransız İhtilali (1789) sonrası Konvansiyon’da birbiri ardına kellelerin düşmesini andırıyor.
Gazeteci uyyazar Fehmi Kkuru AKP'de yaşanan başka istifaları krizini yazdı:
‘Kadir Abi’ gitti, “Sıra Gökçek’te” deniyor… Tasfiyeler, tasfiyeler…
Erdoğan.. Topbaş.. Gökçek.. Levhada "İnsanların hayırlısı insanlara hayrı dokunandır" hadisi yazılı..
Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığına götüren yolun ilk taşı neydi?
Hiç kuşkusuz, İstanbul’a belediye başkanı seçilmesiydi (1994).
Dikkatleri üzerine çekti belediye başkanlığında Erdoğan, orada yaptıklarını Türkiye’ye taşıma hamlesinde de başarılı oldu. Bugün AK Parti 15 yıldır iktidar, Tayyip Erdoğan da ülkenin cumhurbaşkanı ise, başarılı İstanbul belediye başkanlığı bunda en büyük payın sahibidir.
Onun ülke siyasetinde iddialı bir gelişe hazırlandığı istihbar edilince, vesayetçi sistem, yargı yoluyla önünü kesmeye çalışmıştı; görevden alındı, siyasi yasaklı hale getirildi.
İstanbul’da beraber çalıştığı kadrosunun önemli isimlerini Ankara’ya da yanında götürdü başbakan olunca Erdoğan; onların bir bölümü bugün hükümette önemli koltuklarda oturuyorlar.
Metal yorulur da siyasi yorulmaz mı?
AK Parti genel başkanı sıfatını yeniden kazanınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk işi, ‘metal yorgunluğu’ teşhisi eşliğinde, 2019’da yapılacak seçimlerden yeniden galip çıkmayı getireceğini umduğu tedbirleri almak oldu.
Tedbirlerin başında, kamuoyu karşısındaki yüzleri değiştirmek geliyor.
Nisan ayında yapılan anayasa değişikliği referandumunda Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerin çoğundan (17) ‘Hayır’ oyunun ileride çıkması yüzünden olacak bu. Taşlar yerinden oynayacak.
Partinin yükünü taşıyan il ve ilçe yöneticilerinde görev değişiklikleri yapıldı, yapılıyor, yapılacak.
Zor değil partide taşları yerinden oynatmak; esas zorluk, seçimle gelinmiş makamlarda bulunan ‘yorgunları’ dinlenmeye göndermekte yaşanıyor…
İstanbul belediye başkanı Kadir Topbaş hoşuna gitmediğini belli ettiği bir operasyon sonucu görevini bıraktı.
Ankara belediye başkanı Melih Gökçek üzerinde de ‘istifa’ baskısı olduğu belli; onunla ilgili bir soruya, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu an öyle bir şey yok, ama bu olmayacağı anlamına gelmez” cevabını verdi.
Belli ki, üç vadeye kalmadan o da yolcu.
Eskiden “Giden gitsin kalan sağlar bizimdir” sözünü hatırlatan türden istifalar olur, siyasiler partilerini terk ederdi; şimdi bir parti seçilmesini sağladığı partili başkanlarla yollarını ayırıyor.
İlk kez böyle bir olay yaşanıyor.
Yöntem, Fransız İhtilali (1789) sonrası Konvansiyon’da birbiri ardına kellelerin düşmesini andırıyor.
Topbaş ve Gökçek
Şimdilerde arkasından olumsuz yazılar kaleme alınıyor, ancak Kadir Topbaş İstanbul gibi dünyanın en büyük metropollerinden birinde sorun çözme derdinde bir başkanlık sergileyebilmişti.
Beyoğlu belediye başkanlığı sırasında edindiği deneyimi ülkenin göz bebeği İstanbul’da devam ettirdi.
Doktoralı mimar olması bir üstünlüktü. Birleşmiş Milletler tarafından ödüllendirildi, Dünya Belediyeler Birliği başkanlığı görevinin de sahibi oldu.
Melih Gökçek’in 2014’te beşinci kez seçildiği Ankara belediye başkanlığına ilk geliş tarihi 1994; Tayyip Erdoğan’la aynı zamanda Refah Partisi’nden seçilmişti. Daha önce Ankara/Keçiören’de de belediye başkanlığı var. Bir dönem de TBMM’de Ankara’yı temsil etmişti.
Ülkemizin en kıdemli ve en deneyimli siyaset adamı odur.
Topbaş da, muhtemelen Gökçek de dinlenmeye çekiliyor artık.
Olabilir, dinlenmeye ihtiyaç duyabilir ve kendiliklerinden görevden çekilebilirler(di).
Ancak seçimle gelmiş yerel yöneticilerin birbiri ardına istifa et/tiril/meleri sistemin mantığıyla ne derece uyumlu?
2019’un Mart ayında yapılacak yerel seçimi bekleyebilir, yeni adaylarla seçmen karşısına çıkabilirdi AK Parti.
Beş dönem (Gökçek) ve üç dönem (Topbaş) seçim kazanmış başkanların jübilesi daha farklı olabilirdi.
“Partinin başarısı için bu şarttı” deniliyor.
Acaba?
“Ümmetin lideri Erdoğan”
Melih Gökçek, üzerinde uygulanan baskıya direnme çabasında.
Yaptığı açıklamadan ilginç bir durumla karşı karşıya kalındığını öğreniyoruz.
Önce açıklamasını okuyalım:
“Şer odaklarının fitne çabalarına asla pirim vermeyeceğiz. Öyle bir hava meydana getiriyorlar ki, her söylediğinizi bir yerlere çekerek algı operasyonu yapıyorlar. Şunu söylemek isterim ki, Recep Tayyip Erdoğan’a destek olmak ümmetin her ferdinin görevidir. Çünkü Sayın Erdoğan sadece Türkiye’nin değil ümmetin lideridir. Fitne peşinde olanlar boşa uğraşıyorlar.”
Ne anlıyoruz?
Ben şunu anladım: Kendisine “İstifa et” diyen bir yetkili ağız yok; ancak AK Parti’nin değer verdiği bilinen yazarların sütunları aracılığıyla sonuç alınmaya çalışılıyor. “Demek ki istenmiyorum, o halde çekileyim” diye düşünmesi bekleniyor.
‘Şer odakları’ dediği AK Partili yazarlar oluyor bu durumda.
Ne kadar ilginç değil mi?
Aynı açıklamadaki Tayyip Erdoğan ile ilgili “Sadece Türkiye’nin değil ümmetin de lideridir” cümlesi herhalde dikkatinizi çekmiştir.
Önümüzdeki dönemde sıkça işiteceğimizi sandığım bir görüş bu.
İl, ilçe teşkilatları ve belediye başkanlıklarında taşların yerinden oynamasıyla başlayan süreç nereye kadar gidecek?
Bu tasfiyeler F... ile ilintili mi?
Soru çok.