Gergerlioğlu'ndan manifesto: Üç günlük hayat için vazgeçmem, boyun eğmem!

Terör örgütü propagandası yapma" suçlamasıyla hakkında verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası onanan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, "Türkiye'de Kürt meselesi var, kanla savaşla ölümle çözülmeye çalışılan Kürt meselesi var dedim. Hayatım boyunca Kürt meselesinde adil, eşitlikçi bir anlayışın çözüm olacağını söyledim. Suç mu bu? Hiçbir ceza beni yolumdan çeviremez. 3 günlük hayat için, ben dava için vazgeçmem. Ben kesinlikle boyun eğmem, bunu herkes bilsin" dedi.
Gergerlioğlu'nun Meclis'te yaptığı açıklamasından satır başları şöyle: 

Şahsımın insan hakları savunculuğuna yönelik, yıllardır sürdürdüğü mücadelesi cezalandırılmaya çalışılıyor. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi olan ve tüm insan hakları ihlallerine karşı mücadele eden ben, cezalandırılıyorum ve milletvekilliğime yönelik tehditle karşı karşıyayım. Bunlara karşı yıllarca sürdürdüğüm mücadelenin bir benzerini sürdürerek devam edeceğim. Bu mücadele sadece benim değil, insan hakları savunucularının mücadelesi, insan hakları ihlaline uğrayan mağdurların mücadelesi. Ben kesinlikle boyun eğmem, bunu herkes bilsin. Hukuksuz saldırılara boyun eğecek insan değiliz, öyle olsa meydanlara, siyaset alanına çıkmazdık. 
 
Sözümü hiç esirgemedim. En çok basın toplantısı yapan vekillerden biriyim ve herkesin uğradığı ihlalleri gündeme getirdim. Şimdi cezalandırılmaya çalışılıyorum. Türkiye'de insan hakları ihlalleri var, insan kaçırma var, işkence var, çıplak arama var, hasta mahpuslar var, hamile tutuklulular var... Bunları söyledim. Yanlış mı bunlar? Türkiye'de Kürt meselesi var, kanla savaşla ölümle çözülmeye çalışılan Kürt meselesi var dedim. Hayatım boyunca adil, eşitlikçi bir anlayışın çözüm olacağını söyledim. Suç mu bu? Hepimizin insan haklarına uygun şekilde yaşamasını söylemek suç mu? İnsanların ölmesi iyi bir şey mi? Bir çözüm bulalım, barış, kardeşlik, hayat... Benim söylediğim bunlardı söylemeye devam edeceğim. Hiçbir ceza beni yolumdan çeviremez. 3 günlük hayat için ben dava için vazgeçmem.
 
Bizi zindanlara atabilirsiniz, milletin verdiği vekaletlere saldırabilirsiniz ama hakikati söylememi engelleyemezsiniz. Susmayacağım! Bana bu millet iradesini teslim etti. 90 bin kişinin oyuyla seçildim. HDP'nin yöneticileri, kardeşlerimiz, yoldaşlarımızla mücadele verdim, engellendim. Bunlara rağmen HDP'nin milletvekili olarak seçildim. Boyun eğmedim. Meydanlarda polis saldırısına maruz kalıyorduk, terörist ilan ediliyorduk ama boyun eğmedik.
 
Ben KHK ile ihraç edilmiş bir uzman doktorum. Benim için can, hayat önemlidir. Bunlar için hayatımı fena ettim, bu toplum kardeşçe yaşasın diye zulmedenlere karşı mücadele ettim. Uyduruk cezalarla bizi cezalandırmaya çalıştılar. Kabul etmiyorum. Şunu açıkça söyleyeyim, millet tarafından seçildim ben, o mağdur milletin iradesiyle seçildim. HDP seçmeninin oy vermesinin ne kadar zor olduğunu sahada görerek seçildim. Ben milletvekili seçilmeden önce de yazan, çizen, insan haklarını savunan bir insandım. Siyaset benim hayatımda önemli bir değişiklik yapmadı. Bu milletvekilliğini bana millet verdi, kimse de alamaz. Uyduruk kararlar almaya çalışırlarsa bilsinler, ben son nefesime kadar milletin vekilliğini yaparım. Bana zalimler vermedi ki milletin vekilliğini, ben hakkımla, mücadelemle aldım. 
 
Yargıtay'ın kararı ortada. Tamamen skandal bir karar olduğu belli, net bir hukuksuzluk var. Sokakta sıradan bir vatandaş şu karardaki hukuksuzluğu görüyor. Olay şudur, ben insan hakları savunucusu olarak Kürt meselesi çözülmeli, konuşmalıyız, kan akmamalı, Kürtler haksızlığa uğruyor dedim. Ben bir Kürt olduğum için bunu söylemedim, ben Türk'üm. Bir Türk olarak Kürt'ün uğradığı insan hakları ihlaline ben müdahil olmalıyım, Kürt'ten önce ben. İnsan hakları anlayışına saldırı bunun için. Benim hayalim birinin diğerinin hakkını sahiplendiği Türkiye'dir. İnsan hakları anlayışının yüceltilmesidir. Bu yüzden Kürt meselesini kendimi bildim bileli konuşuyorum. Çözüm süreci öncesinde de konuştum, dışlandık o zaman. Çözüm sürecinde 'Ne güzel konuşuyorsun' dediler. Çözüm süreci bitti, biz şeytan olduk. Aynı şeyleri söylemeye devam ediyorum. Değişen hiçbir şey yok. Her gün sabah uyanıp bugünün barış mesajını vereyim diyordum. Ben insan hakları savunucusuyum. Çözümsüzlükle meselenin halledilemeyeceğini söyledim. Türkiye hâlâ Kürt meselesini konuşuyor, milletvekillerini Meclis'ten atmaya çalışıyorlar. 
 
Çözüm süreci sonrasında, bu yolun yol olmadığını söyleyen sosyal medya mesajları paylaşıyordum. Paylaştığım bir mesajda suçlandım. Kardeşlik diyordum. Kürt meselesinde diyalogu önerdim. Bu paylaşımdan dolayı mesleğime açığa alındım. 13 Ekim 2016'daki soruşturma yürüdü ve benim tüm haklarımı gasp eden bir hale dönüştü. KHK ile ihracıma yol açan o paylaşımım savcı tarafından suç olmayan paylaşım olarak nitelendirildi. Ama ben işimden edilmiştim, linç edilmiştim. İhraç edildikten sonra aylarca işsiz kaldım, devlet tarafından damgalanmış, terörist ilan edilmiş bir kişiydim. Mahkeme başka bir suç bulmaya çalıştı. O da hâlâ birçok medya kuruluşunda yayında olan bir haberi RT etmiş olmamdı. Bir haberi RT ediyorsunuz, terör örgütü propagandasından 2,5 yıl ceza alıyorsunuz. 
 
2-3 sayfada karar açıklanmış, bu karara itiraz eden üye 15-16 sayfa itiraz metni yazmış, 'olacak iş mi bu, yanlış bir karar bu' demiş. Usulen hatalıdır diyor... Benim milletvekilliğimin devam etmesi lazım, madde 14'teki kısıtlamalara dahil değilim. 3 Ekim 2001'de Anayasa madde 14'te sıkıntılar olduğu için açıklama getirildi. Bu karar ile propaganda suçu madde 14 kapsamından çıkarıldı. O maddeler dışında tutuldu. 
 
Ben bu toplumda tüm insan hakları sorunlarının konuşmayla çözülebileceğine inanan bir insanım. Toplumun her kesimine el uzatan bir insanım. Benim ne yapmaya çalıştığımı anlayan insanlar Yargıtay kararına tepki gösteriyorlar. Kamu vicdanının kabul edebileceği bir karar değil bu. Bu karar, bizim 2,5 yıldır kaçırılan ve ortaya çıkamayan, insan kaçırma olaylarını, işkenceleri, çıplak aramaları, KHK ile ihraç edilenlere yapılan soykırımı vurgulamamızdan kaynaklanmıştır. Her dönemin zalimi bana terörist dedi. Biz 28 Şubat'ta da mücadele ederken bize terörist diyorlardı o dönemin zalimleri. Yıllardır Kürt meselesi var ve ben insan haklarına dayalı biz çözümü öneriyorum. Bana terörist diyorlar. Hangi terör örgütündenim bilemiyorum, açıklasınlar. Benim bir örgütüm var. Ben yıllardır insan hakları savunuculuğu örgütündeyim. 
 
Bize zalimler ceza verebilir ama yarınlara o zalimlerin isimleri kalmaz. Adaletin peşinde koşanların ismi kalır. Görevler, mevkiler, makamlar, hepsi geçicidir. Çıplak arama konusunu tek başıma gündeme getirdim. 2,5 aydır her türlü baskıyla karşılaştım. Tüm kamuoyu sonunda çıplak arama olduğunu kabul etti. İstediğiniz kadar ceza verin, cezalar vız gelir. 
 
Enis Berberoğlu kararı var. Bana bir ceza verdiler ama vekilliğimi düşüremezler. Ceza vekilliğimin düşürülmesine yönelikti. Zulümler gören Berberoğlu, vekil olarak Meclis'e geri döndü. Büyük bir haksızlığa uğradı ve AYM bu haksızlığı düzeltti. Benim kararımdaki hukuksuzluk ortada. Benim vekilliğimi düşürüp AYM'den Türkiye'yi dünyaya mahçup eden bir kararın ikinci kez çıkmasını mı istiyorsunuz? Zaten Berberoğlu'nun durumunu izah edecek bir hal yok, büyük bir skandal var ortada. İkinci bir Berberoğlu vakası mı oluşturmak istiyorsunuz? AYM'nin şu kararı iptal edeceğini aklı başında herkes biliyor. Bu kararın siyasi bir karar olduğunu herkes biliyor. Ben vekilliğimi bırakmam, bize bu vekâleti millet verdi. AYM'ye bugün başvuruyoruz. AYM mutlak suretle bu kararı iptal edecek, ihlal bulacaktır diye umuyorum."
22 Şubat 2021 13:30
DİĞER HABERLER