Gazeteci arkadaşları Baransu'yu Metris'te ziyaret etti

Gazeteci arkadaşları Baransu'yu Metris'te ziyaret etti
Balyoz davası kapsamında tutuklanan muhalif gazeteci Mehmet Baransu'yu gazeteci arkadaşları tutuklu kaldığı Metris Cezaevinde yalnız bırakmıyor.
Türkiye'nin ilk özel Arapça televizyonu olan Hira TV'nin genel yayın yönetmeni samanyoluhaber.com yazarı Yusuf AcarSamanyolu Haber TV Yayın Editörü Bedrettin Uğur ve Yüksel Durgut ile beraber Mehmet Baransu'yu ziyaret etti. Baransu'nun oldukça moralli ve zinde olduğunu söyleyen ve tek kişilik hücresinde boş durmadığını belirten Acar, Baransu için "Kendisini Kur’an-ı Kerim’e vermiş durumda" dedi. Yusuf Acar ayrıca, gazeteci Baransu'nun  kendisine yapılan suçlamalarla ilgili en ince detaylarına kadar çalıştığının altını çizerek "Biz gelmeden önce avukatına vermek üzere sayfalarca açıklama yazmış. Çarpıcı kısımlarını bizimle de paylaştı." ifadelerini kullandı.

İŞTE YUSUF ACAR'IN O YAZISI

Metris’in içinde bir Baransu

Hiç mahpus damına düşmedim çok şükür. Lâkin bu aralar ayağımız hapishane yolundan eksik olmuyor.  Malum birileri hırsızlıklarının üstüne örtebilmek için “hain, ajan, terörist” diye diye hepimizi hapse tıkmayı kafasına takmış. İki ay kadar önce Hidayet Karaca’yı Silivri’de ziyaret etmiştim. Orada anladım. Demir parmaklıkların ardındaki insanları yalnız bırakmamalı. Tabii ki dualarımız var. Ancak onlara yanlarında olduğumuzu da göstermeliyiz.

Mehmet Baransu’yu ziyarete gitme fikrinin altında da bu düşünce yatıyor. 10 yıl kadar önce Cihan Haber Ajansı’nda birlikte çalışmıştık. Sonuç odaklı, azimli ve gözü karaydı. Sonrasında Taraf’ta yaptığı gündemi sarsan haberleriyle de gözünü budaktan sakınmayan bir gazeteci olduğunu herkese gösterdi. Günümüzde yerinde yeller esse de “vefa” kitap satırları arasında kalmamalıydı. Güzel şeyler yaşanmalı, yaşatılmalı…

Cihan’dan ortak arkadaşımız Yüksel Durgut ve eskiden televizyonda beraber program yaptığı Samanyolu Haber TV Yayın Editörü Bedrettin Uğur’la birlikte sabahtan yola koyulduk. Önce Bakırköy Adliyesi’nden “bir kereliğine mahsus” kaydıyla savcılık iznini aldık. Ardından Metris’e doğru yola koyulduk.

Baransu’yu oldukça moralli ve zinde gördüm. Tek kişilik hücresinde boş durmuyor.  Kendisini Kur’an-ı Kerim’e vermiş durumda. “Dışarıda çok kitap okurum ama burada Kur’an okumak istiyorum” diyor. Bir de dün ziyaretine gelen Ekrem Dumanlı’nın hediye ettiği “Alimler ve Zalimler” kitabına başlamış. 

Hapishane ısıtılıyor ama zindan soğuk. Isınmak için çift battaniye kullanıyor. Televizyonları seyrediyor. Cezaevi kantininden talep ettiği gazeteleri okuyor. Daha da önemlisi araştırmacı gazeteciliğine hücresinden devam ediyor. Nasıl mı? Kendisine yapılan suçlamalarla ilgili en ince detaylarına kadar çalışıyor, not alıyor. Biz gelmeden önce avukatına vermek üzere sayfalarca açıklama yazmış. Çarpıcı kısımlarını bizimle de paylaştı.

Suçlamayı Yapanlar Derslerini Çalışmamış!

Balyoz Darbe Planı Davası kapsamında Baransu’nun İstanbul Cumhuriyet  Başsavcılığı’na teslim ettiği delillerden birisi Yunanistan’a karşı Egemen Hareket Planı (EHP) hakkındaydı. Baransu bu planın bir kısmını çalmakla suçlanıyor. Bu nasıl ortaya çıkıyor peki? Genelkurmay kendisine mahkemeden gönderilen belgelerde yer alan planı kabul ediyor, ancak yüz seksen sayfalık kısmın eksik olduğunu belirtiyor. Savcılık da “eksikse o zaman Mehmet Baransu bunları teslim etmedi, kendi uhdesinde tuttu” diyor. Yani çaldığını iddia ediyor.

Baransu teker bunları çürütüyor. Söz konusu CD’yi hazırlayan sivil memurlardan, Balyoz sanıklarına ve bilirkişi raporlarına kadar herkes EHP’nın olduğu CD’lerin orijinal olduğunu, herhangi değişiklik yapılmadığını kabul ediyor. Evet, Balyoz sanıkları ve avukatları bazı CD ve DVD’lerin tartışmalı olduğunu iddia ediyor. Ama bunlar Egemen EHP’nın olduğu CD değil. Anlayacağınız suçlamayı her kim veya kimler yazmışsa baltayı taşa vurmuş. Zaten altı boş, saçma suçlamalarını en çürük yerden yürütmeye çalışmışlar. Onlar için daha da kötüsü sorular Baransu’nun en iyi bildiği ve çalıştığı yerden!

Kelepçe, Darbeci-Hırsız A.Ş. ortak yapımı

Baransu’yla bileklerine takılan kelepçeleri de konuştuk. Hastanaye götürülürken söylediği sözler gerçekten çok çarpıcıydı. Darbecilere bile reva görmediklerini, bir gazeteciye yaptılar. Maksatları sindirmek, korkutmak ama ne Baransu’yu, ne de sadece hakikati dile getiren gazetecileri susturamayacaklar. Baransu da zaten meselenin merkezinde kendisini görmüyor. Bu başta tüm gazetecilerin ve özgürlük alanı gittikçe daraltılan milletin meselesi.

Baransu, “gazetecilik onurum” dediği kelepçelerle ilgili de çok çarpıcı bir benzetme yaptı: “Bir bileğimi darbeciler diğerini hırsızlar kelepçeledi. Bu kelepçeler darbecilerle hırsızların ortak yapımı.”

Baransu’nun yanından ayrılmadan önce “Rabbim’den tek dileğim” dediği şeyse, kulaklarımızdan önce arş-ı Rahman’a ulaştı adeta. Çünkü o yüreği yanan bir mazlumun duasıydı:  “Şu gözlerle onların tek tek hesap verdiğini görmek istiyorum.”

12 Mart 2015 19:26
DİĞER HABERLER