Gazeteci Fehmi Koru, kendisine ait kişisel blogunda referandum sürecini yazdı.
Erdoğan'ın yol yakınken vazgeçip paketi referanduma götürmemesini isteyen Koru, 'Cumhurbaşkanı keşke süreci durdursa' diyen AKP'lilerin sözlerini kulaklarıyla duyduğunu söyledi.
Fehmikoru.com'da yer alan yazı şöyle:
***
Her geçen gün azalacağına tereddütler artıyor.. Referandum yapılmasa olmaz mı?
Etrafımda, birkaç gündür, siyasete ilişkin en çok sorulan “Kararı Cumhurbaşkanı onayladı mı?” sorusu oluyor.
Kısa süre öncesine kadar “Kararı Meclis Başkanlığı Cumhurbaşkanı’na sundu mu?” biçiminde soruluyordu aynı soru.
Çoğumuz referandumun yapılıp yapılmayacağını merak ediyoruz.
Sanıyorum Türkiye’nin genelinde de pek çok kişi aynı merakı paylaşıyor.
İstenirse durdurulabilir süreç
Halen geçerli anayasamızın 104. maddesinde konuya ilişkin şu cümle yer alıyor: “Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak…”
Buradan çıkan sonuç şu: Cumhurbaşkanı gerekli görmezse referandum sürecini durdurabilir.
Referanduma sunulacak değişiklik paketi üzerine yapılan ilk oturumda partisi adına konuşan CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal, daha sonra, Meclis’in acele etmeyişine bakıp “Keşke Cumhurbaşkanı’na gönderilmese” temennisinde bulunmuştu.
Şimdi de pek çok kişi “Cumhurbaşkanı keşke süreci durdursa” diyor.
Kulaklarımla işittim, böyle deniyor…
AK Parti’ye oy vermeye alışmış insanların bile tereddütlerini belli ettikleri bir ortamda referanduma gidilecek… Benim temasta bulunduğum insanlardan bir bölümü bu paketin gerekliliği konusunda ikna olmuş görünmüyorlar. Önümüzdeki zaman dilimi, ne yapılırsa yapılsın, onları ikna etmeye yetmeyebilir.
Hükümetten isimlerin, özellikle Başbakan Binali Yıldırım ile yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Kimlerin ‘hayır’ dediğine bakıp oyunuzu öyle kullanın” tavsiyesi de tam tersi bir etki bırakıyor olabilir…
İnsanlar PKK=HDP denklemini tam algılayamayabilir; daha da önemlisi, uzaktaki örgütlerin eğilimine bakmak yerine.. Yakınlarında bulunanlardan mütereddit olanların tereddütlerinden etkilenme ihtimalinin büyük oluşudur.
Referandumun AK Parti iktidarının 15. yılında yapıldığı unutuluyor; bıkkınlık da beklenmeyen bir rol oynayabilir sandığa yansıyacak oylarda…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bekleyen zorluklar
Konu anayasa değişikliği olduğu ve sistem üzerinde ciddi bir makyaj amaçlandığı halde, tartışma konusu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan etrafında dönmeye başladı.
Öyle değil mi?
Bu da yine AK Parti seçmeni açısından bir başka sorun.
“Neyi şimdiki anayasayla yapamıyor ki..” diye başlayan sorular herhalde siyasetin içinde yer alanların kulaklarına da geliyordur.
“Verdik diyelim.. sonrasında ne iyilikler olacak?” sorusunu da çok işittim.
İnsanlar bir şeyi daha biliyorlar: Referandumda ‘hayır’ oylarının önde çıkması ile Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı veya AK Parti’nin hükümetteki varlığı herhangi bir biçimde etkilenmeyecek…
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak kalmaya.. AK Parti de ülkeyi yönetmeye devam edecek…
Oy kullanacaklar açısından.. özellikle AK Parti seçmeni olan ve anayasa paketi konusunda tereddüt yaşayanlar açısından.. bu, oyunu gönül rahatlığı içerisinde farklı kullanmayı getirebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan kitleler ile meydanlarda kurduğu birebir ilişkinin sandığa hep olumlu yansıdığını gördüğü için olacak.. bu defa da çok sayıda yerde konuşarak tereddütleri gidereceğine inanıyor olabilir.
Medyada en çok kullanılan tez bu. Koro halinde, gazetelerde ve televizyonlarda en çok işlenen, oy arttırıcı olduğuna inanılan gerekçe bu.
Oysa, 7 Haziran (2015) seçimlerinde gördük; Erdoğan-meydan ilişkisi beklenen etkiyi yapmadı; buna karşılık Erdoğan’ın meydanlarda az göründüğü 1 Kasım (2015) seçiminde, AK Parti oyları yaklaşık 10 puan arttı.
Ayrıca şu da var: Seçimlerde iktidarda kalmanın yararlarını öne çıkartarak partiye oy istemek ile referandumda Cumhurbaşkanı olarak kullanacağı yetkilere Tayyip Erdoğan’ın oy istemesi aynı şey değil…
Özellikle, kendisinin daha da güçlenmesine yarayacak anayasa değişikliği için oy isteyecek olan Tayyip Erdoğan açısından…
Güvenilen dağlara kar yağarsa…
Muhalefet güçsüz, fazla bir medya desteği bulunmadığı için mesajlarını kitlelere iletmede zorlanıyor.. bunlar tamam.. ancak ‘sistemi değiştirecek’ anayasa değişikliği için muhalefetin fazla bir şey yapmasına da ihtiyaç yok.
Kamuoyu yoklamalarına da çok itimat etmemek lâzım; sadece bizde değil dünyanın başka ülkelerinde de, insanlar, anketçileri aldatmaya ve bundan keyif duymaya başladılar.
Geleneksel sorgulama yöntemleriyle alınan anket sonuçlarına güvenen hata eder.
İktidarın medya gücü de, bu kez, tersine çalışabilir.
Tek-sesliliğin böyle cilveleri vardır; hep ‘evet’ dediğini görüp okuduğu, bir kez bile farklı görüş belirtmediğini fark ettiği yorumcuların sözünü dinlemeyebilir kitleler…
Lâfı fazla uzatmaya gerek yok: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar partisi için en doğru tavır, bu referandumun yapılmamasıdır.
Yapıldı ve yukarıda serd ettiğim bütün mülâhazalara rağmen birkaç bin oyla ‘evet’ diyenler önde çıktı diyelim…
Referandum öncesi ortalığın karışması.. terör eylemlerinin artması.. bunu sağlayabilir…
O durumda ortaya çıkacak tablo ile ülkeyi yönetmek… yetkileri artırılmış Cumhurbaşkanı ve onun kuracağı kabine için daha mı kolay olacaktır dersiniz?
Unutmayalım: Turgut Özal’ın düşüşe geçmesi 1987 siyasi haklar referandumu yüzündendi.
Gelin dört başı mamur sıfırdan bir anayasa için kolları sıvayalım.
Vazgeçmek için iyi bir gerekçe olmaz mı ‘sıfırdan anayasa’ yapma vaadi?
Fehmi Koru
*fehmikoru.com'dan alınmıştır