Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz kendisine gelen bazı rüyaları yorumladı
Efendimiz (S.A.S.) gördüğü rüya üzerine umre yapmak üzere Ashabını yanına alarak yola çıkmıştı. Bunu haber alan Mekke müşrikleri yollarını kesmiş ve Hudeybiye’de bir anlaşma yapılmıştı. Anlaşma gereği geri dönmüşler ve umreyi öbür seneye bırakmışlardı. Bunu fırsat bilen münafıklar alay edici, ümit kırıcı sözler söylemişlerdi. Bunun üzerine Fetih Suresinin son âyetleri nâzil oldu: “Allah, Resûlünün rüyasını elbette doğru çıkaracaktır. İnşallah siz, kiminiz başını tıraş ettirmiş, kiminiz saçlarını kısaltmış olarak, Mescid-i Haram’a korkmaksızın tam bir güvenlik içinde gireceksiniz. Ama, Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildiğinden ondan önce, yakın bir zafer nasip etti. Bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Buna şâhit olarak Allah yeter.” (Fetih Suresi, 48/27-28)
Evet, bir sene sonra, o umre yapıldı, yani kaza edildi. Onun için, “ümretü’l-kaza” ismi verildi. Daha sonra Mekke müşrikleri anlaşmaya uymadıkları için, bozulmuş oldu. Bu yanlış ve bozguncu hareketleriyle aslında Allah onları, kazdıkları çukura düşürdü. Hiç kan dökmeden emniyet içinde hiç korku duyulmadan da Mekke fethedilmiş oldu. Allah “Hayrulmâkirin” dir. Yani tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçiren en hayırlı tuzak kurandır. Bundan sonra da inşallah öyle olacaktır…
İşte sizlere bazı rüyalar:
Mağdur ve mazlumlardan gelen bir mektupta deniliyor ki: “Rüyamda, her taraf harap olmuş!.. Sanki, Ülkemizde savaş olmuş gibiydi… Elimde Fetih Suresi var… Bir atın üzerinde birisi var, arkasında da büyük bir ordu… Yanındakiler atlının Fatih Sultan Mehmet olduğunu söylüyorlar. Atı çok büyük… Kendisi de çok büyük ve heybetli ama toz dumandan yüzünü göremiyorum. Ben ona soruyorum “Daha ne zaman yardıma geleceksiniz? Kardeşlerimize yardım edin. “Dört” diyor. Daha sonra, bir şeyler söylüyor, ama anlaşılmıyor. Tekrar soruyorum “Ne zaman yardım edeceksiniz kardeşlerimize?” diye elimdeki Fetih Suresini gösteriyor ve bize “Okuyun! Daha çok okuyun!..” diyor. Sonra da parmaklarıyla “4” gösteriyor. Arkasında çok kalabalık ordu var… Korkarak uyandım! Saat iki idi… Kardeşlerimiz için çok üzülüyor, içim acıyordu. Rabbim yâr ve yardımcımız olsun. Hizmetimize kısa zamanda ferec ve mahreç versin…
“Üç hafta önce de iki rüya görmüştüm. Birbirinin devamı gibiydi:
“Edremit’teyim bir ses geliyor; ‘Artık özgürsünüz!..’ diyorlar. Kendi kendime ‘Nasıl olur… Daha mahkeme yapılmadı?..’ diyorum. Hafiften bir kar yağıyor. ‘Edremit’e kar mı yağar?’ diyorum içimden… Sokağa çıkıyorum. Sokaklar bomboş. Hava kararmış ama tam karanlık değil… İçimden ‘Acaba bunlar bir oyun mu oynuyorlar… Bizimkileri yakalamak için?’ diyorum. O esnada sokakta bizimkileri görüyorum; ‘Artık özgürüz!..’ diyorlar. Üstümde ince bir gömlek… ‘Hemen memlekete gideyim’ diyorum ama izin almak gerekir’ diye düşünüyorum. Bazılarına mesaj atıyorum. Bana; ‘Kurumları teslim edecekler… Sen kendi kurumlarını teslim almak istemez misin?’ diyorlar. Diyorum ki; ‘Ne diyorsunuz… Onları da mı teslim ediyorlar?’ Bana ‘Evet’ diyorlar. Ben ‘En çok kendi kurumlarımı teslim almak isterim. Zira iki kurumu ben teslim etmiştim. Hele birisini teslim ederken, o kıyımcıların öyle alaylı bakışları vardı ki; gözyaşlarımı görmesinler diye dudaklarımı ısırışımı hiç unutamam.. Kurumları teslim alırken bir mahkeme kararı geliyor. Genel af gibi bir şey… Kağıdın üstünde tarih var. İçimden diyorum ki, ‘Rüyalar doğru çıktı!’ O gördüğüm tarihi kimseye söylemedim. Sizlere de söyleyemeyeceğim…”
Evet bu süreç ile ilgili bir değerlendirmeyi nakledelim:
“İslam tarihinde, bütün ülke çapında insanların böylesine uyutulduğu hiçbir dönem olmamıştır. Bu kadar büyük tahribata rağmen, o ölçüde kaybeden olmadı. Allah, Kendi yolunda olanları yüzüstü bırakmaz ama gayretullaha ne zaman dokunur, bunlar ne zaman gider onu Allah (c.c.) bilir. Sabrı olanla, azmi olan, güzel güne uyanacak! Ter ü taze bir nesil zuhur edecek… Çok güzel bir zamana, koşar adım gidiyoruz inşallah… Sakın ütopya zannetmeyin; Arefe günleri, bu günler. Lâkin biraz daha aktif sabır ve dua… Çok yakında, şu günlere bakıp, Allah’ım Sen ne güzel etmişsin, diyeceğiz… Globalleşen Hizmet, kaderin eliyle farklı bir boyuta evriliyor…”
Evet aynen öyle… İnşaallah