Fethullah Gülen Hocaefendi Miraç Kandillerinde Hacet namazı ve Dua tavsiye ediyor.
Fethullah Gülen Hocaefendi Miraç Kandili münasebeti ile ilgili soruyu cevapladığı sohbeti 5 Haziran 2013'te Herkul.org sitesinde yayınlanmıştı.
“Hazreti Üstad, Miraç Gecesi’nin ikinci bir Kadir Gecesi hükmünde olabileceğini ve şirket-i mâneviye ile dua edenlerin kırk bin dille tesbih yapan melekler gibi sayılabileceğini ifade ediyor. Hatta Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz için bir teselli olan Mirac’ın mü’minler için de bir ferec vesilesi olabileceği imasında bulunuyor. Bu ifadeler, bir hüsn-ü zan ve teşvik ifadeleri midir; yoksa bir keşfe müstenid olabilir mi?”
sorusunu cevaplayan Hocaefendi , böyle bir hükmün dinin temel kaynakları değerlendirilmek suretiyle ortaya konulabileceği gibi bir keşif neticesi de olabileceğini; keşifler objektif olmasa bile dinin temel disiplinleriyle ters düşmüyorsa onların da kabul edilebileceğini, Hazreti Üstad’ın bütün bu hususları gözeten müdekkik bir insan olduğunu; onun sözlerinin, hem dini esaslardaki derin ilmi, hem Allah’ın rahmeti hakkındaki engin hüsn-ü zannı, hem insanları hayra teşvik etme niyeti ve hem de görmüş olabileceği bazı manevi işaretler açısından değerlendirilmesi gerektiğini anlattı.
İnsanlığın İftihar Tablosu’nun o eşsiz seyahatine, göklerde istikbal edilişine, Miraç hakikatine ve o gecenin hediyelerine de değinen Hocaefendi, bu kutlu zaman diliminin nasıl değerlendirilmesi lazım geldiği üzerinde durdu.
Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in bir yönüyle Miraç kapısını hüzün anahtarıyla açtığını ifade eden kıymetli Hocamız bu mübarek gecede mahzun bir gönülle ümmet-i Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) için dua dua yalvarmak icap ettiğini vurguladı.
Şahsî küçük ihtiyaçlarda bile hemen hâcet namazına yönelen mü’minlerin, İslam âleminin başındaki bunca musibet karşısında, ızdırapla inim inim inlemesi ve Miraç Kandili’ni kendisinden ziyade bütün inananların ve topyekün insanların ihtiyaçlarını Cenab-ı Hak’tan dileyerek değerlendirmesi gerektiğini belirtti.
Bildiğiniz üzere, vitir ve sabah namazlarında ayakta yapılan duaya genel olarak “kunut” adı verilmektedir. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in değişik zamanlarda ve namazlarda farklı farklı kunut duaları okuduğuna dair hadisler vardır. İmam Şafiî ve İmam Mâlik’e göre, kunut duası, sabah namazının farzında rükû ile secde arasında kıyam halinde okunur. Fakat, Ebu Hanîfe hazretleri, kunut duasının farz namazlarda geçici bir süre için okunduğu ve daha sonra nesholunduğu kanaatindedir. Hazret, vitirden başka namazlarda kunut okunmayacağına kâildir. Ancak bir fitne, belâ ve musîbet vuku bulduğu zamanlarda sabah namazının farzında da kunut okunabileceğini belirtmektedir. İşte, muhterem Hocamız, hâzır zamanı tam bir felaket asrı olarak kabul etmekte ve hâcet namazını ısrarla nazara verdiği gibi bazen sabahları da kunut okumaktadır.
Muhterem Hocamız içinde bulunduğumuz halle ilgili olması açısından, “kunut duası” ile alâkalı bir hatırasını şöyle anlattı:
“Bir gün merhum Osman Demirci Hoca’nın da aralarında bulunduğu bazı dostlarımızı misafir etmiştik. Fakir, o dönemde hiç aksatmadığım için sabah namazında yine kunut okumuştum. İçlerinden birisi, “Siz Hanefîsiniz, niçin öyle yaptınız ki?” diye sorunca, “Malumunuz, Hanefi mezhebince belâ ve musîbet zamanında kunut okunur.” cevabını verdim. Misafirimiz biraz durakladı, şaşkın şaşkın etrafına bakındı, hal ve hareketleriyle “Hangi felaket?!.” der gibi yaptı. O sırada rahmetlik Osman Hoca hüzünlü bir sadayla gürledi, “Din-i mübînin günümüzdeki gibi ayaklar altında payimal olmasından ve müslümanların mevcut zulümlere maruz kalmalarından daha büyük bir felaket mi olur? Vallahi, bugün ümmet-i Muhammed koca koca musibetlere maruzdur!..” dedi.
Evet, günümüzde yeryüzünün çoğu bölgelerinde İslam ve inananlar pek ciddi belalarla karşı karşıyadır; böyle bir dönemde gecenin koylarında kalkıp ihtiyaç lisanıyla tazarruda bulunmak her mü’minin boynunun borcudur. Hele de bu gece Miraç Kandili ise…